30 Edebiyat dedikoduları: Bir grup ve bir tasfiye Aylık bir mecmuada okuduk: Güzel San'atlar Birliği'ine muarız olan bir grup, başmünadileri ile edebi bir tasfiye ilân ediyor, ayni zamanda şimdiye kadar görülmemiş şekilde ema gaydalı müsamereler > söceeklerini yârana müjde! akları var: Çalacaklar, eğlenecekler, eğlemdireçekler vira beri tarafa baş münadinin, diye kendi kara listesi ilti- fata lâyık görmediği bahtiyarlar hilâfına pri sıfatile kaydettiği zavallılar acı acı yüzlerini buruşturup döğünüyorlar, Ne yaptık?.. Biz bu adama ne fenalık Vi iğ. Tasti — da or: Kim k a. ölesi sidir?... Daha bu sualden şunu anlı z ki Zekeriya Bin söle kendisinde en daha gür ses- lidir! diz. yi yazık ki şafak “odan attı ve o pek geç ötüyor! yin. gölgesi Vakti evailde edipler agir bir intihap yapılacaktı. zetlerden birisi bir gün evvel demişti ki : Seksen: kişinin reyi bu Ulum içindedir. İntihap bitti. Bu zavallı cebi delik çikti. mıştı. Sordular — Hani pöksen rey? — Ben, dedi, gölgelerini hesaplamıştım O günden sonra ona merak oldu. Herşeyin gölgesini arıyordu. Gi Nam. Bir rey bile alama- «Yamalar » Darülbedayi geçen hafta Hüseyin Suat B. in pek eski bir ko- medisi olan «Kayseri Gülleri» ni ilân etmişti. Fakat ertesi gün bu eserin Darülbedayi'deki nüshası zayi olduğu anlaşıldı. Şimdi ne yapsınlar ? Beşi ışlar kapı kapi temaşa müntesiplerini dolaşmağa: — Sizde «Kaysrei Gülleri» var mı ? — Ne münasebet, yahu, gayrimatbu bir eser ! Bütün gün böyle ein dolaştıktan sonra bizzat Hüseyin Suat ii başvurmuşlar man, riönele, km bi Güllerisni oynıyacağız. Delter- ler eren Eğer sizde v: Muharrir derhal ei ik bastırmış. Sonra yazıhane- sinin gözünden büyücek bir defter çıkararak «alın bunu ! » diye Berikiler sevinmiş : — Demek bizimle şaka ettinizdi. im ta. zaman Suat Bey gülümsiyere Hayır, demiş, bu başka piyesi... Başka piyesiniz mi ? et... «Yamalar».. o — Hani vaktile bunu da oynamıştınız. — Peki amma bu halta bize « Kayseri Gülleri » lâzım... «Yamalar >1 2 yapalım ? e mi yaparsınız ?.. Bu da sorulur mu?.. öyle fena piyesler oynuyorsunuz ki tarif edemem .. alın, hiç olmazsa bu haftanın ayıbını kapatır... Ne zamandır «Yamalar » 1 ok Fransız tiyatrosu'nda * MARGUERİTE DUCOURET FRANSIZ KOMEDİ HEYETİ Bu hafta yim Ducouret /Margerit Düküre) İransiz komedi hey'etinin birkaç temsilinde hazır bulunduk. Bu temsil heye'ti çok ahenkdardır. Bilhassa vodyilleri mükemmel surette Jâzım gelen süratle oynuyorlar. Bu meyanda kapıcı kadının sevgilisi namındaki vodvil, biraz fazla açık sahneleri havi olmakla beraber, bu noktaları ufak bir tadil adapte (edilerek riasti ğ de de Oynanacak nev'inde mükemmel bir ese Zenginler nezdinde rahibin. ( Mon cure chez les rihecs) namındaki eserde pek büyük bir kKudretle, temsil olundu. Bilhassa rahip rolünü oynıyan M. Rivory bu kumpanyanın en yüksek bir artistidir. Bu hafta mezkür temsil heye'ti oyunlarını muvaf- fakıyetle hitama erdirmiştir. Şimdi rakıslı ve musi- kili repertuvar ile bir ispanyol trupu ayni tiyatroda oyunlarına başlıyacak... Bundan da bahsedeceğiz. ile UYANIŞ No. 1789—54 Maceralı hikâye: BEYAZ ELLİ ARAP — Başı Geçen nüshada — — Peki dostlarım.. Remington, Bleeker, Crickett efendiler... Bu delikanlılar benim arkadaş ve meslek- taşlarımdır, isimleri sizi alâkadar etmez, ancak alâkadar olacağınız, bunların, şu gördüğünüz kuvvet- leri, mehabetleri ve bana olan sadakatleridir. ( Adam- larına seslenerek) Haydi çocuklar işinize bakın. Ha.. akşam yemeğini hazırlamağı unutmayin! Dev gibi yedi arap geldikleri gibi gözden kaybol- dular, bizi bu deliğe tıkan güllabici başı bakır tepsiye hafiften bir daha dokundu. Bu darbe üzerine, köşe- deki diğer bir kapıyı süsliyen ipekli perde aralandı ve içeriye kısa boylu, çelimsiz, bizim cinsten bir Avrupalı girdi. Zenci, resmi taktimi şöylece ifa etti: — Doktor Straub. Sizi, doktorla tanıştırdığımdan dolayı fevkalhat memnunum. Bleeker'le ikimiz hayretten donakaldık. Remington, bu beklenilmeyen simayı eyice görebilmek için ihtiyarsız ayağa kalktı. Doktor Straub ! olur şey değil, Demek umumi harpten sonra birdenbire ortadan kaybolan, ölü- süne dirisine dair birşey bilinmiyen şu meşhur Dok- tor Straab burada ha? Büyük bir şöhreti haiz olan operatör'u, gaybubetinden sonra muhtelif gazetelerde basılmış olan resimlerinden tanıyordum. Kır, sivri sakalı ve kırpık bıyıkları yine yerli yerinde duruyordu ama, umumi hali ne kadar değişmişti? O zaman gazetelerde cıkan muhtelif resimlerinde Doktor, genc, dine, tüvana bir adam görünüyordu. halbu ki şimdi erimiş, bitmiş, ihtiyar olmuştu. Yüzünde, uzun bir iztirabın çizğileri kaynaşmakta idi. Doktor Straub, kayıtsız adımlarla ilerledi ve her birimizin ellerini, sanki ortada hicbir fevkalâdelik yokmuş, sanki alelâde bir salonda buluşmuşuz gibi tabii bir eda ile sıktı. Yüzünde, gözlerinde, müphem bir ifadesizlik vardı, Esrarlı ve uzun bir gaybubetten sonra bu acayib yerde kendi cinsinden bir takım in- sanlara rasgelmiş olmaktan dolayı en ufak bir heyecan , ve memnuniyet eseri bile göstermemişti. Zenci: - Aziz Doktor oturunuz. Şu efendilere kendile- rinden ne istemekte olduğumu anlatmakla meşğuldum, dedi. Doktor derinden içini çekti ve, oturdu, — Söze yeniden başlamak hayırlı olacak. Mamüâ- fih, dprunüz, her şeyden evvel keyfimizi çatalım. Si- gara içermisiniz efendiler ?