158 ki SERVETİFÜNUN No.18561 — 166 AŞKA VEDA Yazan , Gece eve geç dönmüştüm. O gün, bilmem: neden, dehşetli canım gıkılıyor, hafif başım ağrıyordu. Yemekten sonra odama çekildim. Perdeleri sım- sıkı kapadım. Köşedeki büyük koltuğa gömüldüm. Elime bir kitap aldım, okumağa başladım. Müthiş can sıkıntısı vardı içimde ., Okuduğumu anlamiyor, bazan bir şatırın üzerinde dakikalarca takılıp kalıyordum. Ne düşünüyordum). Hiç! insanın canı sıkıldığı vakit düşündüğü manasız şeyler.. Elimden kitabı attım, başımı arkaya dayadım, gözümü yazıhanenin üstündeki kâğıt yığınlarına tak- tım: düşünüyordum. Kâpımın zili hızlı hızlı iki kete çaldı. Yerimden fırladım, gittim kapıyı açtım. Gelen arkadaşım Ve- tikti, — Merhaba,. Dedi, ve hiç başka bir şey söyleme- den abus bir yüzle odaAya girdi. — Vefik, dedim, bugün sen de düşüncelisin,.. — e vat, genet. Önüne baktı, dudaklarıyı ısırarak kısaca cevap verdi : — Hişt. — Peki ama, hergünkü neşeli halin yok... Nasıl İfakat?... — Sorma. — Neden). Vefik uzattığım cigarayı yaktı, üstüste iki nefes gekli, külünü silkerken ; — Vaziyet değişti, dedi, artık ayrılıyorum. Ben hayretimden yerimde birden doğrulmuştum: — Ey.. Dedim. O devam etti: — Başka, çare yok.. Daha fazla ilerisi tehlikeli.. — Sebep? — Bilmiyor musun ki ben onu çıldıyaaıya sevi- — Eveti şu ki şimdi derhal alâkamı keşmezsem kızla evlenmek zaruretinde kalacağım... Fena... — Tabii. -- Şu halide kurtulmanın çaresi!.. — Bir mektup yazıp meseleyi anlatmak ve ay- rıldığımı söylemek — Bari kendisine bizzat söylesen.. Reşat Feyzi — İmkânı yok,. Yüzüne bunları söyliyemem.. — İtiraf ederim.. Müşkül.. Vefik elindeki cıgarasının ateşile bir cıgara daha yaktı, Başından şapkasını çıkarttı, yandaki koltuğa fırlattı. İki elini dizlerinin arasında birleştirdi. Veti- Bin gözleri bugün sanki daha derinlere kaçmıştı. Yür züme dikkatli dikkatli, bir müddet baktı ve sonra; — Sana bir şey soyliyeyim mi, dedi, İfakat üç gün sonra İzmire gidiyer.. Zengin bir tüccar istemiğ. Akrabalarındanmış.. Ona verecekler, Kendişi bittabi razı değil.. Ailesi ısrar ediyor.. Kız müşkül yaziyette.. Dün akşam beni iskelede beklemiş. Vapurdan çıkarken karşılaştık... Bana işi uzun uzun anlattı, Dedi Ki: — Vefik, ben o adamla imkânı yok evlenmem.. Aileme, onu istemediğimi &öyliyeceğim. Fakat sebep olarak ne diyebilirim. Sen bana söz ver. Beni en müşkil anda kurtaracağını, yalnız birakmıyacağıhı vaadet.. Ben de o sddamı istemen, diyeyim. Ve gen de babama bir mektüp yaz. Seviştiğimizi anlat. Tabii o zaman.. — O zaman ne olacak Vefik, diye acele sordum. Arkadaşım hırsle hırslı genelerini oynattı. Doğruldu. İki elini koltuğun kenarlarına vurarak: — Ne olacak, dedi, o zaman benim almam lâzun ölecek ,.. Gayriihtiyari bağırdım: Felâket1,. Vefik tasdik etti: — Ba büyüğü. Şusmuştuk. İkimiz de önümüze bakfyorduk.. Ben düşünüyorünin. Vefik evlenecek yaşta, vaziyette de- gildi. İstikbali, hayatı bir gençlik sevgisi uğruna mahvolabilirdi. Böyle nümunelerini çok görüyorduk. Fakat Vefik çok seviyordu. İtakat ta çıldırıyordu. Birbirlerinden ayrılmaları kolay olmıyacaktı. İbti- mal onların hiç biri evlenmek istemiyeceklerdi. Far kat ayrılmak, bir daha birbirlerini görmemek kor- kusu olan bu vaziyete icbar edebilirdi. Ekseriya sevgililer birbirlerine daha yakın olmak için evlenirler. Fakat bu merasim onları kalben bilğ- kiş ayırır.. Evlenmek istiyen aşıklar, sevgililer yok- tur. Onlar böyle bir şeyi düşiinmezler. Onları birbir- lerinden ayırmak, uzaklaştırmak tehlikeleri başgös- terdiği vakit evlenmeği düşürmmezler. Bu tıpkı denize düşenin yılana sarılması gibi bir şey olur.