26 Hikâye: İlk Yetmişlik büyük annesinden başka kimsesi yoktu... msesi... ve son macera Anası babası yıllarca evel gözlerini yummuşlardı.. Aksaray'ın, evleri yamm yumru bir mahallesinde baba yadigârı bu köhne evde, yıllarca yaşamıştı... Yaşamıştı... Yoksa çile mi doldurmuştu ”.. Kim bilir 1... <> kaleminde otuz lira maaşlı bir memüurdu... Bu para, miri kadınla kendisini şöyle böyle geçin- dirip gidiyordu. Otuz lira... Ru zamanda otuz lira.. Geçindirir mi?... Geçindirir | Mustafa gibi olduktan sonra!.... Ne cıgarası, ne içkisi, ne de oyunu vardı.Cıgaranın dumanı bile onu boğardı. Arkadaşlarının « anzorot » diye bahsettikleri beyaz suyun tadını bilmiyordu. İskambil, tavla, do- mino oyun 2 li hiçbir şey anlamıyarak bön bön bakar Birelinden > ezana yakım çıkardı. Her gün hep aynı yoldan, o, öne arkaya çarpılan, payandalı ev- lerin m aalati iğri büğrü sokaklardan geçer, evine koşardı: Tak tak... Mustafa kapıyı çalardı... Ezan Mahallenin güdük aynı zamanda işitilirdi Ve bu hiç şaşmazdı. minaresinden müezzinin sesi Evine gelir gelmez &oyunur, dökünür... Basık tavanlı bir odada, m yaz patiska örtülü sedire yas- lanır, Köpüklü kahv höpürdetir. Kırık dökük kafes arkasından, etekleri belinde, takunyaları elinde koşuşan çıplak ayaklı çocukları seyreder, Sokaktan geçen satıcıların seslerini, çocuklarını uyutmağa çalışan komşu kadınların uzun <hu, hu » Jarmı Oh !'ne zevk!... Ne zevk!... # Bu akşam eve gelince her günkü gibi soyundu, dökündü, arkasına geceliğini, ayaklarına şıpıdık terliklerini o geçirdi. iğinin üzerine hirkasını taktı. Altları parçalanmış kunduralarını pençeletmek, pantalonunun kıçındaki ceviz büyüklüğünde iki deliği ördürmek için dışarı çıktı... Mahalledeki terzi ve eskicile pazalık etmedi: Adamlar, Mustafa'ya şaştılar... - Pazarlık etmemesine rdı: mukabil bir ricası va Mümkün olduğu kadar itina... Bu gece, halinde bir tabiilik var, Sevincinden ge celiğinin etekleri zil çalıyordu. Büyük annesinin bile gözüne çarpir Mustafa Mi ay ortasında lüzum yokken bu: masraflar nede »higi., a Fakat belli belirsiz ülü m zamanki gibi iz pürdetti. Ve düşündü.. (div sü, ordu.. Söak ? , sky kâhvesini hö- UYANIŞ No. 1739—54 Yarınki Cuma günü —iyiden iyiye karar vermişti — . o da bir şeyler yapacaktı. Herkes gibi onun da canı vardı, Her insan gibi sevmek Ve sevilmek ihtiyacını duyuyordu. İşte yaşı otuza merdiven dayamıştı; Hayatında en ufak, en basit sevişme macerası bile yok... Şimdiye kadar birçok kız sevmişti gerçi.. Fakat işte o kadar, Sevilmemişti vesselâm... Sevdiği kızla- rın isimleri, işte beyninde bir birile çengellenip bir katar oluyordu: Nimet, Şâdiye, Cevza, Melâhat.... İlk sevdiği zaman dokuz yaşında idi. Sevgilisi, kendisinden on beş yaş büyük bir muallime idi. Her akşam mektebinden çıkar çıkmaz yeni esvaplarını giyer, kız mektebinin etrafını tevaf eder, duvarlara tırmanarak esmer, tombalak sevgilisini görmeğe çü lışırdı... Bir gün bu yüzden mektebin kapıcısı, dehşetli silleler- le kıçını şamarlamıştı da izbandut gibi herifin elinden tombalak muallimesinin müdahalesile güç belâ kur- tulabilmişti... Kızcağız, bacak kadar piçin, kendisini sevğini ne bilsin?., Mustafa düşünüyor ve gülüyordu... O hadiseden sonra artık tombalak muallime ile ahpap olmuşlardı. Her akşam bilâfütur mektebin ka- pısında sevgilisini gözlerdi. O da ona az ehemmiyet vermez değildi yat, sünnetinde giydiği atlas takkenin «maşallah» ımı bile sevdiği işlemişti ... O, hatıra unutulur şey mi?1,.7 Sonra, sonra daha birçok kız sevdi, Sevdi, fakat sevilememek korkusile aşkını içine gömdü... Ah bu sevipte sevilememek ne fena şey!.. İşte pekâla bir gençti: Kör değil, topal değil, Enli omuzları, mütenasip vücudile belki de yakışıklı bir delikanl Neden sevilmesin?.., Herkes Allahın kuluda, o bumunun kılımı?,.. Ne olursa olsun, karar verdi. Kendisini sevdire- cekti... Bugün dairede müdürün yokluğundan bilisti- fade çene çalmışlardı. Kalem arkadaşlarının hepsi de sevmekten, sevilmekten, kadından bahsediyordu... Hele bir hafız Eyip dedikleri biri vardı. O kadar câna yakın anlatmıştı ki Mustafa bile çileden çıkmıştı... Maceralarım anlatırken hepsini güldürmekten kırıp geçiriyordu... Ne şen adamdı 01... Hafız, maceralarında nasıl anlatmıştı ; RE Gözüne kestirdiği oldu mu hemen yanaşınmış : — İki gözüm, bilseniz ne kadar &evimlisiniz?... — Terbiyesiz! muvaffak olduğunu — Terbiyesiz diyen ağzınızı sevsinler... — Zevzek! — İltifatınızla abdi hakirinizi ne derecede mes'ut ey ter tariften âcizim!... & Bu sözl sözlerden Sonra, kadın hâkaretine aldır- sa güzel refik İ “özleri VİMİZ hangisi ise — meftunuyum... yeşil, siyah, mavi,