No. 1726— 41 Bir genç şair: İlhami Bekir Fikir ve san'at âleminde EE” HABERLER İl «94 Saat» şairinin ismi bugün edebiyat meraklısı kariler için artık meçhul değildir. Bu son uzun şiirin «Uyanış» ta tefrika edilmesinden sonra kitap şeklinde de intişarı genç şairin görüşle- rindeki hususiyeti daha derin bir surette meydana çıkardı. Vakıâ henüz bu san'at bütün ham cevherlerinden sıyrılmış değildir, güzel ve nadide çiçeklerin arasında sarmaşıklar, yeni ve kuvvetli ritimler arasında bozuk sesler de vardir, fakat esas canlıdır, sa- mimidir ve orijinaldir - ilhami Bekirin bilhassa samimiyetidir ki yarın için kendisinden çok şeyler ümit ettiriyor» Bu genç şair istirabın çocuğudur, fakat bu ıstırap bütün fer- di sebepleri içinde maşeri bir ruhun da akislerini taşıyor Şehir hayatının zenginlerle fakirler, her türlü arzu ve ihtiraslarını coş- kun bir servet kaynağı içinde boşaltan murada ermişlerle boş ve çıplak odalarda mahrumiyet ve sefalet acıları çekenler, bütün bu iki cins, iki zıt talili insanlar şehirlerin binaları ve sokaklarını doldururlar ve işte İlhami Bekir kendi ruhunda ve sinirlerinde hissetiği elemli ii ma sıtmalı görüşler saklıyan ve sar'alı bir ahengile u yan mısraralında bilhassa ilk guruptaki in- sanların, giz eiilesin, açların, sefillerin, aşksız ve ışıksızların ma- temini haykırır: Bundan birkaç sene evvel daha şiire bir müp- tedi sıfatile çalıştığı zamanlar yazdığı ilk şiirlerinde bile bu ma- razi hassasiyetin izlerini görüyordum. «Serveti Fünun» un bu se- nelere ait ciltlerinde bu ilk şiirleri okuyanlar o günden bu güne kadar genç şairin san'atında vücude gelen farkları pek bariz ola- rak görebilirler. Son zamanlarda şiirlerinin tekniğinde Nazım Hikmetin tesirleri müşahede olunan ve gittikçe bu tesirden siyri- labilen bu yirminci asır bohemi sanatının haricinde yalnız bir gönül avaresi ve ince hisli bir gençtir. Şairin son çıkan «Resimli Ay» daki «Yollarda» şiirini oku- duktan sonra san'atında mühim bir tekâmül hatvesi daha attığına kani oldum ve dedim ki: genç yarınki edebiyatımızın müjdecilerinden biridir. Mütevazı bir çalışma içinde eserini vücu- de getiriyor ve yarın hiç şüphesiz daha güzellerini, daha işlenmiş e elenmişlerini hazırlıyacaktır. Çünkü iki şiir yazınca dehasını kendi haykıran menfi bir harika olmaktansa binasını sessiz ve alâyişsiz kuran bir mimar olmak emelindedir. Zaten san'atta ya- şıyacak eserleri de hep böyle tevazu içinde gizli gizli kaynıyan cuşişler yaratmıştır. Çaalit Gezhri İngliz Edebiyatı: Rüya memleketi «Wiliam Perscott Foster» den: Orası, bizden çok uzak olmayan bir arz parçasıdır. Orada bazan ruhlar uykuda iken seyahat edebilirler. Mısırdan daha eski, nehirleri gümüşi sislerle kemer- lenmiş donuk, ve sonsuz bir ülke! Boş kırlarında bir çok solgun ölüm çiçekleri açar.Bu esrar memleketinin kapıları bütün gece kapanmaz. Rüya memleketinin hudutlarına gelince kapıyı açıp giriniz ve oykunun arabacısına o boş ve nehayetsiz ovalarda sizi koşturmasını söyleyiniz. Fakat sabah çanlari başlar başlamaz taliiniz olup ta bir iki hatıra çiçeği koparabilirseniz kaçınız, uzakla- şınız. Çünkü Periler kraliçası sizi hapseder; ve korkunç ifritlerden mürekkep olan maiyeti vasitasiyle, bazi gaip hazineler ve tatlı hatıralar aşkına ölümün soğuk kucagına atar. H . Refik UYANIŞ 665 NESİR: MEZAMİR Ni KırRkKınNCI GECE Dediler ki: Kırk gün Allaha dua eden her ne İs- terse olurmuş; kırk gün hakka yalvardım. Kırkıncı akşamdı. Odamda, ocak başına serili ceylân postu üzerine, yanan ateşe karşı uzanmıştım. Ocağın kızılığı karşı duvara vurmuştu. Birdenbire duvarın kızıl gölgesi ortasında bir tayf, bir hayal, «O» nun hayali belirdi; üryandı, deniz kızları gibi üryan... Hayal durmadan raksediyordu. Dedim ki : Sevgilim, eskiden birbirimize ne kadar düşkündük, bize belki kumrular bile gipte ederdi, iyice hatırlıyorum; bu efsanevi sevdadan sen Vaz geçtin. Eski günleri tekrar yaşatmak istemiyorum, fakat söyle, gi bu eski günlerin bir silik hatırası olsun yok m Gölge bislenbize bir ses oldu; zenbereği boşan- mış bir saat gibi çınlıyor, kahkahayla gülüyordu. iki: Avare yıldızların meskeni pm ei yine denizde sönüyor, unuttum bile.. Be ete hasrettim, şe'ni, elle tutulabilir bir sevgi nıyordum, sense beni kollarında çok fazla sıkmadın, omuz başlarımda dudaklarının izi bile yok, Unutmak lâzım dostum, yenisine başlamak için unutmak lâzım. Hayal uzaklaşıyordu; ellerimi açarak ona doğru koştum, fakat «O» esir gibi her yerden &izıyordu.. ses uzaklaştı, uzaklaştı ve sonra duyulmaz oldu. Ocağım söndü, bir yığın kül oldu. Damımda huhular sesleniyor. için yür İKİNCİ MEZMUR TAHASSÜR Duvarlarında hayallerin büyülüp küçüldüğü odam- da son mumumun son damlasıda bitti, Ocaktaki ça- lılar büyük bir çıtırdı ile yanıp kül oldular. Ve bu siyah gecede göz yaşlerm birer billür gibi yanıp sönüyor. Şimdi bu dünyada unutulmuş gibiyim; kapımı rüzgâr çalıyor; misafirim ii oklar gibi ta bağrı ma işleyen güneşin hüzmeler Dünün ie erkedebildiği hatıra boş bir kalp ile vi in am ak en, bu adi siynh gec ede, saçlarında yaşadığı imleri adedi kadar akla seni, seni düşünüyorum.. Hüseyin 4 Yecmettin Cihan Edebiyatından: Bir annenin feryadı «Ediht. M. Thomas» dan: kadar küçüktü. Bu O; küçücük mezarında bile ne souk temaslariyle geniş toprak kütlesi onu sert ve şimdi kim bilir ne kadar üşütür. Ah! O; okadar küçüktü! Kollarımın arasında her zaman uyuduğu yer hâlâ şeklini mahafaza ediyor, ve ben ona baktıkça ıstırabımdan, inliyorum. kadar küçüktü: Kâbuslarımın arasında me- leklerin kolları üstünde bana göründüğü zemanlar onunla yalnız ben konuşabiliyorum. Çünkü O isminden başka hiç bir kelime bile bil meyecek kadar küçüktü. . Refik