No. 2064—379 NESİR : IZ AR GALAR.. Onlar, her şeyden önce melânkolik hayvan- lardır ! Onlara niçin böyle diyorum, bumu daha sonra söyliyeceğim. Ve bilmem onlart niçin çok sevenim ben,. Çiftçilere bunu söylesem, belki bana kızacaklar ! Akşamın oluşunu onların dönüşünden anla- rem ben., Halid kargalara bir yazımda «akşam müjdecileri» de demiştim. Akşamın hulyasını bizde en güzel yaşalan onlardır. Volokonuz, gönlünde belki onların taşıdığı yangını taşımadı. Mecnun Leylâ'sı için böyle bir ateşle yanmadı belki de... Akşamın en güzel öldüğü yer, onla. rın kalbidir. Kargaların kalbi buna çok elveriş. lidir... Onlara «gökün daıkları diye de söyli- yebiliriz. Öyle sanıyorum ki bu ad da onlara pek yakındır. Zalen işte onlar bunun için me- lânkoliktirler.. Göklerden hiç ayrılmazlar... Bence kargalarsız bir akşamın iads yok gibi bir şeydir. Bilmem onların orkesiralarını dinlediniz mi higr,, Bir musiki, ki ilhamlarını akşamların kalblerinden almışlardır yalme.. Ruha damla damla dökülen bu melodilerde derin bir musi. kinin inceliklerini duymamak kabil midir? Kargaları niçin bu kadar seviyorum, bunu da söyleyim; Bir yaz günüydü.. tepemizde kargalar... Onu böyle bir günde kaybettim. — Bunları gene te. pemde dolaşan kargaların bağrışlarını dinliye dinliye yazıyorum. — Gök ve yer, yalnız onla- ran bağrışlarını dinliyordu. İlk kanat darbesini geçirdikten sonra en tabit sesile içindeki düğümü çözmiye çalıştı. — Korkmalıydım, Hasan; bu kâdar sevinçten kork- malıydım. Bazı zaman seni kaybedebileceğimi düşünür nekadar ağlardım. Sonraları senin tatlı sözün, vaat- lerin önünde bütün kara düşüncelerim rüzgârda bu- lut gibi dağılırdı.. Ah ne acı, Hasan... Yazın sonunda kuracağımız yeni yuvamızı, kendi evimizi, kendi toprağımızı dü- şünüyordum. Elimle sağacağım keçileri, ocağın başın- da senin tatlı öykülerinle geçecek uzun kış geceleri kurt sesinden ürküp dizlerine sarılacağım karlı gece- leri düşünmüştüm. Bütün er saman bir kulube gibi bir tek alevle ne çabuk yan Gözleri, artık kendinin alir tatlı yüze bak- maktan vazgeçmiş, boş avuçlarında dalgındı. Çoban sevgilisinin anlattıklarını resimler halinde gözünün önünden geçirirken o mum ışığı kadar titrek ve ke- derli bir sesle devam ediyordu. — Büyük şehir senin kalbine zehir olap doldu, seni öldürür o, şehir köylüler için değildir, Hasan! Şehir şehirlilerindir. Uzaktan bize parlak yıldızlar gibi görü- UYANIŞ Esmer bir akşamüstüydü bu... O akşam kar- gelar okadar yakınımızdan geçiyorlardı kı, belki bir evin damına çıksam, onları tutabileceklim. Son veda kelimelerine onların sesleri de ka- ripeyordu. Okadar ki arlık birbirimizin söyledi- ğini duyamaz olmuştuk. O, o zaman başımı kaldırdı, hulya dolu gözlerini onlara doğru çe- virdi we <« Bunlar dedi, bent sana hatırlat. amlar.» O gitti, Ben yalnız döndüm, gerisingeriye... Yollarda çıt yoktu. Tepemde Yalnız onların sesleri, onu unut. mamamt bağrışıyorlardı. . Onlar veda şarkısını söylediler bize,. Şimdi ne zaman akşam olsa kargaları bek. lerim. Ve sanki onlar ayni veda şarkısını söy- iyorlarmış gibi, gelir bana,. Benim actlarıma yalnız onlar kardeş oluyorlar, bu dünyada., Kargaları o da çok severdi. Bazı akşamlaf onunla başbaşa vererek gözlerimiz gökte, onların dönüşlerini beklerdik. Kargalar yüksek ruhlu hayvanlardır. Onun içindir ki onlara «terap lâzımdır, Çünkü »eirap ancak güzel ruhlara gerekiir Gargalar sizin de sevmenizi istiyorum 1 Bu- nu benim için olsun yapın, Çünkü ben de im- sanım! İnsanlar ki birbirine borçludurlar... Ve İgte tik söylediklerim, son söylediklerim olacak, çünkü ben sonunda söylüyeceğimi ilk sğyliyenim.. Yüzün sessiz bir korkuyla uçuk, gün bajucuma, karalarla gel Arkanda çepçevre kızıl vir ufuk, Tepende simsiyah kargalarla, gel... N. İlhan Berk nür, fakat oda ateştir, bizi yakar... Ayaslı köyün Ah- medini, Demicinin Hakkısını unuttun mu? Ağam, ne oldu?.. Biz dedemizin kurduğu kulübede doğan baba- mızın büyüdüğü, ölürken bize bıraktığı yerde yaşama- İiyız. Şehirde biz neyiz, biz orada yaşıyamayız, Hasan; şehrin havası bize yaramaz, bizi zehirler. Orarla bizim için kuracak yuva yoktur, başımızı koyacak sevgili dizi bulamayız. Bana gelince; beni düşünme hiç... Belki seni yalnız keçilerini gördükçe hatırlar, belki yavaş yavaş unutur, yıkılan sarayın yerine yeni bir kulübe kurarım. Yolun açık olsun, Hasan... Ertesi günü kelebek kanatlı kuşlar keçi çobanının türkülerini gene dinledi. Siyah parlak tüylü keçiler gene korkutmıyan hötlemeler önünde ilerledi, kırlarda do- laştı, durdu. Söğüt ağalarının gümüş yapraklarını seyreden de- renin durgun kıyısı çobanla sevgilisinin resmini gene aksettirdi... Şehirlerin dışında hiç bir şey değişmiyecek... Tevfik Ünsi mi işi A