4716 UYANIŞ No. 1715—39 Hikâye: veriyor, ve o küçük ve sevimli parmakların BABA (Gi dö Mopasan) dan (Batinyol) mahallesinde ikamet ediyor ve maarif nezaretine memur olunca, vazifesine gitmek için her sabah omnibüse binerek sevdiği bir genç kızın karşısında, Parisin merkezine kadar seyahatediyordu. Oda her gün aynı saatta, mağazasına gidi- yordu. Bu, fildişi gibi beyaz tenli ve güzel bir kızdı. Her sabah, aynı yolun köşesinden görünür, arabaya yetişmek için , edalı ve mülayim bir tavrı, hüçük ve acül adımlarla koşarak, beyğirler temamiyle durmadan basamağa sıçrar, sonra hafif hafif soluyarak içeri girer ve otururken, etrafina seri, bir nazar atfederdi. (Firansova Tesiye), onu ilk defa hissettiki, bu” sima kendisinin pek hoşuna gitmişti. Bu gibi kadınlara bazen tesadüf olünur, ve insanlara da, onları tanımadan derhal kolları arasinda çıldırasıya sıkmak arzusu vardır. İşte bu genç kızda, onun samimi arzularına esrar engiz intizarlarına onu tanımadan kalbinin derinliğinden cevap veriyordu. Fıransova ona, kendini tutamayarak inatcı bir nazarla bakıyor ve o, bu bakıştan sıkılmış bir tavurla kızarı- yordu. Fransova, genç kızın sıkıldığını görünce gözlerini çevirmek istiyordu; fakat her saniye nazarları kendisini onun üzerine çekiyor ve başka tarafa bakmak için kendisini icbaredü- yordu. Bir kaç günden beri, konuşmadan tanışmış- lardı. Araba dolu olduğu zaman, Fransova, yerini ona terkederek omnibüsün üstüne çıkıyor kadar zor geliyordu. küçük bir tebessümle görünce iakat bu kendisine ne şimdi genç kiz, onu ve çok keskin nazarları altında böylece selamlayor gözlerini daima indiriyor ve edildiğine, artık kızmış gibi görünmeyorduü. Konuşmak meselesini halletmişler ve aralarında günde yarım saatlık seri bir dostluk hasıl olmuştu. Elbette bu yarım saat, Fıransovaya göre, hayatının en tatlı yarım saatıydı. Daima genç kizi düşünür, dairesinin uzun tatil zemanlarında, hiç şüphesiz, bütün mevcu- diyetini istilâ eden onun çok “güzel simasını gözleri önünde canlandırırdı. Kendisine öyle geliyordu ki, bu küçük kiza olmak, hemen hemen her şeyin fevkinde çılğın bir saadet olacaktı. Şimdi her sabah, temaşa malik genç kız, ona elini yapmış olduğu nahif tazyıkin cildinin üzerindeki hatırasını, ve bu temasın güzel hissini akşama kadar . sakliyordu. Boş zamanları esnasında büyük bir can sıkıntısı ve sabırsızlık izharede- rek, omnibüsle kısa seyyahatı bekleyor ve pazar günleri ona pek elim geliyordu. * * Hiç Şüphesiz, genç kız da onu seviyordu. Zira ilkbaharın bir cumartesi günü, ertesi gün, ( Mezon Lafit ) e beraberce gitmek teklifini kabuletmişti. Şimendöfer garına,evvela genç kız gelmişti. Fransova hayretetti. Fakat O: —Gitmeden evvel sizinle gürüşmek isterim. Yirmi dakıkamız var... Konuşmamıza kifayet eder... dedi. Titreyordu. Fransovanın koluna dayanmış, ve yanakları sararmış bir halde, gözleriri indi- rerek sözüne devametti : — Beni iğfal etmeniz lüzumsuzdur ... Ben bir namuslu kızım... Eğer bana vadedecek ve söz verecek olursanız... Ne olursa olsun bir şey... Bir şey yapmayacağınızi yeminle temin ederseniz... Sizinle oraya gideceğim... Doğru- su da bu dur. Derhal siması, bir gelincikten daha kırımızı bir'renk aldı ve sustu. Genç adam ne cevap vereceğini bilmeyordüu Bahtiyar ve aynı zemanda omeyustu. Kalbinin âmakından, ihtimal ki, bunun böyle olmasını tercihedecek ve bununla beraber damarlarına ateş saçan hulyalarla kendini teselli edecekti. Eğer onun hafif meşrep olduğunu bilseydi, el- bette onu dahaaz severdi. O halde bu kendisi için daha cazip ve iyi idi. Aşk messelesinde, bütün erkeklerin hodbin hesapları zihninden geçiyor ve hiç bir şey söylemiyordu. Genç kız, kirpiklerinin uçlarında parıldayan yaşları (o gizlemeyerek, müteheyyiç bir sesle sözüne devamett! : — Eğer dediklerime riayet etmek için söz vermeyecek olursanız, evime dönüyorum. Fransova onun kolunu, şefkatle sıkarak ce- vap verdi. — Size vadediyorum... İstediginizi yapacak- SInIz.... Genç kız müteselli olmuş gibi göründü ve gülerek: — Bu doğrumu ? dedi. Fransova onun gözlerinin içine baktı. — Size yeminediyorum...