9 P. 86 SERVETİFÜNUN No. 181 1—136 ağu Suadiye'de akşam — Sörânade Gün sönerken Suadiye sahillerinde Şevda gibi osrarlaştı sular derinde, Üzün uzun göğe baktım, denize baktım, Hayalimi bir kuş gibi serbest bıraktım: Uçtn, uğtu bü çılgımın ipek kanadı, Yıldızlarda bâkir bir'el onu okşadı. Zühre baygın gülümsedi karşımda bir an! Uzakta, bir çam dibinden, hisli bir keman Nöğmesile ürperirken akşamın Kalbi, Gükten Serendip'e düşen ilk âşık gibi Gönlün aktı Sadiye sahillerinde, bu akiştan esrarlaştı sular derinde ,.. 3-7-931 Halit Fahri . Bu da Son.. mn Yorgun “Yorgun. soludu, dinleniyor son tiren; Bir iki gölge yalnız.. ıstasyonda yolcular.. Son firen kalksa bile burda kalıp bekliyen Ne deli âşıklar var, ne gözü yaşlılar varl.. Son tiren.. Sonuncu tiren.. Son ümit olan tiren. Seni beklemek ne zor gecenin on birinde.. Her akşam bu saatte gönüller yakan tiren; Bu akşam da bıraktın içli bir sızi bende.. Beklesin ıstasyonda yarın da son tiren var.. Yarın da son tiren var bekleşin derili kızlar. Reşat Feyzi San'at: Vazifeye davet Ey faziletkür ve san'atkâr arkadaşlar, Ey ilmin, fasiletin, san'atı. berip yolcülürı sizi davet ediyorum. Yolumuzun üstünde valışi ve yabancı nüsurlara te- sadüt ediyoruz. Yolumuzun kalabalıklığı içinde yol çantamızdan gıdimızı aşırmak isteyen sihtekârlar, dolandıncılar, küfürbazlar, aldiksızlar var, Bunları siz de görüyor, işidiyor ve #usuyorsunuz. Sizin sükütumuz kadar korkunç şey tasavvur etme yörüm, Bu süküt kadar iğrendiğim şev yok. Kulak- İrimazan dibinde gözlerimizin önünde san'at namına işlenen cürümler bana bir vızıltı gibi gelebilir. Fa- küt bu süküt. Bu sizin sükültünüz.. Bu hakkın, fazi- İetin, ilmin, bilginin sükütu. Müthiş! Belki iğreniyorsumuz. Belki ehemmiyet vermeyor- sünuz. Fakat müthiş! Yarınm nesline karşı mesul vaziyette olduğunuzu hatırlatmak, sizi vazileye davet etmek başkalarından beklenebilirdi. Fakat. ben söyle ,Ne unrar var. Bu kayiisızliktan vazifeye ni arken de etikel seremöni lâzım değil a! Geliniz ii münizin, fazlınızın işiğıle bü simsiyah. kararan yolu- muz #ydınladınız, Bir kibrit cakinız. Vallah bu karanlıkta yolumuzu gaşımcağız. Yolumuzın saf ve masum yolonları mamına söyleyorüm. Bir tarafin adi yazıcıların, kuru cahillerin men deburların istilâsınm w uğrayan ilim san'at müesseseleri ır temellerinden ayrılarak yıkılıyor. Parça ükülüyor. Bir enkaz yığını haline gelen şu ürküyor musunuz? Kadeh karşısında yapı lan nüktelerden sonra beri tarafta yapılacak çok di ha mühim ve asil vazıfelerimiz olduğumu düşünmüyor musunuz? Cehlin ve vulnisuzluğun dile geldiği bu dev- rede sizin sükübunüzü bu feci korkmçlağa bana hüile engiz geliyor. Yolumuzun üstünde san'at ve fikir yav- rularını boğarak tazmddi eden bu rezillerin cinayetleri karşısında susmaymız. Kıymetleri hecelemek isteyen, mektep sıralarında emekleyen Yarının nesli sizden neler bekliyor? Onlari biraz işik, biraz nuar göndermek sizin değilse kimin vazifesidir! Her önüne rüstvelen, her ağzına geleni söyleyor. İlim namına, sah'at nn muna söyleyor, Bü cüretleri süştnracak, Timin, san'a- tan jandarma kuvvetleri varmi İsmine hürmet edi- len, tanınmış ve tanınmamış arkadaşlar dile geliniz. Dilinizin kilitlerini açınız söyleyiniz, Bize, ilim, irfan, fikir, fazilei, san'at ve medar Hizm. Bü inelün telkiüler altında yarın adımlarını atmağa hasılanan gonç arkadaşları acıyınız. Onlar ki bugün işlenen cürümlerden, günahlardan hiç bir gaman meşml değildirler, Onlar günahaz ve masum- dürlâr. Biraz ayılınız. Gözlülklerinizi takınız ve bü kargaları tepemizden koğunuz. Ey ilmin, faziletih, san'atın necip yolcuları! Bizi davet ediyorum. Vazife- ye çağrıyorum. Bü davete icabet isnbettir, Elif Naci