532 UYANIŞ No. 1719—34 MATBUAT HATIRALARI Sansür konağı taraçhanebaşında bahçe içinde bir beyaz konak; her gün güneş battıktan sonra bu konak kapısının çınğırağı sık sık çalınır; her çalışta kapıdan içeri elinde veya koltuğunda tomar halinde sarılı kâğıtlarla bir hâmal girer. Hamal yolu bilir; hiç kimseye birşey sormadan doğru konağın kahve ocağına gider, elindeki yarım ıslak kâğıt tomarını oradaki uşağa uzatır, kendisi kahve ocağının bir köşesine çöker. Her. akşam gelen hamallar iki olur, üç olur, dört olur, bazı vakıt ona kadar çikar. Bu hamallar gazete matbaalarından gelirler, konakAbdülh- amidin matbuat müdürü ve başsansürü Hıfzi Beyindir. Beyfendi yukarda odasındadır; gelen prova- ları, ilk gelen hamal sırasiyle sansür beyin ö- nüne dizerler. Hıfzı Bey hepsini okur, beğen- mediği yerleri bozar, vehme dokunacak şeyleri kaldırır, bazı vakit üç, dörr sütunluk bir Yazı- yı baştan aşağı kırmızı mürekkeple çiziverir, yahut makalenin başına «istizan» yazar; çünkü «istizan» veya «sual» işaretile gelen yazıların o gece matbaada kullanılması kabil değildir. Bunun için idi ki gazete matbaaları sansür Be- yin konağına en az iki sahifa fazla gönderirlerdi. İlânları bile sansür Beyin görmesi şart idi. Haftada bir kerre çıkan «Serveti Fünun» uzun provalarını bazı vakıt ben kendim götü- rürdüm. Matbuat müdürü Hıfzı Beyin yanına çıkar, yazılarımızı okuttururdum: orada Beye muavin olarak matbuat kaleminden daima iki Bey bulunurdu ve bunların içinde çok insaflı ve temiz düşüncelileri vardı. Bu Beylerin üç dört tanesi hâlâ sağdır. Hıfzı Beyin, daha doğrusu Abdülhamidin Saraçhanebaşındaki irfan işkence dolabını pekalâ tahattur ederler. Serveti Fünun çıkarmağa başladıktan ta meş- rutiyetin ilânına kadar beş matbuat müdürü gör- düm. Bunların birincisi sansür usulünün sadra- zam Sait Paşa elile ilk ihdasında müdür bulu- nan meşhur Mehmet Efendi idi; ondan sonra pek sessiz olan Mehmet Arif Bey geldi; üçün- cüsü Merhum adliye nazırı Riza Paşa damadı Behçet Bey idi, daha mazlum bir zattı. Hari- ciyeden getirilmiştir. Behçet Bey zamanında sansür olan Hıfzı Bey 1894 te dairede ihdas. e- dilen matbuat müdür muavinliğine geçti, daha sonra Behçet Beyin infisalile müdür oldu ve denilebilir ki sansürlüğün en şiddetli devresi bu müdüriyette başlamıştır. Hıfzı bey Rumeli muhacirlerinden çok zeki bir adam idi. Az tahsil görmüştü; Fevkalâde haris, — Sansür tarzi — Sansür Hıfzı B. Ölüm ve ameliyat masasına giderken itiraflar fakat saraydan korkmazsa insaflı olurdu. Ser- veti Fünun hayatında onunla ben on sene ka- dar temasta bulundum. Çok eziyetlerini çektim; kendisile temaslarım oldukça samimi münasebet halıni aldığı için hırsına kurban giden bu ada- mı ölüm döşeğinde iken bazı itiraflarından dolayı ben kendi hesabıma aifeyledim. Zaten cezasını müthiş surette, hem birkaç türlü bulmuştu. Tam on beş sene, bir gün tatil etmeden, bin türlü tehlike vetehdidi göze alıp gündüz Babıalide, gece sabahlara kadar Saraçanebaşın- daki konağında sansörlük yapan ve arasıra ça- gırıldıkça helecan ile Saraya koşan bu adam, nişanlar rütbeler almış yüksek maaşa geçmiş, çok bol ihsanlara konmuştu. Zavallı adam başı taçlıların ne olduğunu anlamamış olduğu için birdenbire hastalandığı zaman her gün tarafı şahaneden hatıtının sorulduğu ile iftihar ederken hastalığın ağırlaşmasından sonra Saraydan ge- len giden olmadığını görerek çok teessüre uğ- ramıştı; sansörlük işi duramıyacağı için o daha yatakta kıvranırken yerine adam getirmişti. Hıfzı Bey ise fevkalâde çalışmak yüzünden genç yaşında uğradığı müthiş bir <amboli» ile ayağının parmaklarının kuru kangrenden kömür olup parça parça döküldüğünü gözile görüyordu we nihayet bacağının kesilmesine karar verili- yordu. İşte bacağının kesilmesine karar verilip birçok yazılarımızın çizildiği odada sansör Hıfzı Beyin ameliyat masasını operatör Cemil Paşa hazırlatırken, Hıfzı Bey beni yanına çağırttı: ii İhsan Bey, ben öleceğimi biliyorum. Ölmiyecek olsa idim başta padişahı olduğu halde herkes beni unutmazdı. Yalnız sen bırakmadın. Halbuki ben senin sansürün idim ve sana çok defa çektirdim. Beni affet. Burada ben şu cevabı vermiştım: — Hıfzı Bey, sen bana bir iyilik ettin; yaptığın iyilik bu zalim zamanda çok mühim idi. Ben onu unutmıyacağım için seni bıraka- mazdım. Müthiş sancılarını uyutmak için sık sık mor- fin şırıngalarile biraz dalgın olan Hıfzı B. bana hayretle bakıyordu. Ben sözüme devam ettim: — Doktorf(M. M) Paşı ve Baba 'Tahirin jurnalile Serveti Fünun kapanıp ben muhar- rirlerin ile birlikte cinayet mahkemesine sevk olunduğum zaman (1902) hepimizi kurtarabi- lecek olan tasdikli sansör provaların daha malı- kemeye sevkolunmazdan evvel masumiyetimi ispat için size getirmiştim. Siz de onları müs- teşar Fuat Beye götürmüştünüz.. Malıkeme-