24 Ekim 1929 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 7

24 Ekim 1929 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

No 1432 - 47 UYANIŞ 761 TİZXTRO AR AKA Darülbedayide Zehirli kucak Muharriri: Loic de Gouriadec Mütercimi: Sait Âli İki renksiz ve manasiz temaşa haftasından sonra Darülbedayi nihayet kendisinden beklediğimiz eserlerden birini verebildi. Bü sebepten bu üçüncü haftanın temsili, gerek oynanış, gerek piyes itibarile, iyi bir muvaffakiyet sayılabilir. Ancak intihap edilen piyesin bu muvaffakıyete büyük tesiri olduğu inkâr edilemez.Yoksa ilk defa bu piyeste tatbikini gördüğümüz müdevver sema ile gün batısı, ay doğuşu levhalarının sadece bu güzel intibaı tevlit ede- miyeceği muhakkaktı. İyi eser ve iyi temsil.. bu iki esaslı şartın eksikliği sikiy bütün ziya ve makine oyunları nihayet bir gös- terişten ibaret ka Bizi emt eliz bu haftaki Kucak» temaşa musahabemizi yazmağa sevkeden «Zehirli tiyatrodan daha ince tahliller bekliyen güzide sınıflar için basit bir felsefe ve malümu fecaatle ilâm kabilinden addedilebilse de asıl halk tabakası için çok faydalı, çok tesirli bir eserdir. Frenginin içtimai hayat sahasında yaptığı talıribatı ve sebep olduğu felâketleri bukadar kudretle halkın gözlerine ve kulaklarına aksettiren ikinci bir eser hatırlamıyorum. Ertuğrul Muhsin «Ze- hirli Kucak» piyesini intihap ve temsil etmekle en güzel hizmetleri meyanında her zaman anılacak bir vazife ifa etmiş oluyor. Eserin mevzuunu uzun uzun anlatmak istemem. Yalnız bu piyesi gidip görmeği tavsiye ederim. Çünkü hepimiz için bu tem- silden alınacak ibret levhaları vardır. Hem bu ders, çok canlı ve müthiş bir tesir ile kalbimizi, fikrimizi sarsıyor, bize beşeriyetin başına belâ kesilen frengi gibi bir afetle nasıl mücadeleye giriş- mek lâzımgeldiğini anlatıyor. Yalnız bu noktada bu piyesin tercü- me oynanmasındaki hatayı işaret etmek isterim. Pek ulak bir tadil ile ve isimleri türkleştirerek bu piyes mükemmel surette adapte edilebilirdi. Ve öyle zannederim ki o zaman tesiri de birkaç derece daha ziyadeleşirdi. Maama'ih bu adapte yine yapılabilir işt ancak Oo sayede « Zehirli Kucak » bütün memleket evlâdının seyretmesi lâzımgelen bir kiymet ve ehemmiyet alır. Hatta turne- lerde pek tabii olarak en başta oynanacak bir eser addettiğim u piyesin imkân yettiği kadar Anadolunun her tarafında halka seyrettirilmesi pek büyük bir hizmet olur kanaatindeyim. Piyeste bir doktorun vazife ve aşk hisleri altında nasıl ezilme- den yükseldiğini görüyoruz. Eserdeki rahipten ziyade bu doktor bu asrin bir peygamberi gibi bütün mahrumiyetlere katlanarak halka müfit olmağa çalışıyor. Bilhassa cehilet ve taassupla çar- pışiyor. Ne asil mücadele! Frengili nişanlısına karşı en derin şefkat hislerini kaybetmiyen genç kız belki bir harikadır, Coracil'e'in facilarındaki ulvi tipler- den biridir, fakat buna rağmen eserin gayesi böyle bir ulviyet ve feragat timsalini yaratmağa şiddetle saiktir. Fransız müellifi bu noktada tamamile doğru hareket etmiştir. Halka edebilmek için bu saf ve müşfik genç kiz tipini i ve korkunç hastalık karşısında bütün yenebilen ve nişanlısının feci akibetten halâs olamadığı . en vahim piyesi, tesir icra devrinde onun başında durmak, ağlıyan zavallı bir bakireyi gidin, bu piyeste gözleriniz yaşla dolarak seyredin. Bedbaht frengilinin çektiği azapları ibret ve haşyetle görmek, feryatları karşısında ürpermek, hele son perdede senelerden sonra yaralarla iğrenç bir hal almış olan yüzünü kara» nlıkta bir ışık aksi içinde tekrar sevgilisine gösterdiği zaman kal- biniz sızlıyarak derin ve insani bir teessür duymak için gidiniz, bü ve görünüz. r bütün san'atkârlar tarafından çok iyi temsil olundu. Genç döktü rolünde Hüseyin Kemal, rahip rolünde Zihni, kızın budala ve kendi e mide hastalıkları korkusile titriyen babası rolün» de Behzat Haki, frengili gencin babası mutaasıp belediye reisi rolünde Emin Beliğ Beyler beklediğimiz muvaffakıyeti gösterdiler; İğfal edilmiş ve fren ıgiye yakalanmış bir işçi kızın amele ba bası rolünde Hazım Beyi de tebrik ederiz. Gafil kızı temsil eden Şaziye Hanım her zamanki gibi çok derin hissederek oynuyordu. ın rollerine gelince, frengili nışanlının sevgilisi ona bakmak istiyen, bu hisle rolünü Bedia ve bir hastabakıcı kadın rolünü Neyire Neyir Hanımlar bütün san'atlarile canlandırdılar. En büyük rol olan irengili istidatlardan Talât Bey tarafından genç rolü ise yeni temsil olundu. Geçen seneden bu seneye r bu gencin pek mühim bir merhale aştığını görerek memnun. olduk. Bu ağır rolü, aksatmadan sonuna kadar iyi oynadılar. Bazı münekkitlerin bu genç san'atkâr için Ertuğrul Muhsin'in sesini taklit etmesini bir kusur olarak göstermeleri belki bir dereceye kadar doğrudur. Ancak daha düne kadar bu sahnede bir müptedi addedilen Talât B. in ilk zaferinde değerli hocasını bazı yerlerde taklit edebilmesi bile bir muvaffakıyettir. Yeter ki bu defa şahit olduğumuz muvaf- fakiyetlerinin bundan sonraki devamında daha şahsi olmağa da gayret etsinler. Mizansen her hususta güzeldi. Rejisörün san'atı bu defa bü- tün kudretile kendini belli ediyordu. Dekorlar da pek ahenktardı. Yalnız ikinci perdedeki doktor odası diğer perdelerdeki dekorların ahengi içinde bir nakise teşkil ediyordu. O perde için yeni bir dekor m ve O süslü salon e kullanmamak elbette müraccahtı. O salonun yaldızlı ve çiçekli duvarlarında asılı teşrih Timleri bu dekora hiç te Eyl görünmüyordu. H. F, Şiir: Ne çatıları kalmış uçmadık fırtınadan; Yer yer yarık olmayan ne de var bir duvarı? İçinde oturanlar öyle kör ki anadan Bakmıyorlar kaldırıp başlarım yukarı. Köşede bir beşik par, içinde bir yavrucak; Kıvranıyor sılmadan baş ucunda anası; Baba, Yükseliyor derinden bir köpek uluması. kanlar kusuyor bir yanda sıcak sıcak; sıska bir çocuk Aylar, Yuvarlamıp geziyor sürüsünün ardında; yıllar geçince, dağda Gözleri duman duman, yüzünün yengi uçuk; Bir kıvlerm bile yok karanlık hayatında. Ana, baha sözleri onun için muamma, Aç midesine giren kuru ekmektir ancak; Sırtındaki vurulmuş bin bir gömleğe yama, Ona bir yenisini, acaba kim alacak ? İstanbul 1929 Muharrem Zeki

Bu sayıdan diğer sayfalar: