p No. 1839 — 147 SERVETİFÜNÜN lazımdı. İşte hayatında bir gat! Dalgınlığını gelmiş ti. Sn geç kalmak endişesi olmasa, lafiırlardı elbette! Fükal, Muvaffak Ahmet B., bu vaziyette kurünz- Uğından istifade edemedi sünmüyınuz. Açıkgüzlük işte böyle olmalı. Bükin, ne yaplı: Bekledi, HE. ile babasi, yakin mile dostu genç, vedalaşıyorlurdı. Sof kampana vurmuştu. Muvaffak Almeli BK. trenin hür reket etmek tehlikesini göze aldırarik, elini demin denberi gözüne kestirdiği ei büyük, gösterişli, sicimi yaldizli kutuya değdirdi. Üzerinde gakolu kartviziti gekip cebine kâydimrken, dahan evvel cüzdanmdan çıkardığı kendi. kartını çalucak sicim arısına, sıkış» tardı, Hizli” adımlarln snhanlığa çıktı, Tekerlekler, raylar üzerinde dönerken, peronu nthdı, — Hi., dostlürmizı özletmeyiniz | Gene bir çift yeşil gözde hoş bir purltı ve dok gun dudaklardan bir çift söz: — Mersi, Muvaffak B.! Şapka, mendil #allamalar. RI), kol kümuldütişlar. Birkaç adam trenle beraber ilerleyiş, Ve... Bir üokta, bir duman! Muvaffak Almet B.; ganın dış kaldırımından yi rürken, cebindeki kartı yokladı. Avucunuu içinde gizleyip sıkarak, çwkarip şöyle hir gözal : Sirri Ömer, Oooh! Aman, ne mükemmel olmuştu. Bir taşla iki İş vurmuştu işte. üm, kim bilir, neküdar paha Mı, makbule geşeesk bir hediyeyi kendisi vermişti, hem de bu biç mi hiç hoşlanmadığı sokulgan genci kendisinin kalmüsı muhakkak olan malıçap vaziyette bırakmıştı. Kiskis güldü. Yoldn karşılaştığı bir akbabınn bu neş'e ile iki kat iltifatlar savurdu ; — Amüân, Efendim, zati Alinizi göreceğimiz geldi. Hiç uğrayıp şereflendirmez oldunuz. #ahi nin dediği gibi Yöllurda kaldı yözlerimiz yetmedi haber Ve Du mısrmn Gl tüyulm getiremiyerek, ikindi nuaram sonunlaki kafliyeyi söyledi: il ak er e Devletmeaptan / E— — Batağtimilah, estağfirniuh ! Aradan iki buçuk ay geçmişti. Mesrre Şadan Ti. nin Paris dönüşünden sonra ilk çay ziyaleti. Tak- simdeki aparlımanının mani salotnnda Muvaffak Ahmet BE. de orada. Konuşma, gülüşme arasında Tİf,, Pariste dinlediği « Sons Jex foilede Paris » havasını basit, lâkin hoş buldulunu söyle- miş, hazır bulunanların ricası üzerine piyanoda çal mağa başlamıştı, (Herkes susmuş, dinliyordu. Yam basında piyanoya dayanan Sırrı Ömer B., besteyi İstanbulda da gösterilen bu isimdeki setli filmden kulağına almış, mırıldanıyor, bu arada çalalıla göz göze geldikleri anler oluyordu, Bu anler, yalm Hi,- nin babasının gözünden kaçıyordu. Muvaffak Ahmet B., beste biteceği sırada piyn- noya yaklaşmış ve bitince ilk tebrik eden o olmuştu: — Parça nefis, lâkin çalışımz enles, FL! — Bravo, brüvo! Alkışlar. Mesinre Şadan HI, baş iğaretile odadir kilere teşekkür Gderken, Bir Ömer Bİ bir el İnne ketile ulikoydu. Muvuffak Ahmet KB, AE zaten | — Sim B,, dedi. Hediye Heçmekteki husüsiyetinizi, Muvaffak B. artik hüsnsiyet olmaktan çıkardı! . İki genç, göz göze geldiler. Biri sadece huy düşmüştü. Ötürü ayolzamanda töreddide, Mütereddit N olan, Muvafink B. di, Sordu: -- Ne gibi, KL? — Paris giderken lütletmiş olduğunuz hediyeden bahsetmek istiyorum. Bırm B., yalnız kendisinin bildiği bit yerden tedariki mümkün olduğunu iddin ettiği bir şeyi, İloşuma gittiğini bildiği için bana getirir, hediyelerini hep böyle söçerdi. Halbüki, afi- laşılan artık giz de o şeyi, o yeri ve benim zevkimi keşletmişsiniz ! “Artık banginizin dalın zevk anhibi, daha hatrrşinas olduğunuzu tayinde güçlük çekeceğim ! Sırı Ömer B., hâlâ İnânmax bakışlarla, Muvaffak Alimet B.i sizüyordu: — İmlânsz! Yer mesele değil, Beyoğlunda İkalet- Mesrure Şadan HE, piyanonun dişlerini parmak üçlerile kımildatarak, bir hareket yaptı: l — Snennüz! Yenir mi, yenmez mif Dip ei söylemiyeceksinis. Fakal, Muvaflak B., b nereden aldığını, nasl düşündüğünü izalı Bn Okadar merak ettim ki... — Fakat, mümkün değil, Bu, ancak İsi bir e Ki rr B., sizden şusmanızı rica ettiğim hülder... ali Haki kalâmsı yalnız Muvaffak Ahmet Be veriyordu işte. Keşke hiç vermeseydi. Muvaffak Ahmet B., müşkül bir etini kalmıştı. Ne diyebi: lirdi? Ac aba kutunun İçibde ne yardı? Bir banu bilseydi, belki yerini uydurabilirdi, ant... Ori, kütür N nun sarıldığı tül kâğıt üstünde yaldızlı bir damga vardı. Dükkânn ismi yazılı... Ah, bari ona dikkat elmiş olsaydı! i Muvaffak Ahmet 16, mutadı olmadığı İlde, kıza riyordu. Bu işi şakaya buluşturmaktan başka gn müz'iç vaziyetten kurtuluş yolu yoktu. Pişkinlik te zaten mntadı idi: — Hi, dedi. Şahsımızu karşı olan hürmeti ve mü babbetimin pek mütevazi bir şekilde ifadesinde eğer bir tevarüt yaki olmuşsa, bü,ne birimizin lsliine, ge diğörinin aleyhinedir. Olsa olsa örumuzda müsavi temin etmiştir! Mesrure Şadan Iİ, , tekrar pamuk uçlarile hare. kete getirdiği piyanodan akseden nağmelere uygun bir gülüşle tabureden doğruldu: — Bu müsuvatın derecesini ölçecek, hediyeyi alay, olunca da öyle mi, ncnbaf Öyle olsan! Herhalde bülüşunüz pek hoşuma gitti, Muvaffak B, Bir dala d da ne zaman böyle bir gahmete girmek İste sizden hep ayni şeyi beklerim. Sırrı B.den oldı gibi! Muvaffak Ahmet B., — ondan bekle inayılmıyacak şey, ama!., — okadar uyağa kalkan Hİ, nin uzuncu eteğine ba hg vaktinde çekmeği bile ihmal etti. geideledi. dg”