. No. 2d05—31$ Bu teklif Murun menfaat fikrini tyandır- mıştı, Onun için milliyetini tamamen değiştir- mek mevzuubahs değildi; fakat kununiaru uy- mak üzerere hüviyet tesbiti için basit bir furinali- teye lüzum vardı. — "Tesadüt edeceğim her hangi bir memur bu dediğiniz vaziyeti tanıyacak mı? diye sordu. Kilimyan derhal cevap verdi: — Takdim edeceğim bütün vesaik polis müdürünü ikna edebilecektir. Mühürler resmi- dir. Heyetin iyi bir itibarı vardır. Reisi bir Şyehtir. Zaten Mezopotamyada ondan başkanı yok- fur. Yüksek meclisin üyeleri bizi vaftiz etsinler diye bekliyoruz. Mur, derin bir teessürle anlıyordu ki, he- nüz mevcut bulunmıyan bir memleketin vesaiki ona hudutları haricinde bir hüviyet kâğıdı te- min edebiliyor; kendi öz memleketininkiler ise onu kanun harici bırakiyordu. Bağırdı : — Bana bu himayenin hakikaten yapılabilece- gini zannediyor musunuz? — Şeyhher istediğini yapar; çünkü bana ihti- yacı vardır. O ve arkadaşları hepsi elimdedir. Kilimyan, yumruklarını sıkmıştı. Mur, şüp- he içinde: — Reisiniz gibi telâkki ettiğiniz bu adam- dam niçin hiddetle bahsediyorsunuz ? diye sordu. Amede Kilimyan, ikinci defa olarak yum- ruklarını sıktı; gözleri kinle parlıyarak bağırdı: — Cehenneme gitsin, Şeyh denilen herif... Ve kendisiyle çalışan arkadaşlarının hepsi... Bırakınız, beni söyletmeyiniz. Bir yatağa ihti- yacınız var mı? Çok pahalı değil... On frank... Mur, başıyla tasdik işareti yaptı. Ermeni elini uztarak kâğıt parayı aldı ve havagazı fe- neri altında muayene ettikten sonra: — Bizler talihsizlik arkadaşlarıyız. Beni takip eder misiniz? Ve yolu göstermek için öte geçti. Vv Mezopotamya murahhas heyeti Bulonya or- manındaki Paviyon dü Laka “rtleşmiyti. Bütün daireler konferansın işleriyle meşruldü; Bağdatlı adamlar, etrafı yeşillikle çevrili ve sessiz olan bu kafesten çok memnun kalmışlardı. Htraftaki çi- menlik tatlı bir koku bıfakıyor; her bir köşede beyaz kukuleteli Arap elbiseleri görünüyor ve Abdülkadir Paşa Paviyon dü Lakın önünde otomobilinden çıkarken, halis kan Arap atının çok kırmızı eyerinden iner gibi görünüyordu. Sonra, kabul salonundaki büyük bir koltuğa Avrupalı usulünde oturarak yüksek tabakadan UYANIŞ 239 bir misafiri şerefine küçük; yuvarlak fincanlara kahve koyduruyordu. o Patronumun «Ahmed» diye çağırdığı Amede Kilimyan, oldukça zor olan tercümanlık vazifesini yapıyor; görüşme- lerin biraz cansız ve bazan uzun bir sükütla kesik kaldığı görülüyordu, Genç bir İngiliz diplomatı olan davetli, va- zifesinin esasını anlatırken kizgın bir güneş yüksek pencetelerin öüülütindün yirerek geniş daireyi ısıtıordu. Abdülkadir Paşa, devetüyü şalıyla omuzlarını örtmüş ve cevap yerine üçüncü defa olmak üze- re büyük bir nezaketle ziyaretçisinin ve arka- daşlarının sihhatini sormuştu. ngiliz, sabırsızlığını göstermek için hiddet- le ayağa kalkmıştı. Esasen aldığı şifreli tali- matta bu vaziyet kendini pek güzel gösteriyordu. Söylediği ağir bir sözü Kilimyan aynen tercü- me etmişti. Abdülkadir Paşa, tercümanı dik- katle dinledikten sonra, kolunu uzatarak kemikten ibaret olan uzun elinin ters tarafıyla kuvvetli bir tokat yerleştirmiş daha dik ve mağ- rur bir tavurla tekrar misafirine doğru dönmüştü. Ermeni, yanağını uğuşturuyordu, Saygıdan ötürü sözlerin terbiyesi için yediği tokat eski- lerinden daha müessir olmuş; çünki pencerele- rin arasından randevusuna sadık kalan Antonin Muru görmüştü. Kendi işleriyle öök meşgul olan Mur, bu gibi şeylere dikkat edecek halde değildir. Ağır uykulu bir geceden sonra, Ermenilerin toplan- dığı biraz şüpheli evi sabahleyin erkenden ter- ketmiş ve tesadüf ettiği ilk gazeteci bürakisimilaki henüz nemli gazetelere saldırmıştı. Bütün sü: tunlarında bir gün evvelki tören ve merasimin tafsilâtı bulunan gazeteler üzerinde firarına âit hiç bir şey bulamamıştı. Şu halde hiç bir taraftan sızıltı çıkmadığı ve murahhas heyetinin de bu hususta bir teşeli- büste bulunmadığı anlaşılıyordu. Bunun üzerine Mur, kendisinin sakin bı- rakılmasını katiyetle temin için Sen Jermende- ki en sadık bir dostuna mektnp gönderdi. Mek- tupta kendisiyle meşgul olunmamasını ve işin sühuletle idare edilmesini rica ediyordu. Tah- minins« göre, mazi olan bütün tehlikeler defe- #lilniig; yalnız, onu kuruntuya düşüren istikbal kaimişiı., Gazeteler, Nikolay Melikov için, hemen he- men hemen hiç bir şey yazmamış, yalnış feci cinayetin mevzuunu teşkil eden birkaç #itiri dördücü sahifenin alt kısmındaki ilânlar misina İ koymuşlardı. # — Bitmedi—.....