No.1871—186 Hava gül nefeslerin ıtrile muattardı... Bir lâhze susar, cinnetin sakin hülyası içinde dalar, Mahallede akşam ezanı okunur. Sahne kararmağa başlamıştır. MECLİS v NEDİM, HAFIZ CEMAL, DİLAŞUP DİLAŞUP, kapıdan başını uzatarak, yavaşça Hafız'a Nefes olup bitti mi?.. HAFIZ CEMAL, başını çevirip, Dilâşup'a daha yavaş bir sesle. Dua içimde Kaldı... O başka nefeslerin hatırasına daldı... Siz gelin, şu mumları yakin.. karardı oda... Ben de karşı tekkeye gideyim... DİLAŞUP, içeriye girerek. Ne var orda? HAFIZ CEMAL Devran gecesidir de Mevlevi dergâhının... DİLAŞUP, mumları yakarken. Bu karışık zamanda devran hal... HAFIZ CEMAL Allahının Aşkile ney dinlemek dergâhta tesellidir... NEDİM, gözleri kapalı, sayıklar gibi. Kalan topraksa akan zevkimizin selidir... HAFIZ CEMAL, Nedim'i göstererek. Duydun mu, ne söylüyor ?.. vah zavallı mecnun, vah| DİLAŞUP Hemen Allah acısın!.. HAFIZ CEMAL Süründürmesin Allah, .Asıl buna dua eti... o Çıkar. MECLİS vE NEDİM, DİLÂŞUP DİLÂŞUP Şilteyi sereyim de Biraz olsun uyuyun... NEDİM, donuk bir bakışla. Marada ereyim de .Sonra... DİLAŞUP Nasıl ?.. murat mı?.. ne muradı?.. NEDİM Lâleler İçinde sunulurken âteşli piyaleler, Yanayım bir şepçerağ gibi ben de bu gece! SERVETİFÜNUN nn 63 Etrafımda yüzlerce dilber, mahbup, muğbeçe, Çırağan sefasında yıldız gibi yanayım... Sonra, sabah, bir lâle şeklinde uyanayım Kanatlan, sen, bülbülüm, haydi.. beni böleni İns DİLAŞUP, yastıkları başına koyarak. Peki.. peki.. şurada barı yatın da helel... Nedim ses çıkarmaz. Yumuşak sedirde başını ale koyar, Dilâşup, Nedim'e rabatça uzanmak için yardım eder. Sonra konsolun üstündeki şamdanı ret biraz geriye doğru iter, Nedim uyumuştur. Dilüşup sessiz adımlarla gelir, yanına yaklaşır. DİLÂŞUP Uyudunuz mu ?.. ses yok.. uyumuş.. oh.. uyusun!.. Kalbimden dimağımdan böyle mecruh uyusun, Yeter ki sükün gelsin biraz sinirlerine.. Sevmedi yazık beni Mestinaz'ın yerine |.. Yavaş yavaş eğilir, Nedim'in alnına, sanki sevgili bir Ölünün alnını öper gibi, derin, ağlayışlı bir buse kondu- rur,Sonra perdeleri sıkı sıkı indirir, kapıyı yavaşça yarı çekerek gider. Dışardan, karşı dergâhtan, ney, kanun, kudum sesleri işitilmiye başrlar Sahnede yakın bir felâketin havası vardır, Konsolun üstündeki mumların ışıkları bile ağlar gibi aynaya ve büyük cam fanuslu saate akisler gönderir. Mangalda yanan ateş daha kızıl ve esrarlı görünür. MECLİS VI NEDİM ve sırasile MESTİNAZ'ın ŞEHLEVENT'ip ve LEYLÂN'ın eri NEDİM, bir sarsıntı ile uyanarak. Kim var orda?,. sen kimsin ?.. bu sesler ne ?.. Kalkar, pencereden dinliyerek. Bu ahenk Mezardan mı geliyor ?.. söyle. Mangala bakarak ve elile göstererek, Bu ne kızil renk! Kim var orda?.. Kapıya gidip karanlık sofaya bakar. Katiller, sofada, karanlıkta Saklandınız değil mi?.. Maktel midir bu oda?.. Kubbealtında mıyız?.. Ayakları titriyerek sareak bir tavırla konsola yaklaşır, şamdanı alır, Tekrar ileriye, kapıya doğru iki adım atar. Şamdan elinden düşerek söner. Nedim dehşetle haykırır. İmdat!.. öldürüyorlar.. Sesi, hirden kısılarak. Mestinaz.. bak.. naşımı yerlerde sürüyorlar... Zebaniler çalıyor, dinle, mezarımda saz... Boğuk boğuk. Leylâ... Esma... Şehlevent... Dilâşup... — Devamı var —