No. 9073 —388 yahatlere çıkan Wilde ile buluştu ve onun gibi her nevi zevki tatmağa başladı. Bu yaşayış neticesi Gi- de'in gözleri önünde yeni bir hayat beliriyor, yeni bir hayat çığı açılıyordu. Dünya Nimetlerini hayatı- nın bu heyecanlı anlarında yazdı. Kitaplarımızı ya- kalım, her şeyi kıralım, bizi maziye bağlıyan bütün rabıtaları yıkalım diyordu. Gide, Parise dönmüştü. Çok sıkılıyordu, bir an intihar etmeği bile düşündü. Bu esnada onu La Ro- gue'a çağırdılar; annesi ölüm halindeydi. Gide, an- nesinin şanında eski din kitaplarını, duaları, velhasıl bütün gençliğini buldu ve teessürle ağladı. Annesinin ölümünden sonra amcazadesi Emmanuel R... ile evlendi. Gide hayatının her lâhzasını karısı- na vakfedebileceğini zannetmişti. Aldandığını anla- dı. Eserleri ve âvare hayat onu her şeyden ziyade meşgul etmeğe başlamıştı. Hiç bir yerde duraklamı- yordu; yegâne arzusu daima daha ileriye gitmek ve yenilikler görmekti. Bir nevi hayat donjuanı - fakat fikirle karışık - olmuştu. «Tecrübe arzusunun» ver- diği her şeyde zevk buluyordu. Bir bara girmek, fahişeler sokağından geçmek, bahriyeliler şarkısını işitmek onun içini zevkle dolduruyordu, Her gezdi- Bi yerde yenilikler arıyordu. «Ârif her şeye hayretle bakau kimsedir.» Bu deruni fırtına Gide'in elli yaş- larına doğru sükünet bulur. Gide,, bu süküneti gö- rünce «artık deruni iblis mağlâp oldu» der, Gide, bu yaşta artık kendini tamamen nekahete ermiş addeder - hakikaten de ermiştir. Gide, elli dört yaşlarına doğru Kongoya hareket etti. Bütün kitaplarını sattı. Yer yüzünde hiç bir şey saklamak letemiyordu - «geçmiş günlerin hatı- rasını bile.> Gide satacağı kitapların listesine en 8ZiZ arkadaşı Paul Claudel'in imzalı kitaplarını bile ithal etmişti. Bu yüzden onunla ve diğer bir çokları - Maeterlinek, Annunzio, Romain Rollaud - ile orası açıldı; bütün dünya ile dargın olduğu neticesine va- rıldı. Fakat, vaktaki Gide kendi eserlerini dahi satı- lığa çıkardı, onun kendisi ile de dargın olduğu en- laşıldı, Gide bütün bir sene sıcak diyarlarda dolaştı; bir çok yerler gördü, Parise döndüğü zaman hiç ümit etmediği birşeyle karşılaştı: münekkitlerin hücumu. Gide, bir çok eserler vermişti. Bunlar ilk zaman- lar pazarı dikkati celbetmemişti - belki de etmişler- di fakat gayrı aklâki telâkki edilen srzulardan bahs- ettikleri için kimse tenezzül veya cesaret edip - belki de anlamakta &ciz olduklarından, onlardan bahs- etmemişti. İlk bahsedenlerden biri Henri Böraud oldu. Bu zat Gide'e ve Gide-perestlere «uzun çehreliler ehli salibi» yazısile hücum etti. Gide bu hücumu istihfatle karşıladı. Bu vaziyet karşısında Böraud büsbütün kö- pürdü ve makale üzerine makale yağdırmağa başladı. Gide, bunları da ayni istihfafla karşıladı ve Beöraud' ya bir kutu çukulata gönderdi; kutuda şu satırlar vardı: «Hayır, ben bir nankör değilim, arkadaşlarım yalan söylemişler.» Bu mesele o kadar şiddetlendi ki Gide ile Beraud arasında düellodan bahsedenler bile oldu. Börand'nun hücumlarına bir de Henri Massis iştirak etti. Gide'e «dâmoniague» dedi; muvaffakiye- UYANIŞ tini ancak şarlatanlığı ve iğfallerile elde ettiğini söy» ledi. Efkârı umumiye Gide'i, çocukların ahlâkım if- sat etmekle ittiham etti. Dünya Nimetlerini okuyan bir çocuğun intiharı neticesi bir babanın Gide'e gönder- diği bir mektup bu meseleyi büsbütün alevlendirdi. Bu alevlere rağmen Gide «Tohum ölmez ise» eserini tabettirmek istiyordu. Bu eser çıplaklığı - fakat sa wimi bir çıplaklık - dolayısile bütün halkı galeyana getirebilir, bütün içtimai hayatı sersabilirdi. -Arkmdup ları ona bu eserin tab'ını tehir etmesini söylediler, Gide, aldırmadı. «Tohum ölmez ise» ile <«Corydon» eserlerini binlerce nüsha bastırdı. Bu kitaplar bir nevi kıyamet koparacak zanne- diliyordu. Fakat, hiç te böyle ülüiğdi. Onlardan tek tük bir kaç kişi bahsetti. dire, artik isminin edebi ve içtimai hayat listesinden #ilimiiğini anladı, En samimi arkadaşları bile birer birer onu terketmeğe başlamışlardı. Bâzı kimseler onun kendi fikrin! yık» masını, eserini mahvetmesini, zihinlerde yaptığı tah- ribatı tahdid etmesini istediler. Artık, eskisi gibi hiç kimse onun fikrini sormu- yordu. Vaktile dolup boşalan evine kimse gelmez olmuş; kapanan kapusuna kimse vurmaz olmuştu. Lâkin günün birinde bu kapuya vuran bir über geldi. Sir Edmund Gosse «Socite Royale de İlitüru- ture de Londres>? da, Anatole Franoe'in ölümü ile münhal kalan yerine Andr6 Gide'in tâyinini İstedi. Bu teklif büyük bir sevinçle kargılandı. Yeni İngiliz nesli cinsi meselelerin karanlık sa hillerini aydınlattıkları için Freud'e, Proust'a, Gide'e hayran idiler. Edmund Gosse'un teklifi ve Andre Gide'in tayini bütün dünyaya ve bilhassa Fransaya bir yıldırım süratile yayıldı. Demek onda bir san'at vardıki o güne kadar onlar anlamamışlardı, Bu haberin yayılmasile her kes onun eserl önünde İsüytüti eğdi... Gide-perestler gün geçilkçe çoğalıyordu. Tüski. duğ- manları bile boyun eğmekte gecikmediler,. Henri Börmud «kadınlar mektebi» intlşarında Gide'l «canlı ve dokunaklı bir kltap yazdığı için tebrik mliyor- du. Hastalar, onlara hayatı sevdirdiği için kündisine şükran mektupları gönderiyordu. Eserleri hir yek li- sanlara terceme ediliyor, her yerde ondan bahse diliyordu. Gide, bugün altmış yedi yaşındadır. Çekilmiş ol- duğu villâsında sâkin bir hayat sürüyor, ve vaktile kapısına arzunun vurmasını beklerken bugün ölümün vurmasını bekliyor. Gide'in eserleri, san'ati, ahlâkı ve üslübu: Gide, birçok eserler yazdı. Bunları başkası için değil, kendisi için yazdı. Diğer muharrirler mumu aradıkları halde Gide, ancak birkaç kişiye - gide - perestlere - hitap etmiştir. Gide, enfüsihtir. (Daima kendinden bahsetmiştir. Eserleri kendisidir; İiğ'atıdır. Onlarda tahliden başka hiç bir şey yoktur; ne bir vak'a, ne de bir hareket. Gide, eserinde Dostolewaky gibi «ferdin Kendisi ile veya Allah ile olan münasebetlerini? triüdı; bu arayışlarını en ziyade acı temayül ve üirsülütla do- lu olan alt şuurunda yaptı,