No. 1713 —28 hareketin manası onun için bir ölün demekti.. Erkekler; gururla hayat arasında bir saniye düşünür gibi, duran ona daktılar.. Belki son olarak göreceğim bu sevgili yüzü derin bir gönül acısiyle seyirediyordum.. guru- rumla kalbim mücadele içindeyidiler.. ve nihayet ilk defa his ettiğim yüksek bir heyecan bana pışmanlıgımı duyurdu.. lâkin artı her şey, her şey bitmiş demekti. Çünkü o dakikada genç adam arslenların içine atılmıştı. X* Kalı bir boğuşma başladı. Aç ve valışi bir arslau gözlerinin haiu, kızıl ışıkları ile ona ilerleyordu. Uzun bir saniye çılğın bir mü- cadele oldu müthiş hayvanın sert penceleri genç adamın omuzunda, yüzünde yaralar açıyor fakat o inanamadığım tasavvur edemediğim bir kuvvt ve cesaretle arslanın ayağının altındaki çevreyi oalmağa çalışıyordu. Nihayet öyle bir vaziyet hasıl oldu ki elin- deki sılahı istimal etmeğe vakıt bulabilirse kurtulmuş demkti. Herkes bu neticeye gelince durdu. Bütün çadırın içindekiler sanki nefes bile almıyor- lardı... Sanki hayat bir an için durmuş gibidi.. Bu sırada bir ses tok ve keskin bir ses bu derin fakat bütün bir heyecan olan sükütu yırttı. Halaskâr silah patlamıştı. Aynı dakikada onun hiç egilmeyen vucudının sendeleyerek bana dogru ilerlediğini gördüm. Bütün elbiseleri parça, parça yırtılmış ve omuzundan başlıyan bir ksnseli ona muthiş bir mana vermişti. Birkaç adım daha ilerledi. Bulundıgım yerin parmaklığına dayandı.. Yine herşey ve yine herkes süküt içinde idi. * * Gözlermiz iki düşman kılıcı gibi çarpıştı.. Ve bunlardan hiçbiri hasmının karşısında titremedi. Bana bir asır kadar uzuu gelen bu manalı süküt sinirlerimde buzln bir kamçı gibi dola- şırken o gözlerindeki zehri hareketlerine vererek çevreyi yüzüme fırlattı. Ses dinç ve tok bir ahenkle oğuldayarak: : — Alçak diye bağırdı. Artık anladım ki sende ruh ve his namına hiç birşey yoktur. Seni sevmekten başka hiçbir kabahatı olmayan temiz insanların ölümünden nasıl meş'um bir zevk buluyorsun ?.. Bundan sonra kalbim senin için biraz aşk hisitse emin olki onu kendi ellerimle söküp atarım... Zannetmeki demin Hayatımı tehlikeye koyarken seni düşündüm. Yemin ederim ki değil. Hayır hayır hiçbir vakit bu hotbin fikir beyninde yer bulmasın.. Bunu sıri Şerelim için ölümümden korkmadığımı isbat için yaptım bundan sana hiçbir vakit Şeref hissesi “duşemez.. Seni daha yarım saat UYANIŞ 449 evveline gelinceye kadar bir ilâhe sanırken şimdi seni öğrenmiş bulunuyorum. . İhtiyar kadın boğuk bir hiçkirıkla ! — O vak'a bana bütün bir aşkı bütün bir hayatı gaybettirdi ve yine o vak'a bana bir çok defa ölümü düşündürdü. lâkin artık adem- de mühtac olduğum sükütu overemezdi. Çunki ortada bir şeref tahkir idildigi halde onun için ö.ümü kabul edecek kadar alçalmış olmak... her halde iyi bir hareket olmayacaktı.. Bununla beraber elli yıldır çekdigim iztirap ona yapdı- gun işkenceden daha çok ağırdır. Çok yaşamış ve çok çekmiş ihtiyar yüzünde istirap canlı bir ifade almıştı. Sönük gözlerinde yaşlar pırıldadıkça o dakika hepimiz hisettik ki o derin işkencenin kefareti bu muztarip göz yaşlarile artık ödenmiştir. Melâhat. H. Tercüme: Ügolen'in hikâyesi (Dante - divine comedie| den «<Şafktan evvel uyandığım zaman çocukları- mın uyku arasında ekmek isteyüp ağladıklarını işittim. Uyandılar, vakit yemek zamanına yak» laşıyordu fakat hepsi şüphe ediyorlardı. Ben korkunç kulenin kapısının kapandığını hisset- tim. Çocuklarıma bir kelime söylemeksizin bakıyordum, ağlamıyordum; yalnız içimde bir şeyin taş olduğunu hissediyordum. Onlar ağlı- yorlardı. Küçük Tuselim bana dedi ki: «Niçün baba, niçün bize böyle bakıyorsun, ne var?» Bilhassa ağlamıyordum ve cevap da vermedim. Ne o gece ne o gün ta ertesi günün sabahına kadar hiç bir şey konuşmadım. Keder aver mahpese bir az ziya nüfuz ettiği zaman bana ait olan dört çehre gördüm. Fartı teessürden elimi ısırmıştım onlar bir Şey yiyiyorum zan- nettiler ve kalktılar: «Baba, bizi yer isen kederimiz daha azılacak bize ver. diyorlardı eğer miş olduğun bu sefil etten bizi mahrum bırak Daha fazla kederlenmemek içün kendi kendimi teskin ettim. O gün ve mütebaki günler bü- yük bir sükünet içinde geçti. toprak niçin yarılmıyordun? Dördüncü günde idi ki Gaddi ayaklarıma kapandı: «Baba, niçün Ah merhametsiz bizi kurtarmiyorsun» dedi ve öldü. Beşinci ve altıncı günler arasında gözlerimin önünde hep- sinin birbiri arkasına düşüp öldüğünü gördüm. Kendim de onların vücudu üzerine kör gibi yıkıldım. Olümlerinden iki gün sonrasına kadar mütemadiyen onları çağırdım fakat açlık kedere eleme galebe çaldı. » Hikâyesini bitirdikten sonra, gözlerini dön- dürerek, bir köpek gibi dişlerini kemiğine ka- dar geçirdiği kafe tasını tekrar aldı. Hüseyin Necmettin