50 Iı SERVETİFÜNUN No.—1871 186 Tan Gazetesine Gazetemiz sahibi Ordu mebusu Ahmet İhsan Bey fransızca Tan gazetesine fransızca olarak bir cevap yazdı; bu cevap şehrimizde çıkan “ournal d'Örienimn 13 Haziran tarihli nüshasında intişar eyledi. Türklere ve Türklüğe karşı dilini uzatan Tan gazetesine verilen bu cevabı “Hakimiyeti Milliye, aynen tercüme ve naklederek altına şu fıkrayı ilâve eylemiştir. Ahmet İhsan Beyin bu makalesine bir söz ilâvesine hacet yoktur. Çünkü bu makale, Fransız lisanının ve edebiyatının müfuzu altında yetişmiş bütün Türk ne- sillerinin duygularını ifade etmektedir. Ahmet İhsan Beyin bu makalesini aslı olan fran- sızcasile beraber Servetifününa aynen nakleyliyoruz: Aslı olan fransızcası “1855 tenberi Türkiye'de yerleşip yayılan, o ta- rihten itibaren Osmanlı İmparatorluğu tarafından garp âlemiile temasın vasıtası olarak telâkki edilen Türk mekteplerinde tahsili mecburi ecnebi lisanı olarak kabul olunan, Babıâlice siyaset lisanı sayılan, o zamanki Tıbbiye mektebinde tedris lisanı olarak kabul edilen ve bu suretle oradan çıkan doktorların reçetelerini o lisanla yazmalarına sebep olan, hulâsa Türkiye'de münevver sınıfın dili yerine geçen fran- sızca, nihayet gene fransızlar tarafından, ele geçmişte kadri bilinememiş . bir nimet gibi, tahrip ediliyor. Bu manevi yıkılışın şahidi olmak yüreğime bir nevi ıstırap vermektedir. Bu inbidam, tabii olarak, itilâf devletlerinin İstanbul'u işgali zamanında başladı. İşgalcilerin hareket tarzları 1918 den 1923 e kadar Türk kalplerine âdeta bir ölüm acısı duyurmuştu., “1993 te Türk milletinin istiklâl iradesi işgalci- leri süpürdüğü zaman, ümit ediyordum ki, yavaş yavaş yaralarımız kabuk bağlayacak, işgal hatasını yapanlar da tarihten ders alarak bizimle dostluk rabıtalarını yenileyecekler. Bu akıllıca harekete ilk defa İtalyanlar'da tesadüf ettik. Onlar zaten işgal zamanında bile hakşinas bir düşman gibi davrdn- mışlardı. İngilizler de bu yolu sulhten sonra takip ettiler. Halbuki bu iki milletin hiçbiri bu memlekette kendi Jisanlarının bütün münevverlere yayılmış ol- ması gibi kuvvetli bir manevi bağa malik değildiler.,, “Aksine olarak, böyle bir bağa sahip olan fran- sızlar, henüz kabuk bağlamağa yüz tutan yaralarımızı yeniden deşiyorlar. Bunu gördükçe kendi kendime: Ne yazık ki, dedelerimiz 1855 ie yardımcı dil olarak, fransızca yörine, ingilizce veya ilalyancayı almamışlar ! Demekten kendimi alamıyorum. Eğer öyle yapmış olsalardı hiç olmazsa bugün Temps'in 4 Haziran tarihli nüshasında Türk izzeti nefsini kaba kaba yaralıyan makaleyi, en ince nüktelerine varınca, okuyup anlamakla yüreğim üzülmiyecekti.,, “Beni müteselli eden bir şey varsa, o da Fransız gazeteciliğinin, bilhassa son zamanlarda mali ve sinai adamlar eline geçmiş olan Temps'in mekaniz- masını bilmemdir. Bu efendilere şunu söylemek isterim : Eğer İtalyanlara bir hediye vermek ihtiyacında iseniz, kendinize ait olmıyan şeylere el vzatmayınız! kendi malınızla oynayınız! Çünkü Türkün mal kulay- hkla hazmedilir şeylerden değildir. 1922 deki hazım- sızlık hasralığını tekrar tecrübeye hacet yok! “Maatteessüf yarım asırdan beri okuduğum Temps'in benim neslime mensup olanlar üzerinde hürriyetperver ve adaletperest neşriyatile haiz olduğu nüfuzu düşündükçe, bunu takip eden menfi tesirler altında âdeta teessür duyuyorum. Hatırımdadır ki 1$92 de Temps bir makale silsilesi neşrederek, kur'anın ona inananları da ima ortazaman zihniye- tinde bıraktığını iddia etmiş ve buna istinaden Osmanlı İmparatorluğunun kalkınması ihtimali ol- madığını söylemişti ve o zaman biz bu yazılara hayran olmuştuk. Halbuki bugün Fransız müstemle- kelerindeki renkli halka yaranmak için Temps kur'anın hararetli bir müdafii kesiliyor ve biz bun- dan nefret ediyoruz.,, “Lausanne'da (Temps'in muhbirliğini yapan Maurice Muret'yi hatırlıyorum. Türk ealeyhtarlığı hamlelerinin ilk işaretini veren daima bu adamdı. İki ay evvel tekrar o hamlelere başlamak istediği zaman, gene bu sütunlarda ona cevap vermiştim. Maurice Muret rengi olmayan satılık gazetecilerden - biridir. Temps kendi cinsinden muharrirler bulmak- tan âciz kalmıyor. Fakat Temps'in neşriyatı kıy- metli sayılan zamanlar geçmiştir. Artık Türkiye'de hükümdar gibi önlerinde kavaslarla gezen şatafatlı büyük elçiler yok. Bugünün Türkiye'si almak istedi- ğini alan, nefret etmek lâzım olandan nefret eden hür ve mustakil bir memlekettir.,, Ordu Mebusu Ahmet İhsan Une r&ponse au «Temps» Tant pis ! Le français rdpandu en Turguie depuis 1855, adopt& â cette &pogue par Empire Ottoman comme un insirument de contact avec |'Occidenit, introduit comme langue obligatoire dans les öcoles de Turguie, comme langue diplomatigue â la Sublime Porte, comme langue d'enseignement & Ja Faculte de medecine dont les mödecins en ensortant rödigentleurs ordonnances en français, cette langue devenue enfin la laegue de Velite intellectuelle en Turguie, cet atout incomparable, dis-je a &t8€ detruit parles Français