250 | Hikâye <Bayanım | Uzun bir zamandanberi $a- na mektup yazamamıştım. Bu ikmalciliğimi seni unuttuğuma atfetme sakın . Bu, sırf içimin bir ihtilâl şehri gibi karışık olmasından geliyordu. Belki seni üzerim korkesile elim ka- leme gitmiyordu. Sen benden uzaklaşalı henüz iki sene ol- du. Bu iki senelik ayrılık ru- huma derin neşter yarası açtı. Evimden uzaklaşmakla içimden uzaklaşmış, benliğimden gitmiş olmadın. Bilirsin ki seni ilk anlarda bile nasıl sevmiştim. Ne o, düşünüyor musun? Sakın bayanım. İlk sevgim sana gene bakidir. Sevgin beni hayata demir zincirlerle bağ- Jamıştı. O zaman ne kadar mes'uddum. O mes'ut günlerimin Ebe- diyete kadar gideceğinden şüp- hem yoktu. Bunun için ne kal- bim titrer, nede gözlerim saa- deti kaybedeceğim düşüncesile dolardı, İnsanlar zaten hep böyle değil midir? Saadeti kuş avlar gibi avuçları içine aldılar mı veyahut sandet başlarına bir kuş gibi kondu mu tadına do- yamaz. Ömürlerinin hep ayni hava içinde sonsuz hazla geçe- ceği zannile lâkayt davranırlar. Bir gün bakarsın en ufak bir sebep, en küçük münakaşa in- sanın başına, dolayısile saade- te umulmadık dertler açar. O zaman saadet mukavvadan bir ev gibi hafif rüzgürla yıkılır. Sukutuhayal ruhların mevti- ne sebep olur.. Bir paraşüt gi- bi saadetin sukutu kalplerde tedavisi kabil olmayan yaralar UYANIŞ Sarı Gül Yapraklar açar.. Ömür Oo yaranın irinini yudum yudum içerek çürür.. Bayanım! Masamın önünde duran to- mar tomar kâğıtlar bana mazi- mi, mazimizi hatırlattı. Müsaa- de edersen onlardan sana biraz olsun bahsedeyim. Bir Şubat ayının ortasında idik.. Kafamın çürük bir elma gibi olmasina, fikirlerimin li- me İlme dağınık olmasına rağ- men çok iyi hatırlıyorum, bir Şubat ayının ortasında idik. Kış bütün kuvvetile devam ediyordu. Şehir üzerine beyaz gecelik giymiş beyaz tenli bir kadını andırıyordu. Günlerden Pazar, yatak odamda yalnız bulunuyordum. Buğulu pence- relerden birine doğru gittim. Dışarısı camın arkasından ha- yalmeyal görünüyordu. Daha iyi göre bilmek için parmağım- la buğulu camın üstüne çizgiler çiziyordum. Bembeyaz caddede uzun bir gölge ağır ağır kürk- lü mantosuna bürülü yürüyor. du. Gözlerim çizgiler arasından bu gölgeye takıldı. Daha iyi görebilmek için camı kolumla sildim. O günkü manzara daha gözlerimin önünde duruyor! Bayanım! Ne güzel gidişin vardı, Karların üstünde şosonlu is- karpininin yuvarlak ökçesi iz. ler bırakıyordu. Sen uzaklaş- tıkça içim burkuluyor gibi bir şey oluyor, gözlerimden kaybet- memek için daha fazla dikkat le bakıyordum. Biraz sonra alelacele dışarı İrrlayıp seni adım adım takibe koyuldum. Bilmem kaç saat yürüdük.. No. 2084—379 YAZAN Naim özel Bayanım ! O gün vaktimizi bir çok mevzu üzerinde konuşmakla geçirmiştik.. O dakikalarda bile birbirimizle zımnen anlaş- mış gibiydik.. Sana kendimi o kadar yakın buluyordum ki utanmasam bayanım diye hi- tap edecektim. Bir gömlek de- HKiştirmiş, bir kıt'a aşmış gibi içim ferahtı. Bu görüşmemizin arkası kesilmedi. © günden sonra her üç günde bir bulu- şurduk. Fikirlerimiz birbirine çok uygundu. Ben saadetten deli gibi olmuştum. Nihayet nişanlandık. Fakat üç ay de- vam eden nişanlılık seni ve beni oldukça sıkmıştı. Ailele- rimiz de bunun farkına vardı- lar, bir babar günü düğünün yapılması kararlaştırıldı. O günü gene hiç unutamam, bayanım! Ne yalan söyliyeyim ogün b:nde bir gurur vardı. Harpte muzaffer gelmiş bir za- bitin duymuş olduğu gurur göğsümü haddinden fazla ka- bartıyordu. Helecandan gözle- rim buğulanmış gibiydi. Hiç bir şey istemiyor, etrafta yalniz. seni görebilmek için dolaşı- yordum. Koltuk zamanı geldi. Etekkri yerde sürünen, beyaz bir tuvalet mütenasip vilcudi- ni bütün güzelliğile örtüyordu. Yuvarlak başında mumçiçek- lerinden yapılmış bir taç yü- züne mahzunluk getirmişti. İnce duvağının altında parla. yan gözlerini seyretmek bir bahar gecesi kadar zevkli idi. Duvağını açarken ellerimin titrediğini farkettim. Acaba senden korkuyor muydum? Sen de yüzüme hiç bakmadın; beni