Ne. 2406—3521 Şüphesizki, felsefemin en ente resan bir mevzuu da, bilgimizin hudud ve mahiyeti meselesidir. zamanın bütün üla ve vustalarıyı meşgul etmiş bu problem, türlü te- fekkürlerin muharirki olagelmiştir, fakat bu silsilei tefekkür kargısın- da, unutulmuş bir nokte kaldığını zannediyorum... Nedir? Gemi bilgimin Okaynakları, apiriori veya apistirlori gibi esaslı iki noktal nazar tarafından izaha çalışılmış işe de, nefioe ya roman- tik yahud pek safdik olmuştur. bu hususta karşımışda pek enteresan bir Kant veya Bakan olduğu hal- de, Bergson bunları atlıyarak &0- luğu bir tevehhümler aleminde almıştır. Evet öyle sanıyorum ki Bergsoh fe'sefdnin köndini değil, romanını yapmışdır. Tekamüleiler terakkiciler yani. hegel ve sipen- serler ne kadar düğerlerse düşgün- ler onlar medlulleri dalma mevcut esaslarile, tefekkür mekanizması- nın en derin çarklarını teşkil et- mek gibi, büyük bir mazhariyete nasil olmuşlağik Bu tfilozotlarla kantı birleşdirecek olursak, unutu- lan nokta adeta meriyet kesbedi- yor. ( Hassalarımızın kemmiyet ve keyfiyeti ) Kant bile, düşünüleni değil, düşüneni tedkik edeceğiz dediği helde, gene doğrudan doğ- ruya bilgimizin kıymet ve hududu nedir ? sualile işe başlıyor. Halbuki, bilgi bir vak'adır bir eserdir. Onun müessirinin ne ve ne değil olduğunu dügünseydi, nutmenler vefenomen- ler batakhenesine yuvarlanmaz ve hakikaten felsefenin tam inkılâbını yapmış olurdu.. Kant bir taraftan ,bilgimizin mutlak olmadığını söy- lerken, kategorilerinin katiyeti hak- kında uzun uzun nutuklar irad et- mekten de kendini alamıyor. Kent hem sübjektif idealizme evet der, hem objektif reslizme.. böylece “tenakuzlar koparır, Hamselerin keyfiyet ve kemiye- tinden maksad şudur. Bugün bir takım muayyen hasselerle mahdu- duz. Bize eşyayi gösteren bunisrdir. Ve bu hasseler objektif âlemin şartlarına tabi olarak, teşekkül ve , gidemez. UYANIŞ * Bilgimizin kaynakları tekâmül! etmiştir, Şu suali sorabi- bir istikamet ve şekile taarcuy edeceklerdi. Netekim ggisilei, tabii” ye prensibinde, tabisö böyle üç sistem üzere gelmeyehir tek vaya daha fazla bir sistemde vakı ola: bilirdi. Binaen aleyh bagün mu hat bulunduğumuz şu Basseler ke- miyet itibarile böyle olinadığı gibi keyfiyet itibarile de başka olması imkân ve ihtimalin hiçde haricinde degildi. Yani, bu mutlak saretde asl Kkalbler #ibi telakki etmek bir tevehhümâjn daha ileri Tekâmül Madisesi en meşhur bedahetdir. inüstebaseler bu mütesrifenin meâteğiidürler, Ob- jektif âlemin başk bifişartı, baş ka kemiyet ve keytişekle bir ba geler sistemi vücüde getirirdi. O zamanlar ize objektif i gene böyle görecegimiz idğih edilebilir. rai Mi. Aynşteyn sayâkinde dör- dünet buüdunu idrak eğebildiğimiz bu âlemde belki dahp birçok bu- utlar veya buut mefhumundah -mahrum bir halde hüklimran ole caktık. İşte mahdut bulunduğumuz bu hasselerin keyfiyet ve kemiyet nizamıoğdan geğen öbjektil âlem, hugünkü manzarayi arsekmektedir. Haselerjinizin asıl kalıhlar olmadı gına bir diğer delil daha, eğyanın mahiyetine birdenbire nüfuz sde- meyişimiz ve asıriaidir hulule ve intibaka çalışa geld nizdir. Yok- sa ne mekön, n8 Zaplan tasavvur- larımızdan ibaret değil, yani şu küçük kafa taslarımızın içinde de- ğil, hariçde ulu ve sghşuz bir çe” niyetdir. Zira; kâinat bizim kafa- tasımızda mahdud dağil, biz kâl- natın içinde mevcudu, Aklın fıt- retine, ve ancak objektif âlemde meknuz, fiziki ye mihaniki vak'a ların zihni tssavvurliet olduğuna inanmak, hayal sukutdarını istik- bale hâzırlanmak köğği merdiik olur.. Tabiat hakşelerinein bei sunu ve aslını filozoflar tefekkür a ilek sbed devam edeceklepdiğ. İZZETTİN METE Ebedi Şafiş nasıl otmağ Tapenin en Üstü ağı gibi geniş bir siğil ve orada ebedi biz gisi di Bu slevi, vazifonldt