544 ! UYANIŞ mal» mevcut olsun, bu kâfidir. Pierre Janet'ye göre histerikler, dimağlarındaki tekâmül hareketi tevakkufa insidada düçar olmuş bir takım yerinde sayıcılardır; onlar yaşlarının devri kühulete girmiş olmalarina rağmen ruhan çocukluk hallerini muhafaza etmişler- dir. Binaen'aleyh bunların faaliyeti ruhiye derecele- rinne nazarı dikkate en cok çarpan şey «fikirlerinde- ki sabitiyet ve tenevvüsüzlüktur. İşte ayni vasfa ma- lik olmasi itibarile « aşk » da böyle bir fikri sabittir ve irsi pesikozlara sıkı sıkıya merbuttur. Görünüyor ki diğer bütün <ıstırar» lar gibi «aşk ıstrarı> da kudretin bir tekâsüf ve inhisarından, mahdut ve dar bir mecrada akmasından husule gel- mekte bulunmuştur. Dar bir mecradan geçen kudre- tin şiddeti ise o nisbette fazladır. Bu kadar dar ve bu kadar şiddetli ve kuvvetli bir cereyanın önüne bir mânia çıkararak onu birden- bire durdurmağa çalışmak ise her iki taraf için de tehlikelidir; bu, süratle giden bir tireni ani olarak durdurmak gibidir. Bir an için ileriye doğru olan seyrinden mahrum kalan kudretin tesiratı, etrafında- kileri tahrip etmek olacaktır. Mademki insan da diğer bütün makinalar gibi temamile energetik kanunları- na tabi bir cihazd. Onunda bütün hareketlerini izah ve tahlil için energetik kanunlarını tatbikten baş- ka yapacak bir şey yoktur. Maddi hayatın oldğu gi- bi ruhi hayatın da tabi olduğu şey, sıkı ve kati bir «icabiye-Döterminisme» dir, ve bu icabiye energetik kanunlarını icabiyesidir. Ruhi faaliyetlerin istikame- tiniştayin için bundan başka müracaat edilecek sağ- lam ve emin bir vasıta yoktur. Evet... Bir aşıkın ruhi temayülündeki vahdet ve şiddet süratle giden bir tirenin haraketinden farksız- dir; ve bu birini durdurmaktan husüle gelecek teh- like ötekini menetmekle de kendini gösterecektir. İşte tatmin olunamamiş bir maniaya, bir rekabete maruz kalmış aşkların doğurduğu intiharların, katillerin, cinnetlerin hakiki sebebi, Bir insan, kendi hayatının seyrine mani olmak istiyenlerin üzerine saldırır; halbuki aşıkin aşkındaki şiddet ve kuvvet, onun grizei hayatiyesini bile ihmal ettirecek bir mertebededir; bunu durdurmağa çalış- mak ise tehlikelidir. Bir adami «Aşk» denilen böyle bir monamaniden kurtarmak ise her şeyden evel yine bir energetik mes'elesidir. Bir seylâbın tahribatını men için nasıl onu muhtelif mecralara tevzi etmek, yaymak, dağıt- mak ve bu suretle şiddetini azaltmak icap ederse aşk denilen bu inhisar ruhiyi izale etmek için de ayni suretle dağıtmak, parçalamak kâfidir. Bu noktada terbiyevi fikriyenin ehemmiyeti ingâr olunamıyacak kadar büyük ve mühimdir. Fikri ter- biye, cinayetlerin olduğu kadar ona pek yakın bu: lunan «aşk» hadisesinin de azalmasında kuvvetli bir amildir. Aşk bir moniaya uğrar uğramaz derhal ci- nayete munkalip olmak kabiliyetindedir. Şu halde gerek cinayet ve gerek aşk hadiseleri, iptidai ruhtan dogan ve onun zevalile mahvolan tezahurlarıdır. Bütün edebiyat tarihlerini, Şark ve Garbe kadar bir çok edebi eserlerin şehadetile sabittir ki «Mecnun» nun «Lylâ» ya olan aşkı gibi cinnet derecesini bulan No.1719—34 iptilâların nümuneleri en çok iptidai kavimlerde, bedeviler ve köylülerde görülmektedir. .Kudretin tevzi ve inkisama uğradığı medeniyet âleminde ise bu kabil inhisarlara ancak muvazenesizlerde tesadüf edilebilir. Bu tetkikimizde mevzu teşkil edecek kıskançlık ise, hiç olmazsa şeklen bir az başkadır. Burada kıs- kançlık hasebile katl i eden aşık değildir, fakat peder, birader ve dayı Şimdi bunun Galanz tetkik edelim: Acaba bir peder kızını veya oğlunu, ve bir oğul anasını, bir erkek kardeş bir kız kardeşini niçin ve nasıl bir mihanikiyeti ruhiye ile kıskanır? «kıskanmak» kendinail olmak istediği bir şeyi başkasının elinde görmekten mütevellit bir gerginlik ve teheyüçtür. Bir aşık sevdiğini şundan veya bundan kıskanabilir ve bu, pek tabii görülür; çünkü o aşık, o mahlüku benim semiş. ona ancak kendisi nailolmak istemiştir. Fakat bir peder veya bir erkek kardeş için bu varit midir? Varit değilse onlarda görülen kıskançlığın sebebi nedir? İşte burada pek nazik ve pek mühim bir meseleye temas ediyoruz; o da, bizim <«haram- peresti» diye tercüme etmekte olduğumuz <İnceste» meselesidir. Yalnız ruhuyatı değil, ahlâkı, ietimaiyatı, hatta esatır ve tarihi edebiyatı alâkadar eden bu ince ve çetin meseleyi gelecek yazılarımızda uzun uzadıya mütalaa edeceğiz. Burada yalnız şu kadar söyliyelim ki bugün kanunun, ahlâkın ve dinin şid- detle men ve tahrim ettiği bu temayülü ruhi, ense- set, iptidai ve kadim medeniyetlerde epiyce münte- şirdi; ve bunun menşeyini de, Freud'e nazaran, bir (Pervers polymorphe olan çocuğun ruhunda arama- lıdır, Ona nazaran erkek çocukta anasına ve kız ço- cukta babasına karşı cinsi bir incizap ve tecazup vardır. Yaş ilerledikçe örf ue âdet din, kanun, ahlâk bu temayülün memnu olduğunu ona telkin eder; o da bunu böylece kabul eder; fakat gayrı şuurisinde o ilk devirlerin meylânı gizlice yaşamakta bulunmuş- tur ki bu çok e bazı rüyalarla kendini göstermek- ten hali kalm Pederde V ye biraderde mevcut olan kıskançlık hislerinin ne gibi menbalardan ney'et ettiğini bilahire uzun uzadiye tetkik edeceğiz. Fakat burada bir nok- taya işaretle iktifa edelim ki o da «Havloek Ellis» tarafından icat edilip Freud ve diğer psikoloğlar tarafından kabul ve tamim edilen (Narcissisme) ha- diseyi ruhiyesidir. Her fertte az veya çok şidette kendisini sevmek, kendi vücudünü güzellik ve letafe- tine meftun ve hayran olmak hissi mevcuttur. Ço- cuklukta ve gençlikte âzami derecede bulunan bu his yaş ilerledikce azalmağa başlar; evlâda malik olduktan sonra ise tebidil mevki ile şahsın kendin- den evlâdına intikal eder; yani baba artık kendisinin değil, fakat kendisinin bir istitalesi demek olan ev- lâtlarının güzelliği karşısında hayret ve meftuniyet hislerile sarsılır ve onları kudret istitaatinin imkânı nisbetinde süslemeğe, ğüzelleştirmeğe, başkalarının gıptasını calip bir hale getirmeğe çalışır. Bu histen kıskançlığın duğup doğmıyacağı ise mühtacı izah değildir. Bunları gelecek yazılarımızda teşrih edeceğiz. Haci Siret