Sy ii ye 358 SERVETİFÜNUN KABAHAT Kızıl etler, ciğerler avuç avuç önünde, Kasabın Van kedisi sanki her gün düğünde: Katmer, katmer gerdanı, Yağ bağlamış her yanı. Güneşli bir köşeye uzanmış rahat rahat, Pek nazlı, pek kibardır hiç işlemez kabahat; Koyu sar: gözleri süzgün uykuda gibi... Ve kapının dibinde, her an pusuda gibi Keskin pençelerini parmaklığa uzatmış, Gözü kızıl etlerde, bir vabşi kedi yatmış ! Bir vahşi kedi, evet Kaburgası meydanda .. Çalacak bir lokma et, Fırsat bulduğu anda... Hasta, çipil gözleri fırıl fırıl dönüyor, Kızıl etler çengelde yanıp yanıp sönüyor... Bir atılış, bir daha... eyvah, ki kasap gördü. Çırağın biri değil, ikisi, üçü, dördü, Jopayla atıldılar vahşi, hırsız kediye, « Senden usandık artık, defol aç kedi ! » diye.. Uzandı kaldırıma aç gözlü, hırsız kedi, Son damla canı verdi küçücük iskeleti. Kasabın Van kedisi nazlı nazlı rahata... Onu kimse görmedi böyle bir kabahatta... 1931 Şüküle Nihal No. 1888-1533 «RKabindranni Tayors dan: Kadın Gelssne, gevgilim; gelsene buraya. Çimenler üze- rinden hızlı Adimlar gel. Eğer secelerden örme saçlarının firkoteleri çıktıysi; eğer deniz rengi gözlerinin sütmeleri iyi çekilmedise, eğer bileziklerin kolunda yoksa, ne çikar! Gelsene sevgilim, gelsene hurayu., Çemenler üze- rinden bızlı adımlarla gel. Bulutların semayı sardığını görüyorsun |. Uzaktn yaban ördekleri sürü, sürü snhilden ugü- yorlar., Davalar ağıllam, çekiliyorlar.. Ben de tuvaletini yapmak için limbayı yakıyorsun,. Gözlerin yağmur bulutlarından daha muzlim.. Akşam karanlığında onların rengini kim görecek! Gelsene, sevgilim; gelsene buraya.. Çimenler üze- rinden bızlı adımlarla gal. Senin sesini mi isidiyorum 1.. Akşamı geldi. Ufuk- lar iki genç aşığın kolları gibi, gittikçe birbirine garılıyor. Beni çüğirdin mi, Bütün günümü sana verdim... Gecelerimi de çal mak ister misin, zalim kadın 1. Niçin beni çağırdın. Ben gelsene, sevgilim; gelsene buraya. Çimenler üzerinden hizli adımlarin gel. sa ev. İşte rüyalarımı terkediyor, senin davetine koşuyorum., Nakleden : Sehap Nafiz « Sudiy Prudom » dan: Saman uğrusu Bir akşam yıldızlara dedim ki: « Mesut görünmüyorgunuz. Işıklarınızın, siyah namütenahide, kederli muhabbetleri var ve kâinatta İâyuat şule getiren ve Sararıp solarak birbirlerini takip elen bakireler trafından çizilen beyaz bir yelş gördüğünü zannediyorum. Düima ibadette misiniz! Yaralanmış yıldızlar mı- gınız? Çünkü boşalttığınız şuâ değil, ışıktan gözyaşlarıdır. Siz, yildırlar, ilâhlern ve halikterin ecdatları, gözlerinizde yaş vüh,s Bana dediler ki: « Big yalnızız... Komşu zanneiliğin herişirelerden herbiri bize uzuklurş ince ve nazlı ziyası valanında geyireisizdir ve ulevlerinin samimi harareti kayıtsız semnlarda hitam bulür.» Önlars dedim ki; «Ben gizi anlıyorum, Çünkü sizler rullarımıza bengiyorunuz: Sizin gibi herbiri ona yakın sanılan bemşirelerden uzakta parlar ve İâyemub münzevi gece içinde sükünla yünar.» Nakledan : Ismail Vasik