74 SERVETİFÖNUN ,Andröa Birabeau'nun bir hikâyesi: No, 218$—498 Karısının saadeti için. Bu hikâyeyi bana göz müte- haassısı doktor S. anlattı. Bir gün muayenehânesine gürbüz ve ga yetle şık bir adam gelmiş. Bu ge- len ve hasta olduğunu söyleyen adamın gözleri en muktedir bir ressamın dahi tersim edemiyeceği kadar güzelmiş. Doktor, bu göz- lerden, ilk bakışti bir tatlılık, iyilik ve rüya sezmiş. Şık adam doktora, isminin Dircent, zengin ve asil bir ailenin oğlu olduğunu söyledikten sonra, #wnayii nefiseye aşık olüp zevk için resim yaptığı- nı yazı yazdığını da ilâve etmiş, ve doktora: «Teklitim belki gi- zi, hayrette bırakacaktır. Lâkin, sebeblerini ilk önce izah edeceğim. Ve siz de bu suretle karşınızdâki adamın kim olduğunu anlamış olacaksınız demiş ve anlatmağa başlamış :>» «Ben evli bir kimseyim. Lâkin, karımı tapareasına seviyorum. Bu sözleri size, tartarak söylediğime de itimat ediniz. Ben karıma #a- pıyorum. On sene evvelisi birleş- tik. Fakat bugün de, biribirimizi çılgınca seviyoruz. Belki, güneşten renkleri biraz solan panjurlar gibi bizim aşkımızda solmuştur. Bütün bunlara rağmen, o yalnız benimle meşgul ben ise dalma onu düşü- nüyorum. «Lâkin, doktorcuğum, karım bir müddettenberi bedbaht bulu- nuyor, Dikkat ettim. Sebeblerini araştırdım. Neticede, gittikçe gü- zelliğin yok olmasından ileri geli yormuş. Aldığım vakit otuz yaşın- da idi. Tabii, o zaman fevkalâde güzeldi. Lâkin, bugün... Ah! Şa- yet bugün, karımın halini görmese idim, hiç şüpbe yok ki, farkına varmıyacaktım. O, benim için dai- ma güzel. Lâkin, bugün güzelli- ğinden bir parçası... İşte, bunun farkına kendi de varmış Te ümit- sizliğe düşmüş. Onu aynasının kâr- gısında fırlamış gözleri ile gördüm. O gündenberi ne dudaklarındaki kırmızılığı ve ne de herhangi 86- vimli gülüşünü görmiyorum. İşte bu içinde sakladığı sır onu harap ediyor. Kendini artık ihtiyarlığın esareti altında zannediyor ve öl- mesi içiu yalvarıyor. «Karım zamane kadınlarından değildi. En şaşaalı vitrinlere bile nefretle bakardı. Güzel olduğu için mağrurda değildi. saçlarını, bir ta- rak vuruşta düzeltir, asla ayna önünde vaktini kaybetmezdi. Bir çiçek kadar bahtiyardı. Çünkü, gü- zelliğinin bana kendisini urmduğum- dan daha fazla sevdirdiğini bili- yordu. Bugün ise, çirkinleşmek endişesine (Okapılmış gözlerimden düşeceğini sanıyor. «Hiç şüphe yok ki, benim gibi gılgınea sevmekte bir deliliktir. Bevdiğime dair yemin etsem beş dakika için inanacak, Fakat, son- ra gene muztarip olacak. Karımın tedavisi mümkün olmıyan bir has- talığa tutulmuş olduğunu bildiğim için hiç anlamamazlıktan geldim. «Doktorcuğum, şimdi çaresini bulduğumu sanıyorum. Bu da fev- kalâde basit. Bugünden tatbika kalkışacağım ve kör olacağım. Bir deli olduğuma hükmetmeyiniz. Bel- ki anlatamıyacağım, Gözlerimi çr kartacak değilim. Yalnız kör tak- lidi yapacağım. Ve hattâ, bu ko- medime başladımda. Bir kaç gün- denberi yorgunmuş gibi gazeteyi okurken elimden düşürüyorum. Ve hattâ, uzaktan seçememeğe başladığımı da söyledim. Ve &ize gelirken :- Regina gözlüğe ihtiyaç görüyorum. Göz mütehassısına gi- diyorum dedim. <İşte doktorcuğum. Bunun için size geldim. Bu hususta yar- dımınızı bekliyorum. Regina işi- tince korkacak ve benimle beraber gelerek sizinle konuşmak istiyecek. Bizden ricam. Her doktorun hasta- sını teselli ettiği lisanla &izin de karımı tedavi edildiği takdirde ileride geçebileceğini söyliyerek te Çeviren : Yaşar Sihay selli etmenizdir, demiş. Doktor, bu teklif karşısında hayretini her nekadar gizliyememiş ise de, şık adama da müsbet cevab vermek mecburiyeti hissetmiş. Karı koca kolkola doktora gelince, doktor: — Müthiş bir zafiyet varsa da tedâvi ile geçmesi mümkündür, MİŞ. Daha o gün doktordan çıkarlar- ken, adam hafif bir kör gibi hare- ket etmeğe başlamış. Karısı ko- lunda : «- Aman kocacığım dikkat et önünde kaldırım var. Yevaş duva- ra çarpacaksın diyerek evlerine dönmüşler. Şık adamın bu vaziyetini gören ve gözlerine âşık olan birçok ka- dınlar : — Vah zavallı! demeğe başla- mışlar. En yakın dostları ise, adam- cağızı teselliye koşmuşlar. Artık Regina ne aynaya bakıyor ve ne de güzelliğini düşünüyormuş. Sanayi nefiseye âşık olan adam şimdi yaz- mak istediğini karısına yazdırıyor, okumak istediği bir kitabı karısına okutuyormuş, Hele aklına geler güzel bir kitabı gizlice okumağa teşebbüs ettiği zaman büyük bir vicdan azabı duyuyormuş. Doktor bu hikâyeyi anlatırken sözlerini şöyle bitirdi : — adama küfür etmek iste- medim. Çünkü, karısını tedavi et- mek ve onu üzüntüsüz görmek istiyordu. Lâkin çektiği ıztırab ve vicdan azabını da tarif edemiye- ceğim. Çünkü, her körün çektiği azabın bin kat fazlasına tahammül ediyordu. Altı sene sonra, Regina» ya sokakta raslayınca : — Kocanızın gözleri nasıl oldu? Kadın yaşaran gözlerile: — Sayenizde tekrar onlara ka» vuştu. — Ya sizin aynaya bakarak gençliğinizin gitmesine üzülmeniz — Hepsini unuttum. Çünkü ko- camla meşgul olurken bütün dü- şüncemi ona haşretmiştim, demiş.