No. 1719—34 den celb geldikten sonra Fuat Beye veliyni- metine hoş görünmek için o tasdikli provaları iade etmek istemedi, onları atebei ulyaya gön- dereceğim dedi; bu benim için mahkümiyet idi. Size bir istida ile geldim, siz zalim müs- teşarin biaman sözünü işitmiş olduğunuz halde istidamın altına: «Maznunun müdafaa vesikası olarak makamı âciziye tevdi eylediği bu prova- ların kendisine iadesi lâzım gelir» diye yazdınız ve mühürlediniz. Ben de provalarını aldım, mahakemede ibraz eyledim. Hıizı ağlıyordu, sesi zayıflamıştı; elimden tuttu. Onu, üzerinde terki can eyliyeceğı masaya götürmiye gelenlerin ayak sesleri yaklaşıyordu ve kulağıma şunları söyldi Hırsa mağlüp oldum, İrfanı boğanların cellâttlığını yaptım. Bir gün gelirde sırası düşerse nedametimi yaz; ceza masasına: (Ben buna lâyıktım) diye gidiyorum. Hıizının bu sözlerini yazmakla manevi bir borç ödemiş oluyorum. Hususa ki Hıfzıyı öl- dürten sonra onun yerine gelen «Ebülmukbil Kuru Kemal» sansörlüğu tahammul edilmez de- receye çıkarmıştı. Hıizının vefatından dört gün evvel bir kere daha yatağının yanında idim. Odada yalnız kaldığımız zaman bana dönmüş ve saray usulile kulağıma eğilerek şunları şöylemis idi : — İçimde bir şey var, söylemeden ölmek istemiyorum. Zatı şahanenin 2öinci cülüs sene- sinde hepimizin imzaladığınız arzuhal ile gazete pullarının affolunduğunu biliyorsun değilmi? (1) Ben o arzuhali başkâtip Tahsin Paşaya verdım; Paşa huzurdan avdetle bana şöyle dedi: « — Efendimiz soruyorlar; pullar kalktıktan sonra sınsörün tasdikini ben neile anlıyacağım?» Demek Padişah pulların muayeneden sonra sansör tarafından Ooyapıştiğını sanıyormuş... Başkâtip te galiba böyle sanıyordu. O zaman gazeteleri puldan kurtarmak için:« Sahiplerine imza ettiririz, Efendimiz müsterih olsunlar.» demekten başka çare göremedim. İrade de öyle çıktı. Sizde pullardan kurtuldunuz ve şimdi gazetenizin son sahifesine el yazınızla gazete- nizin İsmini yazıyorsunnz. Burada dahi sizleri bir başka dertten kurtardim, her nushayı elinizle imzaliyacak yerde şimşir kaliba müsaade al- dım... İşte İhsan bey memleketi idare eden padişah böyle bir kara cahildır, etrafındakiler, ise, ben de dahil olduğum halde, bir alay dal- kavuk purçalarıyız.» Vakıa meşrutiyet ilânına kadar el yazımız- dan hakkedilmiş gazete isimlerinin gazeteleri- mizin son sahıfasına basardık. (1) O tarihe kadar gazeteler iki Paralık damga puluna tabi idi. Gazeteler, her nushanın kâgıtlarına pul yapıştırıldıktan sonra 1 basılırd a Ahmet Ihsan UYANIŞ > 533. Fikir ve san'at âleminde ei N em HABERLER Bir düsünce Bazı hadiseler vardır, temaşası insana bir tiyatro seyrinin verebileceği hayret, dehşet veya neşe hislerini verir. Yalnız bir a e İL iye eş hakiki ha» anevi bir perd ” mahissi perdesiz gibi oynanan ys tiyatroları sahne aktör ve aktrislerinin oynadıkları pi- yesler i kat'i bir tasnif ile a ieilatman kadar kolay bir iş değildir Eşme ve bilhassa temsil edilir i bunları tulüat bile ilk tezahüründe yalnız hayat kom ediyenlerinin ssmmen erince mu- ayyen olan ve gayesi seyircilerin gözlerinden kaçar gibi görünen m? bu oyunlar her halde bir kii içindir; amma o maksat nedir? Yahut, daha doğrusu, büyük gin sözler ve jestlerle oy- nanan bu sokak, mahfil veya salon mayişlerinin asıl hedefi Mn çıkan, ve #üg şeklini iie iddialar mıdır? Hayır, re, bin ker. edebi sahada böyle kitapsız ne piyesler addetmezsiniz. Çünkü manası u iddialar bukikeliz. birer gözboyayıcılık, mahirane bir hok- kabazlıkır ve uzaktan, çok e ahut bi m diye seyrettiğiniz oyunla! ünün birinde farkedersiniz ki bir teni bike İse e irey değildir! Yeter ki düşünelim, yalım ve anlıya! «Servetifünun» koleksiyonunu karıştırırken gün bazı arkadaşlar «Fecri Ati» devrine ait Serveti Fünun ciltlerini karıştırmamı ve ihtimal hayrete şayan yazılarla karsılaşacağımı söylediler. Merak ettim, koleksiyonu önüme yığdım ve hakikaten unutulmuş pekçok edebi münakaşaları bir resmi- geçit gibi renk renk ve lâvha lâvha gözlerimin önünden geçirdim. PE de karışmıştır. Ben yaln Terli vi o? la le buraya ka in ve buna in ayrıca hiçbir fikir ilâve etmiyeceğim 4 Ağustos 1327 tarihli ve 1054 numaralı «Serveti Füuun» da e emri Suphi B. in imzasını taşıyan (Safahat hakkında) ma- alesindi Mehmet Emin B.in «Kesildi mi Ellerin» gibi man- zumelerinde, diğer yazılarında olduğu üzere, bugün herkesin konuştuğu türkçeye dahil olan ar abi, farisi kelimeler çıkarılmış ve bu suretle ruha son derece sarih olmakla beraber gene lisan aliyyülâdei tekel- lümden ıvak kalan bir lisan vücude getirilmiştir. yni makaleden daha a vi kle vit adiyenin, ava- mın anlıyacağı üzere tertip edenlerdir. Eğer Safahat'ı nasın elleri arasında bıra- kacak olursak üç dört manzumenin ancak bazı par- çalarını anlıyabilecekler, diğerleri okendileri o için kapıları mesdut bir cihanı mana olarak kalac: ıktar. Bizde Avam Şairi unvanına kabul ettiği maksat iti- barile çok daha lâyık olan bir zat vardır ki oda alman müsteşriklerinin bir vakitler altı asırdanberi osmanlı edebiyatının beklediği mill işair diye telâkkı ettikleri ve Celâl Sahir B. in tahsin ve tevkir buyurdukları Mehmet Emin Beydir. Hamdullah Suphi erveti Fünun» un Il eylül 1327 tarihli ve 1057 numaralı ei Celâl Sahir Bey an bir yerinde Mehmet Emin Bey hakkında Hamdalla. h Suphi Beye şu cevabı veriyor: <Muhatabımın hernedense dains bir lisanı istihza ile bahsettiği Mehmet Emin Beye gelince, kendisini sadece bir avam şairi addedenlerle beraber değilim. Celâl Sahir Muhterem kariler! Ben birşey demiyorum, fakat siz buna Ralit Gahri ne dersiniz?