No.1893--208 Şimdi artık hiç bir acı hissetmiyordu. Müteessir görünüyordu; fakat onda keder ve elem hissi bile Bönmüştü. Daima bir çok düşüncelere dalmış görünü- yordu; fakat hayır; artık düşünmeyordu bile. Ruhu, boğazında ona 'cüz'i bir acHık veren bir nevi uyuğ- tutucu zulmet ve yeis içinde asılmış kalmış gibiydi. Akşamları tenha ve sessiz sökaklarda dolaşırken İenerleri sayıyordu; başka bir şey yapmıyordu; ya gölgesine bakıyör, ye adımlarının çıkardığı gürültüyü dinliyor, yeyahut ta, bazgn, köşklerin bahçeleri önün- #e dürüyor, kendisi gibi kapalı ve yeişli olan ve geeddeh daha karanlık olan gervilere bakıyordu, gid ! Ev * OO pazer' günü, Appia Ântita Alanla yapmış olduğu üzun gezintiğen yotulmuş, niutadı , 'hilâfında, öve dönimiye Körür vötmüşti. Akşam Yemeğine henüz vakit vardi. Odasında; gülün ölmeşini ve yemek yaktiniri gelmesini beklöyedekti. Bu, ana kız Niniler için çok 'hog bir sürpriz, oldu. Ölgtildiria sevincinden ellerini .bile çırpta, Evvelce düşünüp hazırlamış oldukları bütün 0 güzel fikirler- eh, & «nezaket»lerden Şimdi en evvel hangisini ona gösterecekler, tatbik edeceklerdi? Ana kız uzun uza- dıya aralarında konuştular: birdenbire Olotidina ayr ğını yere vurdu, elini alnına götürdü. Oh, yarabbi! evvlâ lâmbayı götürebilirdi! ona evvelâ lâmbayı, © güzel, bilhassa böyle bir zaman için bir tarafa kon- muş olan; porselenden yapılmış ve karpuzlarının üzerinde gelincik resimleri bulunan Iâmbayı. götür- meliydi. Heyecandan okadar titriyordu ki, lâmbanın karpuzu sallandıkça şişeye çarpıyor ve islenmek teh- “İikesi gösteriyordu. -— Müsaade edermisiniz? lâmbayı getirdim. — İstemem, teşekktir ederim — diye içerden Ruti cevap verdi. Şimdi Çıkacağım. Genç kız, sanki içerideki kiracı kendisini görü- yormuş gibi, gözlerini yere indirdi, yüzünü buruş turdu, ve israr etti: — Lâmba burada... için... Fakat Buti, sert, tekrar seslendi: — Teşekkür ederim, istemem. — Masanın arkasındaki küçük kanapenin üzerine oturmuş ve, yavaş yavaş odada tekânüf etmeğe baş- layan karanlığın içinde öteye beriye gezdirdiği göz- lerini açıyordu; camlarda, gurubun &on işikları, çok Sizi karanlıkta bıramamak .bazin bir surette ölüyorlardı Böyle, hareketsiz, gözleri haddinden fazla açılmış düşüncesiz, artık kendisini sarmış olan karanlığın farkında olmadan nekadar zaman kalmıştı? Birdenbire gözleri bir şey gördü. Gözlerini hayretle etrafına çevirdi, Evet oda an- sızın aydınlanlanmıştı; gizli bir kuvvet tarafından üflenmiş gibi hafif, tatlı bir ışıkla aydınlanmıştı, Ne vardı? Nasıl olmuştut Ah, evet... Öteki evin ışığı. Karşıki evde o daki Kada, yakılmış bir lamba: onun mevcudiyetinin ka ranlığını, boşluğunu, ıssızlığını aydınlatmak için giren harici bir hayatın nefesi, SERVETİFÜNUN 415 Harikulâde bir şey kei idir ii o ayni lığın karşısında bir müddet öyle hayran kaldı. Sonra, o işığın orada, yatağının üzerini, duvarı ve, masanın üzerine düşmüş olap renksiz ellerini ne kadar tatlı bir surette okşadiğını görünce boğazını büyük bir âzabin sıktığını hissetti, O azap içinde yıkılmış esinih, ezilmiş çocukluğunun, #anuesinin hayalleri canlandı. Ve, 'bir fecrin, uzak bir fecrih ışığının kendi ruhunun kâranlığında hafifçe eetiğimi görür gibi oldu. Kalktı, poncereje doğra gitti, ve gizlice, camiler rın arkasındatı öraya, kürgiki eve, d işağan geldiği pnneeröyb baktı. Yemek masâsinın etrafına 'teblürmiş küğük bir aile 'götdü: fiç 'gedük ve babilârı' mağiyi' ot rinüçilr anneleri “kefiiz syaktâ, çodtiklârı iddre etmekle Yö — harteketlerilen 'anladığına göre <— Ellerindeki kö: şıkları" sallâydfak sândâlyeldnnin üzerinde #üterü- diyen sallanan iki büyüğünün &abırsızlıklarını teskin etmeğe ufteşiyorün. En küçüğü boynunu uzatıyot, ddtışın başını sağa, 'sold çeviriyordu: her halde peçe- teyi boyntına ' çok &ıkı bağlamış olâcüklârdı, fakat annesi ona çorbâsinı çabucak göfirse, bdynunün öyle çok vere olduğunu higsetmiyecek. Filhakika işte, işte: oh, ne büyük bir hıra ve iştiha ile yemeye baş- in le kaşığı ağzına sokuyordu... Babaları dâ tabağından çıkan buğu arasında, gülüyordu, Şimdi oraya, tam karşıya, genç anneleri de oturuyordu... Yerine otururken kadının pencereye doğru gözlerini kaldırdığını görünce Tullio Buti, sevki tabii ite, çeki- lir gibi oldu; fakat karanlıkta oldnğu için görüle- miyecegini düşündü ve orada, o küçk ailenin yeme- gini seyretmiye koyuldu, kendisininkini unuttu. * » # Ogünden sonra, her akşam, yalnız başına yaptığı gezintilere bermutat devam edeceği yerde, evil yolunu tuttu; her akşam Küçuk odasının karanlığının lâtif bir surette öteki evin ışığı ile aydınlanmasını bekledi, ve orada, caruların arkasında, bir dilenci gibi, o tatlı ve aziz yuvayı geyretmiye, başkalarinın yaşadığı, kendisinin de küçükken, bazı nadir sükünet akşamlarında yaşamış olduğu o aile rahat ve sükü- netini, nihayetsiz bir azap içinde seyretmiye koyuldu; annesinin... Kendi anneğinin... O kadın gibi... Ve ağlayordu. Evet. Öteki evim ışığı böyle bir mucize yaratmıştı. Ruhunun okadar senelerdenberi içinde muallâkta kaldığı o uyuşturucu zulmet ve keder, o ışık dalga- sile kayboldu. Kendisinin öyle karanlıkta kalmasının ev âahi- binde ve kızında uyandıracağı bütün o garip ve tohaf şüpheleri Tullio Buti düşünmedi. İki defa daha Olotildina ona lâmbayı getirmişti, fakat boş yere. Bari mumu yakşaydı! fakat hayır, onu bile yakmıyordu. Acaba rahatsız mıydı? Clotildina lâmba ile ikinci defa geldiğinde, ince bir sesle, ka- pının arkasından sofmiy& cesaret etmişti. O cevap xermişti; ; — Devamı var -—-