UYANIŞ No. 1732— 47 La g5 SU DA VA SI O gün köyde heyecan çok fazla idi. Herkes küme küme toplanmış, fevkalâde vak'anın doğu- Tacağı Me- sele çok mühimdi: Ceylân köyü ile Sarıca köy rasında akan bir dere vardı. Bu dere her iki sulamak için yegâne kulla- köyünde tarlalarını nabildikleri akar su idi. Mevsim bütün yaz kurak vaziyetin, vehametini konuşuyorlardı. gitmiş hemen hemen hiçbir yerde buğday, arpa ol mamıştı. Köylüler hiç olmazsa diğer mahsulleri eyi yetiştirebilmek için canla başla çalışıyorlardı; ne faydaki su azdı. Buna mukabil sulanacak erazi çok fazla kendi idi. Ceylân köylüler dereyi muhtarın teşvikiyle taraflarına çevirmişlerdi. Halbuki ogün su nö- beti onların değildi. Muallim Hilmi bu mani olmaga çalışmış fakat muhtar vallıları hareketlerine İsmail ağa za- kandırmıştı. bu istifadesi pek azdı; çünk bedel olacak kadar büyük tarlalarını suladıktan som kendileri suyu pek az kullanabilmişlerdi. tarlalarından dönen çiftçilerden bunu hid detlenmişler. Gençler toplanmış, silâhlanmışlar. Ertesi- Köylünün işten İsmail ağanın bir çiflik erazisine «Sarıcaköylüler ogün akşam üzeri öğrendikleri zaman çok gün dereyi zorla, daha olmazsa silâhla kendi tarafla- rma akıdacaklarmış.» Bunları Sarıcadan gelen bir çoban anlamıştı. Ge kahvede müzakere pek heyecanlı oldu. Ceylân- istiyorlardı. intikal hlar kuvvete kuvvetle mukbele etmek Zaten bir bu iki köy arasında çok eskiden vardı. Hemen bir kanlı kavgalar, öldürürlerdi. ö- den zıddıyet mirası her sene bu- su meselesi behâne edilerek Ölürler, Bu kavgaya zavallı muaalim Hilmi mani olmaya ne kadar çalışıyordu Yapmayın yahu, diyordu, çok boğuşmalar olur. niçin kavga edecek- hakkı onlar dugün suyu almak hakları idi. Biz o Onun için yarın da biz bekleyeceğiz; Hem canım onlarda il mi? Aç kalırlarsa memnun olurmusunuz? ağa herkesin aklı yattığı bu uyuşma tarzı- nı, menfaatini uygufı gelmediği için reddedecek bin- lerce sebepler buluyor: — Nasıl olur, diye bağrıyordu, bizden korktular- da onun gelmediler diyecekler. Bir daha hiç mahsul alamayacağız; mahsulâtımız kuruyacak, önla- ra iyilik edelim derken bu defa biz aç kalacağız. Hic böyle sevap olur mu? O gece mesele bu şekilde terkedildi. Zavallı genç muallim burada mağlup olmuştu. Fakat her ne ba- SİNİZ. çaldık. layacaklar. şumuz değ SU- ne olur bizim komr- için hasına olursa olsun bu kanlı boğuşmaya mani olmayı göze almıştı. & & Gece bütün köy uyumuştu; la işlenmiş bir şala benziyordu. uzaga ova bekçilerinin düdükleri dakika sonra süküt bütün gök yüzü elmas- Yalnız uzaktan işitiliyor; bir manasiyle avdet ediyordu. Arasıra evlerin bacalrı üzerindeki bir leylek” kuvvetli çenesile takırtılar yapıyordu. Bu kudretli sükün tam gece yarısında iki silâh sesi ile parçalandı. İkinci bir süküt devresi ve köyün bozuk kâaldırımlarını koparan demir nalların çıkardığı cehennemi gürültü. Bu çılgın suvari ovaya çıktı. Seri ve çevik bir hareketle dizginle- rini; topladı; mahmuzların battığı hayvan bir ok gibi fırladı çıktığı karanlığa karıştı. bininci o idi, genç muallimdi. Bekçi düdükleri sıklaştı. Sokaklarda doğurduğu kargaşalıklar baş gösterdi. köşesinden münferit silâh sesleri ve Bu cesur korkunun Köyün her duyuldu. Ağır ceza mahkeme salonu o gün gibi belki bu kadar kesif ve mütenevvi bir kalabalığı hiç görme- mişti. Salon dolduktan maida koridorlarda dolu idi. Derin bir sükün bu samiine hakimdi. Heyeti hâkime yerine oturduktan sonra maznunu getirdiler. Halk arasında bir fısıltı dolaştı; sesler, kesildi. teis sordu : isminiz ? Hilmi. Pederidizin ismi Mesleğiniz Köy hocası Siması bütün ma- Havakâtında çok büyük bir sukü- dolduran samiin kitlesi hep onun Cevapları şen bir sesle veriyor. nasıyla gülüyordu. net var. Arkasını taraftarı. Reis devam etti. — Makamı mü dinleyiniz. Müddei umumi yerinden kalkmağa üşenen şişman bir adamdı, Bugün mahküm hakkında talep edeceği cezayı daha geceden kararlaştırmıştı. Eşraftan İsma- il ağayı öldürdüğünü söyleyen bu delikanlıya müthiş kızıyordu. Hiç bir suale doğru dürüst cevap verme- mişti. Yalnız maktulü öldürdüğünü itiraf etmişti. Memleketi düze *Itmek iddiasını güden bu mağrur genç köy hocaları onun nazarında fazla müfrit insanalrdı. iddianın hakkınızda talbettiği hük-