No. 1798 - 43 UYANIŞ A Gm Tercüme eden: H. REFİK Nehayet aradi- Radiantın, Santa Flora limanının mavi suları içine demirini bıraktıktan yarım saat sonra, geminin Dudaklarım açan bir fildişi bçak m? Karlı dağların rengi beyaz teninden ak mı? Dudaklarda bir şehvet birbirini yakıyor, İki mülehassir ruh birbirine akıyor. Gencin elde hançıri: Düşmanlar gülmez diyor, Bu Taza yabanci el artık sürülmez diyor. Sandalda şimdi sade birer mes'ut kahkaha, Kız sevdiği kollarda güzelleşiyor daha. Yarın meçhul bir ada yuvaları olacak, Istırap, kalpleride gece gibi solacak. O Fakat ne var uzakta? .. Ay birdenbire soldu, Gökte bulutlar muzlim ... Sakin suya ne oldu? Mütehevvir dalgolar yavaşyavaş artıyor, Meçhul bir el denizin göğsünü kabartıyor. Yıldızlar kapamyor bir mustarip göz gibi, Hangi kuvvet sarsıyor hiç durmadan gaibi?. . Halbuki ay bu gece ber an parlıyacaktı, İki genç sevgili de sularda kayacaktı. Yaldızlar kalplerine örüp sevda tülleri, İçlerinde vuslatin açacaktı gülleri. Kurunu Kadime'nin Atine kızlarından, Roma'nın fettan gözlü şuh vefasızlarından, Sayda'nın gönül çalan kadınlarından güzel, Bu kızım yüreğinde doğmuştu. ne şen. emel ! Uzak mı saadete yuva olacak ada? Çılgın deniz halbuki coşup çalkalanmada. Culgın bora durmadan sandalı oynatıyor, Belki sonra batacak, belki şimdi batıyor. Sonra yıldırımların gökte parlak izleri, Fırtına bir dev gibi çalkıyor denizleri. İki gencin korkudan bakışları büyüyor, Dalgalar kürekleri tehevvürle döğüyor, A © Muharriri: OWEN OLİVER «Gini bulmuştu üçüncü kaptanı Kerles saçları taranmış olarak gü- verte üzerinde geziniyor ve beraber karaya çıkacak Akdeniz kıyısının zoğlan kızlarından, Müsr'ın Nil gibi parlak bakir yıldızlarından, Portakal rayıhalı kadınlardan çok güzel, Kıza nasip etmiş mi ölümü acep ezel? Fırtınalı denizde sandal üç gün dolaştı, Üç gün çılgın dalgalar kudurmuş gibi taşlı, Üç gün iki nilüfer suyun dört bucağından, Tstrabi içtiler ecelin çanağından. İkisi de açlığa susuzluğa esirdi, Olimp ilâheleri belki müteessirdi, Pakat ne bir şefkattan, ne rahimden eser var, Açlıkla, susuzlukla soldu iki güzel yar. ... Akşam fırtına dinmiş, açlıktan ikisi de, Bir kuş gibi kuvvetsiz kalmışlardı gitgide. Genç haykırdı: — Vurayım kalbime hançerimi, Ye kalbimi, ölme sen .. Ye kanlı ciğerimi. Kız haykırdı: — Kalbimi sen ye kahramanım 8en, Göğsüme daldır onu, korkmam hiç hançerinden. Artık son kımıldanış, artık son hareketler, Birden kalbin birinde parıldıyor bir hançer, Erkek midir, kız mıdır kalbini parçalıyan ? Hançeri baştanbaşa kızıl kana boyayan? Kızıl bir et parçası görünüyor gül gibi, Bir göğsü kan örtüyor incecik bir tül gibi. Sabahın ilk ışığı serpilirken sahile, Kıyılara bir gölge çıkıyor bin ah ile, Bu çıkan erkek midir, kz mıdır bizce meçkul, Kalbe hançer vuram düşün ey kari sen bul, Mehmet Faruk