No. 3182—497 — Beş dakika evvel... Evet, beş dakika evvel biraz dışarı çıkmıştım... Bu pek tabii bir şeydir... Ve gene odaniğ döndüm... — Bunu neden doğrudan doğruya söylemiyorsun 1. — Harekâtımı bu noktaya kadar takip etmekte olduğunuzu bilmediğim için... Babam biraz sustu; düşündü. Dudağını bükerek, bir kaşını kaldırarak başını sallıyordu. Sonra birden- bire dedi ki: — Pekâlâ... Seni rahatsız ettiğim için 'beni affet yavrum... Gecen hayır olsun... Ve çıkıp gitti. Yatağın içinde helecandan titriyor- dum. O gider yitmez hemen" kelkıp kapının sürgü- sünü sürdüm. Sonra sırtımdan robdoşambırı çıkara- rak bir aşağı bir yukarı gezinmeğe başladım. Gözüm daima sastteydi. Sizin ne büyük bir intizar ve sabır. sızlık içine” olduğunuzu tahmin ediyordum. Böylece bir saat geçti. Şatoda artık hiç bir hareket ve ses yoktu. Babamın da uyuduğundan emin olmak için odamdan çikarak onun kapısı önüne geldim, İçeriden bafif bir horultu aksediyordu. Artık müsterihdim, Der- hal merdivenleri sessizce inip bahçeyi buldum. Ora- dan da bir beygirle buraya, beni bekliyen sizin ya- niniza koştum... Şimdi mageretimi anladınız mı dostum 1.. Hüber Gran, bu hikâyeyi heyecan içinde dinle- mişti, Kendisini iskemlenin arkasına bırakarak fsıl- dar gibi gordu: * w Demek .bu keder tehlikeye zağmen gene gel- mekten çekinimşiiniz 1. Fakat bu derece fedakörli- benim için ihtiyar eşmeniz şayanı hayrettir.. Söyleyiniz Kontes... Yoksa heran mematın kapısın- da bulunduğum için mi bana merhamet ediyor» sunuz 1., — Bu nasıl söz Hüber1.. — Maksadımı anlıyamadınız... — Anladım., #akat düşündüğünüz gibi değil... Siz demek istiyorsunuz ki, bana karşı kalbinizde büyük bir yer bulunduğunu ve ayni zamanda o kalbin alil olduğunu bildiğim için fedakâr davranıyorum... — Doğru değil mi 1. — Bir eksiği var... — Nedir. — Onu size ancak bir şartla söyliyebilirim. — Nasıl şart. — İstiyeceğim bir şeyi reddetmiyeceğinizi vaad ederseniz.., — Ediyorum... — Pekâli... Kontes, birkaç saniye düşündü. Sonra birdenbire dedi ki: — Sizden mazinizi sual edeceğim... Darılmayınız... Onu bana hiç bir noktasını saklamadan hikâye eder. seniz emin olunug ki, pek çok mes'ut olacağım... — Mazim... Lâkin bu hikâye etmeğe değer mi1... — Şüphesiz Hüber... Sizi tanıdığm günden bugüne kadar dsima bu merak içimi yiyip bitirdi... Beni müs- terih kılmak istemez misiniz 9.. Hüber Gran, derin bir düşünciye daldı. Bakışları buğulanmış, alnı kırışmıştı. Acı bir tebessümle sordu: “— Bana inanacak mısınız f.. UYANIŞ : bii & — İnanmıyacağım bir hikâyeyi dinlaynaği İn de <5 rece arzu etmezdim... — O halde dinleyiniz. Su.biras muhtaşer olaşk., lâkin istediğiniz gibi hakikaten boktüki bklenpa mutabıktır... Derin bir göğüş geçirdikten sourd dinç bestekâr şöylece hikâyesine başladı: — 1745 senesi, Eylülünün nihayetierine bir akşam üzeri, Marsilya ağır ceza mi si Mösyö Feri Granın bir oğlu düyaya gâlmişti. Myü- del umuminin büyük konağında saatleyden, ihblâ günlerdenberi devam eden heyetah ve #abırsiğik arık hitama etmiş, yerine sürür ve değe Ealih gi muştu. Feri Gran mes'nttu, Okadip e, ei dar işlemiş olan kumur illeti, oğfüubun “oğedile, hemen hemeh zail olmuş gibiydi. Wet ağijaşı den evine geliyor, karmınm yantda tisğğr kalıyor, ipek örtüler arasında köh uyuyan,'kâh sum gözlerle ettufına bakınan mini sini oğur yük bir haz işinde sejrediyörğü, Bu debdebe ve saadet yüvtdında gocuğun benden başkası olmadığımı © sınızdır... . Bahtiyar çocuk1., Evet. berköi beni özlü 3 nırdı. Benim için düyyada olmıyan yoktü. Öl geytikçe, yaşım büyüdükçe, akranlarım 'çö Arka Istım şrasında, hayatıma gıbta edenlerin İştiktuki tayor, on zengin zadegâu çocukları bile besi güfüği leri zaman kıskanç bâkışlatını gizlemeğe muktedir olamıyorlardı, On iki yaşına girdiğim zaman annem idi, Hu fslâketten sonra felâketler tersli etmeğe Babam eskisinden ziyade kuğıara daldı. Kanağışişi idaresiz; hizmetçilerin, uşakların elinde kalınışiie Ben okuyorum. Fakat vakitlerimtin büyük katında işgal eden şey, babamın büyük be manlardı. Bir de piyano çalıyordum. Muşiki ve mak!.. İşte dünyada yalnız bu iki şey bada esgjiet verebiliyordu. Altı yaşındanberi piyanoya dğişmüştüğn. İlk zamanlari annem beni dizlerinin üzerine küçük parmaklarımı buglar üzerinde geninmeğe-diiğ” tarırdı. Sonra «Rober Bike» isminde böyüleği? »r nisöten ders almağa başlamışım, çıkmıştı, Gece gündüz odamg kapanıyor, ği yük hikâyeler, şiirler yazıyorum... çi Ben kitablar, notalar arasında delma Yi babam bütün servetini kumarda mahv yordu. Bu felâketi haber aldığım senn, i "nekadar çirkin bir çıplaklıkla gözlerimde Önünd gör ridiğini gördüm ve anladım... v Fakat felâket yalnız servetimizin iwhgpile Sği- mıyordu. Babam bu hakikati idrak ettiği gnda mar masasının üzerine yılalıp kalmış; sektel kann ölmüştü. Sokak ortasında kaldığım zaman, içi seden mada hiç bir şeyim zaktu. Hattâ rdii kitablardan bir tanesini bile slamamıştım, £ gil ki bir mektep arkadaşım beni evinda