90 SERVETİFÜNÜUN No. 1811—1İ36 m A 8 sus mas amam mül n nu numa am iz m us m a sg m gi sm ie un di Ri Mi Gs Gi ii g ms G nu un m e ; ii ig sa G S BEREN ms BES m “ | MEM mu g m s nm BES Em || g g Bi Bi n ui u g g m b m Gü n u Gü g m ö B ki uu mun MEn EEE B BEN Bes Wan .—.——. Kaymakam Bey kırda Yazan: . Alphonse Daudet Kaymakam Bey devre çıkmıştı. Önde arabacı, görmemiş olan bütün bu âlem, gümüşi paptelonlü ü olmak üzere, arabası onu, tantana ile «Konb-O Fe» nin mıntika müsabakalarına götü rüyordu. Bu gayanı kayi gün için, işlemeli güzel el biselerini, gümüşi kuşaklı dar panfalonunu, küçük yaylı şapkasını giymiş, ve sedel sâplı kılhcım tak mıştı. Dizleri üzerinde, mükedder bir tavırla baktığı, yaldız işlemeli, büyük bir sahtiyan çanta duruyordu. Kaymakam Bey, yaldız işlemeli sahtiyan çantası- ni mükedder bir iaevırin bakıyor ve biraz sonrü « Konb - O - Fe» ahalisi huzurunda irat etmesi lü gwngölecek olan, meşhur uutkunu düşünüyordu. — Efendiler, muhterem ahali... Makat, domuz kılı gibi kumrul sakallarını büke- rak mabadini yirmi defa tekrar ediyordu: — Efendiler, muhterem ahali.,! Nutkun mabüli gelmiyordu. Bu arabada da, ne kadar sıcak vardı! Uzakta, « Konb: 0- Fes yolu, öğle güneşi altında, toz duman: içindeydi. Yakıcı bir hava vardı, Yolun kenarındaki, beyaz tozlarla tamamile mestur, kara ağaçlar üzerinde, binlerce crorböcekleri, bir ağaçtan diğer nğnca cevap veri yorlardı. Birdenbire, kaymakam Bey titredi. Biraz ötede, bir yamacın eteğinde, kendisine işaret eder gibi görünen, küçük bir yeşil meşe ormanını miyg- hede eimişti. Küçük, veşil meşe ormunı kendiğine : — Nutkumızu hazırlamak için buraya geliniz Küymakam Bey, ağaçlarmın altında daha iyi ola cakemiz ... Der gibi işaret ediyordu. Kaymakam Bay ayran kalmıştı. Arabasından atladı ve kendisini bekliyen adamlarına, nutkunu, üçü eşil meşe ormanında hazırlamağı gideceğini söyledi. Küçük, yeşil meşe ormanında; kuşlar, menekşeler ve narin otlar altında, ırmaklar vardı. Sahtiyan çantalı ve güzel pantalonlu Kaymakam Beyi görün- &ö, kuşlar, korkarak şarkılarını kestiler; Oirmaklar, gürültü yapmağa cesaret edemediler ve menekşeler, çimenler arasina soklandılar. Kaytınkam Beyi hiç dolaşan bu güzel asılzadenin kim olduğunu, yavaş sesle kendi kendilerine soruyorlardı, Yapraklar arasında, gümüşi pantalonlu bu güzel asılzadenin kim olduğu soruluyordu. Bu zaman Zâr- fnda, ormanın serinliğinden ve sükünetinden müite- hayyir kalan Kaymakam Bey, elbisesinin yakasını kaldırdı ve yaylı şapkasım otlar üzerine koyarak bir genç meşe ağacının altınn oturdu. Sonra, dizleri üzerimle büyük salitiyan çantam açnrak içinden geniş bir resmi kâğıl çekti. Çalıkuşu: - Bu bir artisttir... dedi, Flürye itiraz etti: — Hayir... Bu bir artist değildir. Çünkü pan talonu var, olen olsn bir pronelir, Sütün bir mevsim, Kaymakamlık dairesinin bah gelerinde şarkı söyleyen ihtiyar bir bülbül, söze ka Tişla — Nebir artist nede bir prens... güdur ki, bu bir kaymakamdır. Bütün küçük orman fısıldaştı ; — Bir Kaymakam !.. Bir Kaymakam !.. İri sorguçlu bir tarlakuşu dikkatle : — Büşi neküdar da <aplak!,. Dedi. Menekşeler de sordu; — Fona bir adam mmidır?... İhtiyar bülbül eevap verdi : — © kadar değil, Bu teminat üzerine, sanki bu zat, ortada değilmiş gibi, kuşlar ötmeğe, ırmaklar coğmala ve menekşe- ler, kokularım neştetmeğe başladılar. Bütün bu gü: gel gürültü içinde kalan Kaymakam Rey, sükünei ye itidal ile, ziractin tarakki ve işlahı hususuna All sünuhatı, kalbinden istimdat ediyor ve kalemini kaldırmış, merasim sesile insal etmeğe başlıyordu: — Efendiler, muhterem ahali... — Efendiler, muhterem aheli... Kaymakam Bey, merasim gesli söylüyorlu. Küv- vetli bir kahkaha sözünü kesti. Arkasını döndü ve — Devamı 96 ıncı sayfada — Bildiğim