T A : Kg Wir derttir, Nasıl olacak? Or- bişe siidişesile dört yıl evvel yeni lişeclanmiya. banlandı, ni- E. bğvyenk orman kanunu çıka- iişündeler ve işler ifratten, tefrit- br işin yeni kanunda en ziyade s Tetiiksima geçince ia, Köylüler yakacak Srfardı. o Geçişmeleri ciliğe bağlı olan başka çıkaramiyacek vaziyete ba ebereyetle sevkile dün, Wiinime iki yıl evvelki kanı sar eğen ek kanun ve #onsa yeni Ziraat Vekili- Z i ile 3 kabul edildi, ek kanun çıktı. Yİ) gevel mamriyatın doğurduğu kanın b imiz geldi, geldi sma acaba bu ortada mı? elçi sermek çok zordur. maddeleri pratik islerin mahenlü olduğu için düştüğü sıkıntılar mutlaka emi Zirest Vekilinin en siyade yakm niyetile şanlmi olarak w ömitverici mahiyettedir. Fakat E ö İadar kök salmış bir derttir y- ökay sökülüp atılabilmesi pek © eki arkadaşlarıma söylediğim ite #e matbaa kapalı arasında benim Mepijik ve Üolayısile ormon işletme- este, Yüm yazmak ve yazıları basmak. £ gölünmiyen bu sanata, Abdülhamid nis eli kâlem tutanlara karşı gösterilen se tehlikeli tehditler yüzünden bir tec- gazetecilik ve matbaacılık mesleğin- (K İstemiştim. Mülkiye mektebinde | icisi mwewpili #rkadaşım Mehmed Arif Dbadişale #araymda “mgbaynci olmuşdu. İstanbul- ge Ahırkupıda Bü kejiöste fabrikası kurdurmuşdu. iel odan 'kestahtaya taallük eden bu > *. SERVETİFÜNUN Y A Z yl Orman Derdi Millet Meclisinde çok kıymetli bir müzakere Ankara 44 - 6 - 938 işten olsun kuşkulanamazdı. Mehmed Arifin bir kaç arkadaşile tesis ettiği bu fabrikaya beni şerik ve müdür almışlardı. Fakat neolur neol- maz, yeni iş inkişaf edinciye kadar matbaayı dağıtmamıştım. Ahırkapı fabrikası zannederim memleketi- mizde ilk kurulan makineli kereste sanat mü- essesesi idi. Adı «Osmanlı Derüssınaası> idi. 1315-1899 da işin içine. girince ve yeni geti- rilip kurulan şarangozluk ve bıçkı mekinele- rile karşılaşınca herşeyden evvel fabrikaya iptidaf madde, yani orman mahsulü kütük ye- tiştirmek lâzım olduğunu anladık. Bunun iki yolu vardı, birisi Romanyadan sal halinde kerestelik serenler getirmek, diğeri bizim or- manlardan kütük taşımak idi. Evvelâ ikinci gıkka el attım. Şeriklerin kararile Bilecikte bir kereste müzayedesine girdik. Bilmem kaç bin metre mikâbı kötük kesmek ve taşımak mukavelesini yaptık. Karaköy istasyonunda bir idarehane barakası çattık. Köylüler çam kütük- lerini getirmeğe başladılar; vagonlaria OHay- darpaşaya yollanıyordu. Bir taraftan da Galas yolile bir büyük çam seren salı getirittik. O zaman ormancılığın içyüzünü gördüm ve anla- dım. Bu hususta bana hocalık eden fabrikanın umumi müdürü nazeriyatcı bey değildi. Kara- deniz kıyılarımızın en uzaklarında, Hopeden çıkıp Romanyada Galasta ketesteciliğe girişmiş, tüçcarca ve pratik kerestecilik öğrenmiş Köse- oğlu Vasfi idi. Şimdi bn muhterem ihtiyar Hopededir, sükün içinde yaşar. Anadolu ormanlarından, yahud Tuna kıyı. larından sal ile gelecek kütükleri İstanbulda biçmekle asla kâr edilemiyeceğini Hopeli Vas- fiden öğrendim. Fakat fabrikadaki nazariyatci umunı müdüre ve onun ihtisasına iman eden diğer şeriklere İaf anlatamadım. Ufacık serma- yemi geri alip kerestecilikten çekildim. Okuyu- cularıma bunları anlatışım teknik sahibiyim, mütehassisım diye geçinenlerin nazariyat nev'in- den ileri sürdükleri iddialarının tatbikata ge-