398 SERVETİFÜNUN il E.. N rası zere | MEÇHULE DOĞRU... aş Hem de çok mühim manlalar. Mur, yapılmakta olan camlı banyo dairesin- den bahsederken Madam Melikov, hafif bir iç- çekmesile sükünet buldu : — Ne zarif ve ince bir zevk! Bu güzel İyonel evlâdımızın ahlâkını mı bozacak? Ban- yonun sekiz dılılı ve oniksten olduğunu söyle- diniz, değil mi? Mur, anlıyordu ki, güzelliğe karşı merakı iptilâ derecesini bulan bu valdeyi her hangi bir sözle yola getirmek ve niyetinden vazgeçir- mek kabil olmıyacaktı. Kadın, müstehzi bir tavurla sordu: — Hepsi bu kadar mı? Damadım hakkın- daki bildiğiniz diğer fena şeyler nelerdir, acaba? Nadejdanın göstermek istemediği hafif bir infialden sinirlenen Mur, beyaz tozdan bahsetti. Fakat öteki kahkaha ile gülerek: — Gençliğin hükmünü icra etmesi lâzımdır, dedi. Ben, İyonelin bir tariki dünya gibi ya- şamış olmasına asla tahammül edemem. Sonra, Murun yesini görünce ilâve etti: — Aziz dostum, sizde olan fazilet ve seciye herkeste olamaz. Düğün arifesinde olduğum için neşemi mazur görünü;. Mamafih, hüsnüniyeti- nize pek çok teşekkürler ederim. Ve hafif bir şarkı mırıldanarak ayrıldı. Mur, Tatyanaya da açıldı: Bu izdivaca rıza göstermeniz doğru ola- maz... — Niçin? Prens veyahut başka birisi, bun- dan ne çıkar? Mur, Kilimyanın beyaz tozunu hatırlıyor; “Tatyana, devam ediyordu : — Evlenmek okadat mühim bir şey mi? Mur, artık tahammül gösteremiyerek bağırdı: — Size yemin ederim ki, mesele şakaya gelmiyecek kadar ciddiydir. Talihiniz, saade- tiniz, mukadderatınız mevzuubahsolmaktadır. Bu sözleri söylerken, ayni zamanda da camlı banyo dairesinde ve beyaz tozdan bahsetmek istiyor fakat kendisini zaptediyordu. Kuvvetli muhakeme ve zekâsına rağmeu bu kız, daha bir çocuk sayılırdı. Son bir defa olmak üzere yalvardı: — Sakınınız Madmazel, sakınınız | Birdenbire mucize baş götermişti. Zira o ane kadar önünde daima bir hail gibi kalan ve genç kızın oaksinden başka bir şey görmemiş olduğu geniş duvardan bir oyuk açılıyor ve buradan, ilk defa olmak üzere, Tatyananın eli ona doğru uzanıyordu. Şimdi Tatyana kar- şısında; nazarları hararetle yanarak günah ve kabahatlerinden pişman ve mahzun bir tavurla, tatlı sedasile, sanki yalvarır gibi bir bal alı- yordu. — Teşekkür ederim, dedi. Size bütün te- şekkür ve affınızı rica ederim. İzahat istiyecek- siniz, değil mi? Hiç şüphesiz ki, bunu istemek. te haklısınız. Fakt bunu istemeyiniz. Çok temiz- siniz samimisiniz; biliyorum. Size karşı müc- rim vaziyetindeyim, dostum. Lâkin bir şey söy- lemeğe muktedir değilim. Korkuyorum; çok korkuyorum. Filhakika gözleri tarif edilmiyecek kadar müphem bir keder ve sıkıntıyı ifade ediyordu. Mur, cevap vermek isterken sözünü kesti : — Kimse bana yardım etmeğe yanaşmıyor... Bana yapılan bütün ş'yler bir temenniden ibaret kalıyor. Olan olacak, dostum. Hattâ size meş'- um görünse bile, kendinizi mukadderatım arası- na atmıyacağınızı bana vadediniz. Sizin dost- luğunuzdan beklediğim ancak budur. Bana ye- mil ediniz. Mur, açık bir sesle: — Yemin ederim, dedi. Tatyananın ateş gibi yanan küçük elleri Murunkiler içindeydi. Genç adam bu küçük elleri öptü. Gözlerini yukarıya doğru kaldırdığı zaman, duvarın kapandığını ve Tatyananın kay- bolduğunu gördü. Matemin ilk altı ayı henüz geçmişti ki, dü- gün hazırlıkları için faaliyete başlanmış ve Mat- mazel Melikovla Prens İyonelin izdivaç mera- simi günü ilân edilmişti. Prensin evindeki daireler çok zanıan evvel hazırlanmış; fakat kız onları ziyaret etmemişti. Tatyana, sükünetle her türlü hazırlıklarla meş- gul olurken işsizliğe, tembelliğe mahküm olan Mur da, iktidarsızlığına lânet ediyordu. Artık Tatyanaya yalnızca veyahut ne demesi Matri- yona ile beraber tesadüf edemiyor; daima kar-