66 SERVETİFÜNUN çağ H A F T A No, 2183—498 4 A Z l g3 İ Amerikalının Balzak müzesi etrafında düşünceleri Geçenlerde bir Fransız mecmuasında okudum: meşhur Fransız realişt romancısı Balzak'ın hayranı olan zengin bir Amerikalı, köşkünü Balzak'ın eser- leri, mektubları, eşyası ve daha buns benzer hâtıra- larile doldurarak kıymetli bir müze haline getirmiş. Bunun için genelerdir çalışıyormuş. Dünyadaki bütün Balzak dostlarına, yüksek romancıyı iten herkese mektublar yollamış ve ona aid ne bulursa bir kıs mını hediye olarak elde etmiş, mühim bir kısmını da satın alarak müzesine yerleştirmiş. Nihayet bu müze, Paristeki Balzak müzesi kadar kıymetli bir eser ha- line gelmiş. İşte bunun üzerine, Balzak muhibbi Amerikalı, yeniden dünyanın dört köşesine mektub- lar yağdırarak her milletten en maruf Balzak peres- tişkârlarını müzesini ziyarete çağırmış Bu ziyaret bir resmi küşad mahiyetinde imiş, Üstelik zengin Balzak dostu Amerikalı, bu müzeyi bütün binası ve içindeki âsarile hükümete hibe etmiş. Şimdi resmen herkese açılan bu müze ile Amerikalılar öğünüyor- larmış ! Bunu yazan Fransız mecmuası, Balzakın eserlerini okumak şöyle dursun, ismini bile işitmemiş olan Rüzgârdan Elejiler : xXxill Bir vedâ bir de rüzgâr. dallar boş, dağlar 1881Z Uzayan ovalarda, ufuklard: bir uçuş. Başı yerde birisi düşünür yapayalnız Başı yerde, gözü boş önü sislenen yokuş. “. Bir sonbahar bahçesi, bir hasta yol, bir hayal Çekilmiş bezden örtü bir baştan öbür başa, Solgun rengile örtmüş enginleri bu melâl Sükünu ellerile işlemiş beyaz taşa. # a s Bir sarı kuş bekliyor bu dallarda akşamı İçi ezel sesinden, hasret sesinden yorgun. İçinde mazi gibi gölgesi solan çamı Almış akmıyan sular, bekler bezgin ve durgun. #. Bir hâle örsem dedim ona kendi renginden Fırçalarım silindi günün gölgelerinde. Bir nağme örmek için sanatin ahenginden Besim bir rüzgâr oldu, hayal oldu derinde. *. Bir vwdâ kaldı şimdi, bir vedâ kuru dalda Gökler ıslak, karanlık.. son bir vedâ mevsimi. Bir hâtıra izi var akıp giden sandalda Hava boş, emel vâhi.. kimden sorayım kimi9.. Salih Zeki Aktay İransızlardan şikâyet ediyor ve Balzak ismini acaba bir nehrin ismi midir diye soranlar bile mevcut bu- lunduğunu esefle haber vererek, Amerikadaki Balzak dostu ecnebinin Fransadaki Balzak vatandaşlarından daha fazla Fransız tanınabileceğini sözlerine ilâve ediyor Bu fıkra ve bu hâdise bana neyi hatırlattı, bilir misiniz! Bundan on yıl kadar evvel, Abdülhak Hâ- midin resmi üstüne battal damgası yapıştıranlarla ne Namık Kemali, ne Halid Ziyayı, nede hattâ Tevfik Fikretle Ahmed Hâşimi tanımıyan bir kısım münev- ver geçinenlerimizin acıklı halini... Böyleleri ya Fran- sız, İngiliz “eyi Alman edib “« şairlerinin isimleri ve eserlerile (onlardan da ekseorıya yarım yamalak ve yanlış malâmatlı) meşgül olduklarını ilân ederler, Türkçe bir roman, bir şiir kitabı okumamaktan utanç duyacak yerde, tefahürle bahsederler ve yayık züppe lisanile *Monşer, bizde de okunacak eser yok ki.» diye cehaletleri kadar, milli duygularındaki zâfı or- taya koyarlar. Bu nevi mhte ve şuursuz münevver- ler kadar milli camiaya gölge veren kimler vardır ! Hamdolsun ki, bunların adetleri azalmaktadır ve azalmak mecburiyetindedir. Yalnız en yüksek içtimai ve milli camiaların içinde bile rastlanan bu neviden zavallılara artık cemiyetin tahammülü kalmadığını açıkça söyliyebiliriz Her millet, her şeyden evvel, kendi kültürü, kendi sanati, kendi ilmi ve edebiyatı ile öğünebilir. Bilhagşa Türk milleti gibi tarihiu kurucusu ve medeniyetin ilk ışığı olan ve bugün o ışığını Atatürk devrinde en renkli şulelerile yeniden parlatan bir milletin çocukları kendi benliği olan tarihine ve edebiyatına her milletten ziyade hırsla sarılmalıdır. Bu ferdler içinde bir tek menfi görüşlünün, bir tek ecnebi tesiri altında milli zevk ve kültürü cehaleti ile kavrıyamıyanın akıbeti ise, hiç şüpbesiz gene, bu yüce milletin nefret nazarları olacaktır. Biz mazimizi, tarihte olsun, sanat veya ede- biyatta olsun, her şeyden üstün tutan bir milletiz. İşimizden hiç bir ferdin, Pariste Belzak ismini bir nehir ismi zanneden kozmopolitlere beuzemesine müsamaha etmemeliyiz. Çünkü, bütün dünyada koz- mopolitliğe hiç göz açtırmıyacak, buna bütün şuuru ve milliyeti il karşı duracak bir memleket varsa, o da bizim vatanımız Türkiyedir. Türk ülkesi her sahada yalnız milliyetçi yetiştirir ve yalniz böylesini ywiigtimelidir. Çünkü, yukarıda söylediğimiz gibi, eski rejimin, kapitülâsyonlar rejiminin ruhlardaki izine bile tahammülülümüz yoktur. Her şeyden gri kendi varlığımıza hay'üiü olmalı Vw tekâ- mül, terakki yolunda yalnız bu hayranlıkla, bu hızla yol almalıyız. Bu, vakıa iki kere iki dört eder hakikatidir, ancak bazı hakikatleri arasıra fırsai. düş- tükçe gençliğin gözleri önünde parlatmak da ayrıca vazifemizdir. Halid Fahri Ozansoy