No. 1885—150 SERVETİFÜNUN Güzel konuşmak için. Vü- Nü, sAkşamdan . Akgama» sütünunda «İürle çeyi güzel konuşanlar» serlivhası altında bir yaği yaz miş. Bunda bizde güzel konuşanların ıt olduğundun bahsederek, şunları sebep gösteriyor: «... 07edld, an'ame,.. #onra de eiimlei nahviyemiz.» Ve mülâbazasım tevsik yollu izahat verdikten sonra kendisince Türkçeyi eüzel konuşanların bir listesini neşrediyor. Türkçeyi güzel konuşanların az olduğu mulâhazu- sin ve bunu sebep olarak ileri sürülen iki yoktan tebtkikini bahisten harlç tutarak, bir poktada durmak istiyorum ; Filhakika, konuşmakta nolsunlarımız var, Hitabeti, kitnbeti, hoşsolhpetliği V, 8. vi bir tarafa bırakalım, her insamu—çerçeveyi biraz dürsltalım — hiç değilse az, Gök ökür yazar Insanların şöyle derli, toplu konuşabilmesi arzu edilecek bir sey olduğu halde,,.... Öyle olmiyor! Bazan iki cümleyi biraraya getirip merumımızı kolay, veciz bir tarla İfade edemediğimizi görerek üzülüyoruz. Bunun sebebi yahut sebepleri nedir 1... Yukarda, vaziyetin, sebeplerin tetkikini bahis harici tulurak, bir noktada dumnak istediğimi söyledim İakat, görüyorum, ki bu bir möktada durmak kül gelmi- yecek, Mademki bir kere bahis açıldı, — kisacı olsun — vaziyeti, sebepleri de gözden geçirelim. Banmı kalırsa, an'ane meselesi de sebep değil, cümlei nahviyemiz de.... An'ane meselesi sebep değil; çiinkü, eskiler arasında çok muntazam, çok güzel konuşanlar vardı. Bazılarını biszat tanıyorum. Bazılarının da güzel konuştuklürını temin edenler var. Cümle nah viyemiz sebep değil. Çünkü, güzel konuşaniarımz mevent. İlattâ, cokça var denilebilir. İşte kendisi, Tâs Nü da, bazı tasniflere tâbi İntarak, kırku yakın isim sayıyor, Bu kırka yakın isim, onun uzaklan, yakından tanıdığı, yahut bu meziyete sahip oldukla- rini işittiği kimselerin isimleri, Daha başkaları da bu esastanbirer İiste huzurlarsa, yekiin hayli enbaracak! Buarada denilebilir, ki: « Öyle, ama eskiler, pek basmakalıp, kitabi konuşurlardı. Onların böyle könuş- malarına, muntazam desek bile, güzel diyemeyiz.» Evet, bizim bügünkü iylibaımıza göre ihtimal öyle, Zamanını nazaran, ö tekelliim tarzı mukbuldü, Sönrü, kelime ve cümlelerin birleşiş ve sıralamış tarzı ber taraf, konuşma bahsinde, ecnebiler de, gerçi ekseriyet itibarile muntagam, ama rulsuz, mündsiz, tam tabi- rile basmakalıp, klişe konuşurlar. Bircok Alman tanımın, ki... böyledir. Ben, bu konuşmaya da güzel diyemem. Bu iztilvattan sonra, gene şöyle derli, toplu Eonu- şabilmek bahsine geliyorum. Benim bu şekilde ko KONDA SAAT ÇIKTI Halit Fahri B. in mecmuamızda intişar, etmiş olan bu umumi sername altındaki şiir- leri papyekuşe üzerine matbu olarak zarif bir şekilde kitap halinde neştolündu. Fiati 25 kuruştur. Tevzi merkezi: Ankara cadde- sinde Ahmet Halit kütüphanesidir. Matba- amızdan da tedarik olunabilir. Düşünüşler İman devirlerinde - dinin haricinde - müğtereli bir düşmana karı beslenen nefret, insanların besaii dünü mümkün. kılacak fikir ve hareketlerine vahdet verön yegâne âmildir. , Komünizm, başta bulunanların emrine mutlak bir itaati tazamıman eder, Bu sistemin teşmili ispnt eder ki budülalar kumanda etmekten ziyade itant etmekten hoşlanırlar, «Gustave İs Bon» dan M. F. nuşmuktar anladığım, ezberlemiş gibi konuşmanınk- la berâber cümlelerin insicimini büsbütün elden «dü: ha boğrusu dilden (- kaçırmamak, basmakalıp, klişe bir intizam yerine, şöyle içten, dalmı yepyeni bie İuşlarla, şahsi konuşmak... nasıl anlatayım, Örneğe bukarak değil, hususiyetle konuşmak | Ve Bilhasen, « Siri #iyaret İçin bulduğum ilk fir satı kaçırmak istemedim, » diyen nuşik bir misafirin bu sözüne karşı, < Betağlirullek!» gibi, bu söze hiç bir mânâsı olmıyan bir söz ağızdan kaçırmak patavatsizliğına düşmemek ! Nihayet, hem rountazam, hem güzel konuşabilmek için Tâzim olar şey, bence, sözü hesapli söylemek gayesile, insanın iradesinden devamlı olark yardım istemesi,... bir, an gevşememesi, «Adam sen dels deme- nesidir, Tabii biraz du kabiliyet isler!