2 UYANIŞ No. Garp edebiyatı tetkikleri ; yam a panama 1738—53 EDGAR ALI,AN POE; Edgar Poe 1309 senesinde Boston'da doğdu. Babasi bir aktör ve Annesi genç bir İngiliz aktirisiydi, Edgar doğduktan biraz sonra babası öldü ve üç sene kadar sonra annesinin ölümü üze- rine çocuk, Allan isminde zengin bir tüccar tarafından evlatlık olarak alındı, Allan çocuğa mahabbetten ziyade gururla bakıyor, bununla beraber ona karşı tamamile bir baba gibi day- ranıyor, hiçbir lutftunu esirgemiyordu. Poe'nun ilk seneleri çok mesut geçti. Ailece İngiltere'ye gitmişlerdi, orada iyi bir ilk tah- sil gördü; sonra Amerika'ya döndüler ve orada tali tahsiline de- vam etti; Vircinya darülfünununun henüz © tarihte açılan lisan şu- besine girdi, Fransız ve latin lisanlarını bütün inceliklerile ö rendi, fakat çalışkan bir talebe değildi, hiçbir suretle muahezeyi celbedecek muvaffakiyetsizliği görülmemekle beraber ikinci senesi Allan onun mektebe gitmesine müsaade etmedi, Poe'yi muhasiplikte çalışmak üzere, yazıhanesine yerleştirdi. Genç şair bu vaziyete tahammül edemezdi, az sonra kaçmanın kolayını buldu ve Bos- ton'a gitti. O burada takma bir isimle yaşadı, ilk eseri olan Ti- morlenk ve diger şiirler ünvanlı şiir mecmuası 1397 de bir Boston'- lu namımüstearile basıldı, hattâ tâbi bile müellifin isminin ne olduğunu bilmiyordu. de i senede ismini değiştirerek ve kendini yirmi iki yaşında göstererek Amerika ordusuna girdi Dört sene süren askeri hayatı mace- ralarla doludur. Topçu nelerliğinden baş çavuşluğa kadar yükseldi; Allan iki sene sonra evlatlığınin izini bulabilmiş onun or- dudan çikarılmasını temin etmişti. Poe sene Alârap, Timurlenk ve diğer isminde başka bir şiir mecmuası bastırdı bü sefer namımüstearı kullanmamiıştı. 1880 da Harp akademisine girdi, bu- rada altı ay kadar kaldı nihayet vazifesine karşi ilimal ve lâkaydi göstermek cürmile Divanı Harbe verildi, ve akademiden çıka- rıldı. Artık Allan'la barışmasına imkân yoktu, nihayet kendi kudretlerile kendi kendini kurtarmaya mecbur kalmıştı. Doğruca Nev-Yorka gitti, orada Şiirler ünvanile bir kitap neştettirdi, sonra Balti- mor'da yerleşti, 1883 de bir şişe içinde bulunan vesikalar ismindeki küçük hikâye- sile 100 dolarlık bir mükâfat kazandı. Mes- Az sonra bu yeni mecmuanın daimi muharrirleri sirasına girdi, gazeteciliğe de büyük kabiliyeti vardı, bir çok hikâyeleri tenkitleti ve şürlerile mecmua az zamanda meşhur oldu. Yazilarını kısmen zoraki yazmıştı ve bu gün için cazip görünmez, ancak bir kaç şiirinde, beş altı hikâyesinde bir yenilik gösterebilmişti. Fakat tenkidi makalelerile mecmua milli bir şöhret kazandı. Bu yazılar cüretkâr, keskin ve müessir bir rnhun mahsulu idi; çok büyük alâkayı mucip oldu, Poe'nin ismi memleketin her köşesinde şöhretten akislerle çınladı. Şair bu mesut zamanında evlendi, aldıği kız henuz ondört yaşında yoktu, Evlendiğinin ertesi senesi bu saadeti zeval buldu.(1870) Garip tabiatı yüzünden mecmuadan ayrılmaya mecbur oldu. Nev-York'a gitti,orada en uzun hikâyesini yazdı.Sonra Philadelphiya'ya döndü bir çok mecmualara yazı yazdı,nihavet bir mecmuanın başına geçti, eski hikâyelerinin adini değiştirerek burada neşrediyordu. Kendi ayrıca bir gazete çıkartmak istedi, beceremedi, 1843 de başka bir hikâyesile tekrar, 100 dolar mükâfât kazandı, Poe'nin şöhreti gittikçe büyüyordu. 1844 de bü şöhret kemal derecesini bulduğu vakıt Nev-York'a döndü ve Ayna gazetesine girdi. Bu gazetede neşrolunan Kavga ismindeki şiirile şöhreti büs- bütüu arttı, fakat bütün dünyaca tanınmaktan henüz çok uzaktı; Bununla beraber kendisi günün en yüksek muvaffakıyeti addolüz muyor, eserleri tekrar tekrar basılıyrdu, Haftalık bir mecmuada muharrir olmuştu, arkadaşıyla geçi- nemedi, mecmuayı yalniz başına idare etmiye kalkıştı, muvaffak olamadı. 1946 da New-Yorka döndü, ertesi sene yoksulluk içinde ka- rısını ebediyyen kaybettt. Şair, genç karisinin ölümünden sonra çok yaşamadı ve bu kisa hayatı cinnete yaklaşan hümmalı tahas- sürlerle geçti. : Muhtelif mecmualara yazdığı şiirler arasında Çanlar isimli şiiri şayanı dikkattir. Hayatı çok garip ve serseriyâne geçiyordu. 1549 senesi Teşrinievelinin üçüncü günü Baltimor'da hezeyan ha- linde bulundu; hastaneye kaldırıldı ve dört gün sonra öldü. Gerek nazım gerek nesir oPoe'nin eserlerinde ruhundan bir akis vardir. O, sükünü ve inzivayı seven, sinirleri gergin, hayali kuvvetli bir insandı, yazılarindâ bir dehanin hırçınlıkları ve fela- ketin 1ssızlaştırdığı esrarlı sahnelere karşı düşkünlük sezilir, Tek- niği ihmal edilmiş olmasına rağmen şiirlerinde vahşi bir ahenk vardır ki bünü başka hiçbir yerde bulamayız. Nesirleri şiirleriden daha çoktur ve tenkitlerle, çok marazi bir muhayyele mahsulü ve tabiatın fevkinde matemli hikâyelerinden ibarettir, Hakiki tenkit Amerikada bilirnme- diği zamanlarda onun en ziyade tenkitlerine kiymet veriliyotdu. Fakat bu gün bünların ehemmiyeti yoktur, lâkin şiirlerinin güzel- liği, ahengi ve hikâyelerindeki esrarlı ve garip kudret Poe'yi Amerika edebiyatının lâyemut şahsiyetleri arasında saydıracak kadar kiymetlidir. Muslih Ferit E.A. POE'DEN: a LİN ni KARGA Vaktiyle bunaltıcı bir gece ya- rısı, garip. ve unutulmuş bir bilgi- nin inceliklerile zihin yoruyurdum. Başım önüme düşmüş uyuklarken ansızın bir tıkırtı işittim, sanki biri odamın kapısını varuyordu.«Bu bir ziyaretci» diye kekeledim. «Odamın kapısını çalan bir ziya- retçiden başka birşey degil!» Ah, iyice hatırlıyorum, Soğuk ve fena bir kânunu- evel gecesiydi. Her ölen kör parçası yerde solgün bir hayal bırakıyordu. Şimdiye kadar kitaplarımdan derdimi dindirecek bir derman dilenmiş, eşi bulunmaz ve parlak sevgilim Lenor'u kaybetmekten doğan ma- temi avutmaya uğraşmıştım. Lenor.., meleklerin du- daklarına malolan ismile bu ilâhi güzel kız bu âlem- de ebediyen isimsiz kalmıştı. Ve erguvan perdelerin hazin, kararsız ve ipekli hışıltısı beni için için ürpertti; kalbimi şimdiye ka- dar tatmadığım hülyalı bir dehşetle doldurdu. Yü- reğimin vuruşlarını teskin etmek için kendi kendime tekrar ediyordum: «Bu, odama girmek için yalvaran bir ziyaretçi, kapımda yalvaran sön bir ziyaretçiden başka birşey değil!» Ruhum © anda kuvvet bulmuştu, ben artık tered- düt göstermiyerek:; Her kimsen dedim affet, biraz uyukluyorum, ve sen o kadar hafif vuruyordün, kü-