668 UYANIŞ No. 1726—41 Psikanaliz ve Enkonsiyan Başta Descartes (Dekart) olmak üzere XVLI nci asır psikolojisi ruhi hayatı doğrudan doğruya şuur- dan ibaret telâkki ediyor ve meş'ur olmıyan bir şeyi dahilinde addetmiyor ve hayatı zihniyede dereceler kabul etmiyordu. halbuki bu gün tecrübi usullerin tekemmülü, ruhi fonksiyon- ların tekâmülünün tetkiki, ruh hastalıklarının muta» ları önümüze klasik entellektüalizme mechul olan ufuklar açtı, ruhda bu taharri usullerile bir asırdan beri yapılan tetkiklerin ortaya vakialar yığını eski küçük ve dar psikoloji ilmine kâfi gelen faraziyeleri yıktı ve Dekarttın ortaya koydugu Rasyonalizme (göre ruhun bütünü olan şuurun mütemadiyen hali harekette ve çok derinde olan bir faaliyeti ruhiyenin sathı üzerinde gezinen pek mahdut bir tenvir uzvundan başka birşey olmadıgı meydana çıkdı. Bunu birkaç misal ile anlamak kabildir, meselâ niçin etrafınızdaki şeylerden bir takımı dikkatimizi celbediyorda bir çokları etmiyor, idrâk ettigimiz şeyler şuurumıza girer fakat idrakimiz itiyatlar, kaygular ve temayüllerimizin idaresi altında işler. Bunlar ise malümumuz değildir Eğer hafıza sahasına girersek yine aynı şeyi görürüz. Tanıdığın bir simaya tesadüf edişini beni oane kadar hiç düşünmediğini hayati bir çok hadiseleri hatırına getirtiyor. bu hadiseler o vakıta kadar şuurunda değildi. o halde nerede idi? tiyatlarımız ve hareki faaliyetimizde de aynı şeyleri bulmak kabildir. bir dostumuzla konuşarak yürüyoruz. Dikkatimiz muhaveremiz üzerine tekâsüf etmiştir. Fakat bu esnada mükemmelen kalabalık arasında yürüyüşümüzü idare ediyoruz, manialardan tevakki ediyoruz, sapacağımız caddeye sapıyoruz. o halde burada da yürüyüşümüzü idare eden bir cihet var.Fakat bu cihet şuurumuz dahilinde deyildir. Çünki o 2 yemi si mize toplanmışdır. O halde bu cihet nereden geliyo Zaman eiiiki bir heyecanlı hadise tahtı tesirinde o zemana kadar hiç düşünmediğimiz geçmiş haya- tımızın bazı hadiselerini hatırlarız meselâ sevdiğimiz bir dostumuzun ziyaı hatıramıza bu dostluğun teşekkül ettiği çocukluk anlarını, beraber paylaştığımız sevinç ve kederleri hatırlatır, bu hatıralar, otomatik bir tekerrür neticesi olarak doğmaz bunlar bir telkin kudreti ile unutttuğum şeyleri gözlerimin önünde âni olarak canlandırır. Bunlar anlatıyorki bu hatıralar benim şuurumun ötesinde canlı ve dinamik olarak kalmışdı ve eğer o heyecanlı hadise olmasaydı hayatın müddetince bunlar gelmediği halde ben ölebilirdim. Hülya esnasında, halk dilinde dalga geçmek denilen anda yani düşüncelerimize temamile bir serbesti verdiğimiz devirde dikkatlı bir şuur konto- lunun hiç bir zeman cevaz veremiyeceği bir takım fiiller, garip projeler, acayip temennilerde bulunuruz. Dikkat gevşediği zeman şuurumuza dahili bir peri masalına pek benzeyen bir takım şekiller, hayaller, hatıralar dolar ve bunlar tefekkürümüzün mevaddı iptidaiyesini teşkil ider. Pek mihaniki ve rTuhuyatın sahası şuurumaü yığdıgı muazzam otomatik gözüken fikirlerimizin altında bile ekseriya gizli kalmış bir düşünce, bir arzu vardır. Bunlar cansız birer kalıp olan fikirlerimizin can damarlarını teskil eder, Bunun içindir ki hakiki bir müşahit gayri iradi bir fizyonomi oynaması, belirmesi ile kaybolması bir olan bir hareket altında muhatabının kendisinden saklamak istediği hissi keşfedebilir. İç düşüncemizi bildiren bu hareketler otomatik değildir. Bunlar şuur ötesinden gelirler ve bize şuurumuzun ardında mekni fakat aktif, inen bir ruhi faaliyet olduğunu anlatırlar. Bir san'at ibdaı da şuurumuzun ötesinde ceryan eder, bir artistin ruhunda bir sanat eseri rüyanın kine pek benzeyen vetirelerle inficar eder. Artist eserine bir alay temayüllerini sokar. Bütün şahsi hayatını, çocukluk ve gençlik hatıralarını, emellerini iso bir şekilde sahife haline koyar.Gabriyel Danun- e edebi ilhamda şuur ötesinin b ne güzel İfade etmiştir. «Romanların... heme biyografinin sahifeleridir; oraya A umu zekânın müthiş buhranlarını, şer e azaplarını, Z ölüm, haz gibi en bulanık hadiselerin, sırların önünde mephut kalmış kalbimin bütün iniltilerini süzdüm.» Ruhi faaliyetimiz denildiği gibi basit pir düşünce ceryanı değil belki kısa fasılalarla yekdigerini takıb- eden, birbirine girişen ve mütemadiyen birbirine tesir o eden muhtelif cereyanlardan mürekkepdir. Muhayyelemizi çalışdıran, hatıralarımızı ,geveleten emellerimizi tahrik eden şeyler kaygular (ailevi, mesleki, samimi), zevkler, vesvese ve kızgınlıklar, ihtiraslardır. Her günkü mevcudiyetimizin her devri sahsi tarihimizin tipik bir takim kısımlarını ihtiva eder ı basit bir ruhi fiilde, en çabuk verdigimiz hükümde bile terbiye ile kazandıklarımızın, o andeki mizacımızın tesirleri vardır. P. Brunşvig'in dedigi gibi «yazdığım en ufak bir satırda, agir ettigim en manasız cümlede okudugum bütün kitapların, işittigim bütün sözlerin, yazdığım bütün sahifelerin tesiri vardır.» Fakat bu tesir, bu hatıralar, bu emeller şuuru- muzda değildir; şuurumuzun ötesinde kaynayan ve daima tekâmül halinde olan ve mütemadi faaliyetile şuur fabrikamızın mevaddı iptidaiye ve enerjisini hazırlayan bir kışımdadır. İşte bu kısıma enkonsiyan (gayrimeş” ur) derler Güstav lö Bon? un «Kitle Ruhiyatısnam eserinde dedigi gibi «Bu hadiseleri anlayabilmek için modern pisikolojinin şu keşfini göz önünde tutmak lâzımdır. O da zekânın işleyişinde enkonsiyan fenomenler çok mühim rol oynar. Meş ur fiillerimiz gayri meş'ur bir kaynakdan menbaını alırlar bu kaynak ekserisi irsi intibalarla dolndur. Ve layuat ceddani vusupları ihtiva eder. Fiillerimizin emi .sebepleri arkasında bizim meçhulümüz kalmış gizli sebepler vardır. önkosiyan gsermayemizi teşkil eden zekâ ve gönül müktesebatimızın büyük bir magzasıdır.» Anlatabilmek için ciltler yazmak lâzım gelen bu faaliyeti ruhiyeyi yukarki birkaç satırda hulâsa ettim. Höer yir cir verebildisem bu malümat ile TTrend'ün gayrimeş'ur hakkındaki nazariyelerini ve onu tetkik usullerini daha iyi anlayabiliriz. Bunu da gelecek mekaleye brakıyorum. Ruh hekimi Dr. Mustafa Şakir