224 SERVETİFÜNUN No.1881—196 Dürüst, akıllı, güzellik ve hayat hakkındaki telekkileri her kesten daha yüksek, kuvvet ve irade- sine fevkalâde mağrur, bilhassa bütün insanlardan daha giyade güzeli, çirkini tefrik edebilen bir ruh. Nigârın ne demek istediğini anlıyorum, içimden itiraz etmek, bir şeyler söylemek geçiyor, fakat neye yarar, yine boş bir münakaşa kapısı açılacak. Kendi hişlerimi, kendi telekkilerimi başkalarına beğendirmek kabul ettirmek ihtiyacına ne lüzum var. Hem dur bakalım. Nigâr daha neler söyliyecek. Nigâra hak verir gibi başımı salladım. Bu defa Nigâr da kocası gibi coştu anlatıyor, anlatıyor... Bütün kadınların nazarında tamamen sukut etmiş bir insanmışım, hareketimi yani Siretle olan aşkımı hiç bir şeye hamledemiyorlar, beni mazur gösterecek bir sebep bulamıyorlarmiş. Nigâr iskemlesini yanıma yaklaştırdı. Ağzını kulağıma değdirerek: — Eminim Fikret dedi, Siret seni hiç birzaman tetmin edecek bir kadın değildir. Sen bukadar basit rahlu, bukadar soğuk bir insanla nawl bir hayat geçiriyorsun. Hâlâ şaşıyorum, bilhasea bu kadını, hayatın en nefis bir ihtirasına lâyık gördün. Sen bu hususta bizim hiç birimizin cesaret edip ümitlene- miyeceği bir mevkie Sireti çıkardın. İnanır mısın Fikret! Seni tanıyan bütün kadınlar başta ben olmak üzre sana en gizli tarafımızdan derin bir kin duyuyoruz. Sana düşman olduk... — Nigâr diyorum, bu bir telâkki meselesi değil midir. Lâfımı ağzıma tıkıyor: aydi azizim diyor. Kadın işinde telekki, kanaat aranmamalı. Bence bir erkek için her kadın birdir. Kadında matlup olan yalnız güzellik olmalı, hem nasıl, pek göze batan, cazip bir güzellik, maddi bir güzellik. Yani demek istiyorum ki Fikret! kolundaki kadın her geçtiği yerde güzellik ve ihtişamından bir katre değil yığınlar bırakmalı. Bence bu işte erkeğin ara- ması icap eden yegâne nokta burasıdır. Hey yarabbim, şu telekkiye, şu düşünceye bakın. Kadın, erkek için gösteriş hususunda kullanılır, şa- yanı iftihar bir meta olarak mı alınır! Evet bunlara nazaran kadın erkek tarafından alınır. Kadın erkeğin bir zineti, bir lüks eşyası gibi bir şey. Evet böyle düşünüldüğü takdirde Sireti beyenmi- yecekleri muhakkak. Halbuki ben kadını başka türlü tahayyül ediyorum. Bence, kadın... Nigâr şiddetle kolamu dürttü; — Öyle fena dalıyorsun ki Fikret. Delimi oldun Allahaşkına,. Senin gizli bir derdin var, sen hiç böyle değildin. — Canım halimde ne var Nigârf diye gülüyorum. — Haydi canım, pek münasebetsiz oldun Fikret diyor. Evvelâ aylarca görünmedin. Ne sokakta, ne bir yerde sana raslamak kabil olmadı. Arasıra koca- mâ &oruyor, senden havadis alıyordum. Çamlıca tarafında bir eve kapanmışsın, tapkı papaslar gibi hiç dışarı çıkmıyormuşsun. Bir kaç defa ansısın evinde bastırmak aklıma gelmedi değil. Fakat kimbilir, belki rahatsız ederim diye çekindim. Nigâr mânalı mânalı gülüyor, pis ruhunun bütün Profösör Piccard — 216 ve 217 inci sahifede mabaat — verdik. «Yoksa denize doğru gidecektik. Bu $ıra 3400 metre irtifada idik. , 7, Fenni tetkikatınız hakkında bir şeyler söyler misiniz? — Şimdilik bir şey söyleyecek vaziyette değilim. Yalnız şunu söyleyebilirim ki bütün &letlerimiz mü- kemmelen vazifelerini görmüşlerdir. Bu defaki çık şımız geçen senekinden daha çok uzun sürdü ki, matlâp ta bu idi. Zamandan istifade ettiğimiz için daha faydalı bir şekilde çalışmağa muvaffak olduk. O kadar istifade ettik ki, muavinim Cosyns âletlerin. üzerinden başını kaldıracak vakif bulamadı. Her şeyi daha evvelden düşünerek hazırlandığı- mız için, her şey mükemmel geçti. İlk tecrübenin verdiği dersten istifade etmiştik, Çünkü bizim bu sundânmuz öyle zannedildiği kadar basit değildir. Bir balon alır, içine gaz koyarsınız. Altına da kabi- neyi bağlarsınız ve hayda yukarıya! Yok efendim, bu iş öyle değil. Düşünülecek ve evvelden halledi- lecek o kadar nâzik meseleler vardı ki... Tecrübenin asıl en mühim ciheti bunlardı. Höcremizin biricik penceresinden muhteşem manzaralar seyrettik. eskidenberi İsviçre üzerinde ya balonla ya tayyare ile uçmak isterdim. Bu arzum yerine geldi, Bundan çok memnunum, Her dağı ve her gölü yukarıdan suyretmek istiyordum, Bu süretle istikametimizi de daha iyi tayin ediyorduk, Geçen tecrübemde bunu yapamamıştım. — Ne kadar irtifaa çıktınız? — On altı bin beş yüz metret — Demek ki evvelki rekorunuzu kırdınız — Evet, meselenin ehemmiyeti burada “değil... Ben sporculuk yapmak için havalanmadım. Fenni tetkikat için. Tecrübelerimizin neticesinden mem- nunum., Ea AAA, m m «m sarın ı gizli tarafları biperva kulaklarıma fıslamaktan çekinmiyordu. Bahsi değiştirmek istedim. Esasen bu hususta her hangi bir insanın söyliyeceği tek kelime bile aşkımın hürmet ve kutsiyetine ağır bir darbe teşkil ediyordn.. Fakat mecburiyet, insanlarla bir arada yaşamak mecburiyeti işte böyle bazan onlara en nazlı, en hassas tarafımızla oynamalarına müsaade etmek mecburiyeti vardır. Aleyhinizde olduğu, sizi inciteceklerine hiç şüp- heniz olmasa bile onları dinlememek kabil değildir. Ne sükütunüz, ne de bakışlarınızkaki muztarip şikayet ışığı onları yürüdükleri yoldan çaviremez. Ve bu sizin yanınızda böyle olursa, |gıyabınızda ne çirkin mertebeleri bulmaz, hayvanca, Allahın bahşettiği en küçük zekâ kabiliyetlerile bile anlama dan gizi kırarlar, incitirler — Nigâr dedim. Sen upaLlan bakalım? Sen onunla. mesut musun, Gözlerini tıpkı bir sokak kadını gibi süzdü.., — Devamı var — AHMET İHSAN Matbaası Limited