e SERVETİFÜNÜN 4 car © 390 bakır, çalıyordu. Dönük gözleri çek ulak, alm ve şakakları birmislı daha görülmemiş surette çizgilerle 'dohu idi, —Hilinde bir tabak, içinde etleri dökük bir ringa balığı iskeleti vardı. Sokak kapısına gelmek için .nçtığı kapıyı gimdi ayağile kapayarak, #ordu * — Ne istiyorsunuz? — Prenses Zasekin öylerinde midirler “Bu sırada, kapının ötesinden bir ses geldi, uşak, wana arkasını döndü. Esvabınm ne dereco harap, berbat bir şey olduğunu, ceketinin — o da paslı — tek birdüğmesi bulunduğunu gördüm, Elindeki tabağı yere birakarak, odüuya girdi, Ayni kadın sesi sordu: — Şehre gittin mi7 Uşak, bir şeyler mirildandı. Sual devam etti : — Biri mi geldi? Komşuların oğlu muf Peki, al. Uşak geldi, tübağı alarak karşıma dikildi. — Salona buyurunuz ! Dedi. Sürtle veeketime bir çekidüzen vererek, Balon diye gösterilen yere girdim. Bu, küçük, temiz bir oda idi; fakirane eşya ile ülelacele bezenmiş bulunuyordu, Pencerenin yanında, bir kolu kınk bir koltukta, sahibi, çirkin, eski yeşil “bir töp giyinmiş, boynunda yüüden alacalı bir atkı bulunan ellilik bir kadın oturuyordu. Ufak, siyah gözleri beni delip geçecek sandım. İlerleyip, selâm verdim: — Madam Prenses Zasekine hitap şeretile mi mübahi bulunuyorum ? — Ben Prensei Zasekinim, Ya siz? Mösyö P..rin oğlu musunuz ? — Evet. Size annem tarafından geldim, — Buyurunuz. Vonifati, anahtarlarım nerede * Gör- dün mü? Pronsese, terköresine mukabil annemin cevabım bildirdim, İri, kırmızı parinaklarile cama vurarak dinledi. Bitirdiğim zaman, gözlerini yeniden üzerime dikti. — Peki, elbette giderim:..... Nekadar da gençsiniz! Müaaadenizle, kaç yaşında olduğunuzu sorabilir miyim? Biraz kekeliyerek, cevap verdim: — Onaltı! “Prenses, cebinden kirlenmiş bir kâğıt çıkardı. Üze rinde ince ince yazılar vardı. Kâğıdı humuna kadar götürüp tetkik etlikten #onra, yerinde birden kımıl- Dedi ve devam etti: — Rica ederim, rahat oturunuz. Merasim olmasın. Bizim hayatımız okadar sadedir ki... Prensesin tamamile mülhünel bütün şahsiyetine bir istikrah nazarile baktıktan sonra, zihnimden sade değil, lüzumundan fazla sade olduğu fikri geçti. Bu dakikada salonun diğer bir kapısı şiddetle açıl dı ve kapının eşiğinde, bir gün evvel bahçede gördü. güm güzeller güzeli genç kız göründü. Rüle bir ha »reket yaptı ve yüzünden bir tebessim İom'as geçti. Prenses, kızı dirseğile ererek: — İşte bn da kız 6. Zinoşka; Efendi, kom: şumuz Mösyö “B.. nin Küçük inizi sorabilir miyim, Efendim? | Le N ş” E İN No. 1835 — 190 Teyacandan. sesimi ülçültarak ve yerimden kal- karak: — Vladimir! dedim. — Pelerinize nazaran? — Petroviç. — Yal, Polis erkânndan bir zat bilirim, ki o nun ağı du böyledir. Vonifati, anahtarları «rama, gebimde imiş. Genç kiz, bana ayni tebessümle ialayordu; yön“ leri yarı öne inik ve başı azıcık yun tarafa iğikti. — Yen, Mösyö Vladimiri daha evvel görmüştüm. Dedi. Billüri sesinin Jâtif dalgaları, bütün vücu- dimi bâyat verici bir iksir gibi dolaşlı. Sordu : — Size böyle hitap etmeme müsaade eder misin iz? — Aman, Efendim | Dedim. Prehses, kordu : — Efendiyi daba evvel nerede . gördün ? Kız, cevap vermedi. Temiz, berrak bakışlı gözle rini üzerimden ayırmayarak, sordu: — Şu dakika acele bir işiniz var mı! — Hiç bir işim yok. — Yünden çile yapıyorum. Bana yardım. ederse- niz, odama gidelim.. Başile de ayrıca davet ederek, salondan çıktı. Ben de peşine takıldım. Girdiğimiz odada, eşya, daha muntazam, süslü ve gövke dühü yakındı. Maamafih, hakikat aranırsa, ar- tık etrafı dikkatle görecek halde değildim. Beni #p- tal bir hule sokücak derecede, içimden sandetler ta- şıyordu. Adetâ ruya görüyor gibi idim. Genç kız, oturdu, eline bir kırmızı yün çilesi al dı ve ban önünde bir sandalye gösterdi. Yünü dik- katie açtı, ellerimin. üstüne koydu. Bunları bir keli- me s#öylemiyerek yaptı, Yavaş yavaş bareket edi- yordu. Ayni eanulıçı tebessüm, hadi bir sürette aralık dudaklarında bir çicek halinde duruyordu. Hemen sik sik yarı kapalı olan gözlerini açarak, gönülleri ziya ve hararete garkettiği dakiknlar, siması baştan büşa değişiyor, vizü ansızın birrenk ve onr kaynağı halini. alıyordu. Biraz sonra, genç kiz sordu ; — Müsyö Vladimir, dün benim hakkımda ne fi- Kirde bulundunuz ? Hakkında belki de iyi bir fikir edinmediniz * — Ben mi, Babil mi? — Ditleyiniz. Beni daha tanımıyorsunuz. Çok tar hafımdır. Banu mutlaka bakikntin söylenmesini iste- rim. Daha onaltı yaşında olduğunuzu öğrendim. Ben yirmibirindeyim. Yani sizden çok daha yaşlıyım, Bi nacnaley,h bana nim doğruyu söylemeğe ve itaat etmeğe mecbursunuz. Hem bana baksanız a! Neden yüzüme bükmiyorsumuz ” Preonres? Hiç bir şey düşünmedim. Daha ziyade şaşırdım. Bununla beraber, gözlerimi kaldırdım ve ona baktım, Bu sefer tasvipkâr bir hal- de gülümsedi. Tatlı ve yavaş bir sesle; — Devamı var — AHMET İHSAN Matbansı Limited.