154 SERVETİFÜNUN Nesirlerim No. 1851— 166 ŞUUR ŞAHLANIYOR Eslbimin üzerinde ağir bir demirle kapanan abanoz kapıların önünde bu akşam gene bir ihtilâl ahvası 85İYOr!.. # g & Bir zamandanberi sükün içinde ksbuğuna büzülen hislerim, abanoz kapılarının ardına demir vurup dişam ile alâkarım kesen kalbim gene bir ihfilği bavasuın başdöndüren boralarına kulak kabartınağa başla il. İçimde; harbin kokosunu, sıcak kan dumaalarile barıdın kekremsi, Şanık lezzetli rayihasının karışımaş sından doğan harp kokusunu duyan azgın bir süvari atının gayz ve hirsile şahlanan ve dizginlerimi zorlayan ve sonra dizleri üzerine düşüp uzun uzun kişneyen bir yarlık gırpınıyor!... Duygularımda &incirlerini ve kefesini küstah hamlelerle sarsan zorba bir varlık isyar halinde;.. » 5 # Sığındığım sükün kalesinin kapılarını zorlayan; hayır, itiraf etmeli, ardına kadar yıkıp deviren Kadın.. gene mi karşındasın!.. Senden kurtulduğunu, «benim hâkimimin ben» olduğunu zannettiğim bir dakikada bütün bu muhteşem hülyalarımı bir iskambil şato gibi bir üflemede darmadağın eden kadın, sen ne küstahsın ki, gene Karşımdesın!... Kalp 4imdi azgın bir küheylandır ki, ne beni, ne seni dinleyor... Yaptığın işi beyendin mi? Artık sana da râmolmayan, sana karşı da isyan ile iivranan.. Senin önünde ayaklarımın dibinde tekrar zelil ve makhur inildeyen bu vücut sana ne gün i&yan etti, ve ne gün edebilecek, buna imkân mı var? Bunu hiç taanvvar eğebilirinisint.., # ” 5 Vurmal dur, Allah için olsun dur, sevgili kadın, sevgili kadın, önündeki paçavradan yapılıyış bir kukla değil: İnsan... Bilerinin arasındaki pompon değil: Kalp... İl Kadın, sevgili, dost, sen, siz; Allah için, sevdikle- rinin başı için... dur... Vurmat!.. # 2. * Sen misin?... Başımın üzerinde, saçlarının arasında oynaşan, dolaşan şeyler senin parmakların mı? Nasıl, sen misin? Yalan, vallahi yalan, sen değilsin!... Ne, değiştin mi Sen!,, Benim merbametli kağınım... Bana acıyan ve beni düşünen biriciğim... Demin ne diyordum!... Kalbim abanoz kapılarının üzerine demir vurarak dünyaya kapanmış, ve hirlerim sincirlenmişti... Onları ardına kedar açtın, zincirleri parçaladın... İşte gene serseriyim! gene ne duyuşlumnda insidam, ne harekâtımda bir istikrar kaldı... Anladın mı! Gene serseriyim! Hem öyle bir serseri ki, şu çamur deryasına benzeyen sokaklarda yuvar- lanarak Haykırmak, ağlamak, hattâ, vallahi inanmaz- sın, ölmek bile işteyen bir gerseril.. Bir serseri ki, her şey olmak için hiç bir şey olmamış bir gerseri!.. Öf... Böyletme.... günün serseri, günün şöhreti ve günün mütereddişi olmak istiyorum!... İçimde en kıymetli ve insani hislerin yanında neler, ne kaleme gelmiyen süfli arzular var... Hey! Kadın gibi kıvrıla kıvrıla gelen azap: Usaklaşi,.. Bunları söyleyen adam yalnız gayzını püsküren bir bedbahttır ki, kuşuru ebedi zincirin bir halkasını öteki halkasına yaklaştırmaktır!... * a 3 Sevgili, güzelim, kadınım! Uzaklaş... Allah için olsun benden uzaklaş... Ben ne iyi sükünumuüu içine gömülmüş, ve etraflımla bütün alâkamı kesmiştim... Benden ne istiyorsun!... Biliyorsun ki, senden gördüğün yegâne iyilik «şermeb» oldu... Sen benim için meşum bir kadınsın. Benden Allah için uzaklaş kadınım! Eğer bir sevdiğin varsa, onun başı için, beni bırak... Belki ben gene o eski zavallılığımla karşı karşıya kalınca kendimi bulurum!... Ve, mesüt demeyeyim, fakat biraz tabü oturum!. 217/932 & Hasan Refik