216—217 havada balon altında asılı kapalı bir küre içinde 16.000 metre irtifaa nasıl çıktığını reşimlerile beraber mecmuamızda neşretmiştik. Profesörün ayni tecrübeyi daha büyük bir muvaffakiyetle bir sene sonra geçen hafta tekrar etınesi bütün dünyada derin bir alâka uyandırdı. Servetifünun bu alâkaya lâkayt kalamazdı. İşte biz de bu haftaki sahifelerimizde bu harikulâde ilim hadisini tespit ediyoruz. Siratosphöre denilen hava tabakası bir kere daha mağlüp edildi ve gayet intizam, sıhhat ve hayranlığı mucip olan bir cesaretle mağlüp edildi. Bu teşeb. büste asl hayreti mucip olan şey, her şey yerli yerinde kuran ve hiç bir şeyi telie bırakmayan ze- kâdir. Gayri kabili nüfuz addegilen esrarengiz bir mıntakaya daha insanlar ellerini uzattılar. Bu âleme ait uzaktan bildikleri veya tahmin ettikleri şeyleri gözlerile gördüler. Ellerile tuttular. İnsanların tabiata karşı bir çok galebeleri olmuştur, fakat bunun kadar parlağı olmamıştır. Çünkü profesör Piccard'ın ikinci defa 16,000 metreye çıkışı, alelâde bir seyahat ol- maktan ziyade, beşeriyeti bambaşka, yepyeni yollar açacak bir kapının önüne getirmiş bulunuyor. Bup- lardan birincisi kozmik şuaatın ta“bikat sahasına NM eşhur alman Profesörü Piccard'ın geçen sene İlme karşı şahane hürmet: Belçika kıral ve kıraliçesi ( sağda ) profesör Piccard'ın kendilerine havaya suydu hazırlıkları hakkında verdiği izahat dinlerken ( Soldaki kadın Mm, Piccard'dır. ) girmesi, ikincisi en kısa zamanda insanlara uzun mesa felere gitmek imkânını: bahşetmesidir. Profesör Piccard hayatını tehlikeye koyarak bu sırra ermek için iki defa Btratosphöre'e çıktı. Böyle bir teşeb- büste meçhulün içine girmek ne demektir, düşünmeğe değer. İnsan ne kadar hazırlıklı ve tedbirli de olsa, meçhul öyle bir düşmandır ki, akla gelmeyen bir noktayı öne sürer ve kendişile mücadeleye kalkanları behemehal mağ- lüp eder, Fakat Stratosphöre denilen bu meçhul iki defa- SERVETİFÜNUN - ——aj Profösör Piccard Balonu şişirmek için lâzımgelen gazı ihtiva eden idrojen şişeleri. sında da kendisile mücadeleye çıkan adamı mağlüp edemedi. Fakat bunu Pr. Piccard sağ salim indikten sonra göyliyoruz. Balon uçmağa hazırlandığı zaman, orada hazır bulunanların geçirdiği he- yecanı tasavvuretmeli, Kendisini fedai olarak ortaya atan adam, bilhassa bir kaç çocuk ba- bası olduğu için, o da heyecandan kendisini alamamıştı. Balon yerden kalkmağa başlarken, profesör başını balona nerbut kürrenin daracık deliğinden çıkarmış: — Allaha ısmarladık Meri, Allaha ısmar- ladık çocuklar! diye bağırmıştır. Biraz &onra, daha henüz şafak atarken, balon yavaş yavaş yükselmeğe başladı. Geçen sene ayni balon pek hızlı çıkmıştı. Fakat bu sene balonun mümkün olduğu kadar yavaş çıkmasını arzu etmiş ve ona göre hazırlık yapılmıştı, Filba- kika balon, bütün azamet ve haşmetile yavaş yavaş yükselmeğe başladı. Profesörün başı delikte görünüyor. Bir kaç dakika sonra pro- fesörün başı delikten içeriye çekildi. Bütün gözler gittikçe küçülmeğe başlayan balondan bir türlü ayrılmıyor. £n nihayet balon küçük bir nokta haline giriyor ve sonra kayboluyor. Tabiatın sırrını ögrenmeğe çıkan bu iki adam, acaba hangi maceraya doğru gidiyorlar? Saat 9,25 te Pr, Piccard yer yüzünün sakinlerine telsizle ilk haberini bildirdi. Saat 10,15 te ikinci bir telsiz, O zaman balonun İtalyada Morano istikametine doğru gittiği öğrenildi. Artık fasılalarla telsizler geliyor. İntizar ve endişe Son günlerde bu havai seferin umumi karargâhı haline girmiş olan Zuricht'te azim bir kalabalık derin bir endişeye kapılmışlar. Saat on dörtte endişe gittikçe arttı. Pr. Piccard neden kendisinden haber vermiyor! Sağdan