No. 1835—1İ30 —cepoo > —— Tİ Yazan : Arkadi Averçenko Bir kahvede, sarımı peykeye dayayark oturmuş ve arkamdan, peykeniu diğer tarafında, toprak küre- miz üzerinde asla ağza alınmamış olan çok acaip #öz- lerden biritin telâftuz edildiğini işitmiştim; — Amerikada fil &vlurken... Peykenin üzerinden bir nazar atlettim; sarışın ve tatsız bir genç adam; karşısına geçen iki sevimli kadına doğru iğilmiş, uzun uzadıya bir şeyler anla- tıyor, kadınlar da onu açık ağızla dinliyordu. Bunlar ne sevimli, küçük kırmızı ağızlardı... — Sizlere şunu anlatmak isterim ki, Amerika filleri canavarlıklarıyla iştihar etmişlerdir... Göğsümde gürültü ile çarpan temiz, müstakim kalbimi zabta muvaffak olümamiıştım. Kalktım, gurüpa yaklaştım, Kadınlardan centilmencesine özür diledik- ten gönra palavracıya yanaştım, Açık nazarımla onu süzerek : — Yalan söyliyorsunuz. Artık tahammülüm kal madı, dedim. Genç adam, yerinden fırladı ve soluk gözlerinden bir gemişek çaktı: — Mösyö, sizinle sonu görüşürüz... — Bu baska bir mesele... Fakat, bu Hanımlar yülan söyliyorsubduz... Kadınlardati biri müdahale etti; — Mösyö bize, Amerikadaki fil avcılığı üzerinde ki şocaatini hikâye ediyor... — Madam, spora ait pek haklı merakım anle yorum. Fakat, Amerikada fil yoktur ki; filler, aricak Aşya ve Afrikada bulunurlar, — Sahi mi söyliyorsunuzt O halde, Amerikada iki dane öldürdüğünü nasl anlatabiliyor ?... — Fakat bu, gün gibi açıktır; Yalan söyliyor, Genç adam, nevmit bir cesaretle bağırdı: — Mösyö, sizinle görüşürüz... — Ne zaman argu ederseniz; fakat bu, fillerin | Amerikada bulunduklarım ispata kâfi gelmez, Hanımlardan biri gülmeğe başlamıştı. SERVETİFÜNUN 317 Iiddetten, fecir kadar kırmızı ve muslürip bana doğru döndü; — Ümit ederim ki vaziyeli anlarumız. — Ne, bir düello mut Hay hay, cimrinize nm deyim, Tütlen buna kartınızı veriniz, Ölü benzile, cüzdanım. karıştırdı ve biçük çeken bir adam tavruyla bana bir kart uzatlı. Resmiyetle biri birimize iğildik ve çiktum, Hiç de korkak değilim. Fakat... bir düello bir düellodur. Bütün bu olan biten şeyleri ciddiye alarak, bir gürü işlerle meşgul olmağa başladım : Şahitlerle bir tabip bulmak, herhalde aileye bir veda mektubu yazmak lâzımgeliyordu. Ertesi güne | her şey büzır vlacaktı, Bu esnada, şahitler cevabı getirdiler: — Herşoy hazır, varın sabah snnt yedide... meşâ ormanının arkasında... tabanoulurla.., — Mazeret göstermedi mi? — Hiç bir gey, bilâkis çok öesur.... gok memnün.,. Bu tesadife Vediye çeyrek kala, doktor ve şahitlerimin ara- sında düello mahalline gelmiştim. On dakikan sarhında uzaktan, hasmımın arabası dn göründü, Şabitlerim yaklaşırak, onunkilerle konuştular ve mestleyi ölçe rek tabancuları bize verdiler. Daima vaki olduğu gibi, gerek nezaket ve gerek düşmanın istihkarı dü- şiincesile ben ve hâsmım, biribirimize hemen nişan alımıyorduk. Ormanın wethali yakınında mevki aldık. Taban camı kaldırdım, vişan aldım. Birdenbire, hayret dolu gözlerimle, kuvvetsiz bir halde tabancanı bırakarak şahitlerimden birine bağırdım: — Dinleyiniz, bu kendisi mi7 — Kendisi kim” — Hasım canım, dün aramağa gittiğiniz... — Peki, kim olacak! Biz onu aramak gösterilen mürese gittik ve vazifemizi ifn ettik, — Fakut bu kumral! Beni davet eden, sarışındı... Orman methalinin diğer tarafında, hemen hemen ayni mükâleme devam ediyor ve hasmımın İsağırdı gımı işitiyorduk : N — Hay şeytan hayli, Bu tabanca adam dü kim oluyor? Beh onu ilk defu olurük görüyorum. | Şahitlerim infiale: ni — Affedersiniz ama, dün bizimle münakaşa eden sizdiniz. Ve muvalaknlinizi gösterdiniz. - Çok güzel. Fakab ben sizin, davet o Mösyö tarafından gönderildiğinizi zannetmiştim. Ba zate karsı kat'iyen birşeyim yoktur... Bonjur Mösyö, 4 nasılsınız ? . Dostçu, elini sikarark cevap verdim : - Bonjur Mösyö, fakat söyleyiniz, bu karesini. sizin, değil if i — Tamamile, ben onn falini bir sarışıtm. Veri tim ki... . — Durunuz, diye müteheyyiç bir meserrelle dım; insanin başındaki #üçlari ün yapmosı yalancı, kansız ve balık si ir sari