UYANIŞ No. 1713—28 TAHASSÜR Gittin, pek fena yaptın! Arkandan kan ağlattın! Sevda ufuklarında, Güneşler ğibi battın. 5 Hulyavi bir periydin! Yurdumun dilberiydin! Karasevda dininin, En son peygamberiydin Yaz, son bahara döndü Gönül mezara döndü Bıraktığın gülşenler Harabezara döndü HÜSEYİN CAHİT Denizde Sandaldan ufuklara ses verdi kahkahamiz, Akisler var akşamın indiği pusularda, Denizin loş kalbinde taht kurarken iki kız Pırıl piril oynadı güneş elmas sularda.. Nasıl bir eş olduysa zümrüt taht kalbimize Sandalla sürüklenen akisler öyle yandı, Gün alev sütün gibi düştükçe bu denize Halka halka serpilen gümüşle sırmalandı. .. Aksam perilerinin işlediği nakişler Küreklerin açtığı gümüş yoldaki izdi, Burası gönlümüzün son secde ettiği yer, Gurup altın sedirli bir ateşgedemizdi.. Sahilde yalnız Bu öyle bir akşam ki ufukta sıra sira Güzellikler dizildi kumral, siyah saçlardan, Günül musikisini dinledi her hatıra Bugünün sevgisini besteliyen rüzgârdan Kumral mehtap uzandı o uzun saçlar gİbi Uçları kıvrılırken şafaktan bir göğüste, Hayalimi süsliyen perilerin mevkibi Esmer kızı gösterdi denizlerdi suste.. Akşam deniz kuşları kanat açtı sahilden, Akşam takip ettiler mehtabı adım adım, Akşamın elindeki esmerleşen mendilden Saçılan yıldızları bir avuç hayal sandım. 8/V1/929 Muammer Lutf FENNİ FANTEZİ: Sinemanın ve semanın yıldızları Sinema yıldızları, gökteki yıdızlar gibi birer âlem .— Sema ve apeme dereceleri, grandör payeleri .— Parlak ve sönük yıldızlar .— teplerde sıra ve diploma dereceleri .— Tefrika ve nifak .— Sinema yıldızları grandörlüğe ayrılırsa? .— Saçsaça, başbaşa mi ? Mevmi gazetelerden birkaçı, haftada bir iki gün büyük bir sahifelerini sinemaya hasrediyor- lar. Pek tabii ki böylece karilerinin arzusuna hizmet etmiş oluyorlar. Medeni memleketlerin hepsinde olduğu gibi Bizde de sinema merakı artınıştır. Sinema artistlerinin büyük bir şöhret ka- zaması, mileonlarca servet sahibi olması bu umumi rağbet sayesindedir. Şöhret alan, itibar gören sinema artistlerine sinema yıldızları, diyorlar. Acaba neden?. Yıldız şark ve garp lisanlarında baht ve tali manasına kullanılagelmiştir. Insanların mukedderatında yıldızların nazım ve amil olduk- larına itikat edildiği, Astrolojiye ilim diye kiy- met verildiği devirlerde yakışık alırdı. Yıldızı düşük, yıdızı parlak tabirleriyle betbaht, yahut mes'ut denmek istenildiği anlaşılagelmiştir. Şark lisanlarında degil, garp lisanlarında, vakia, bilhssa tiyatro sahnelerinde, maharetiyle, güzelliğile, hoş sadasıyla parlıyan artistlere yıldız denilmiştir. Bizde tiyatro hayatı yeni olduğu için Mari, Zabel, Aznif hanımlara yıldız diyemedik, Bedia Hanım bir yıldızımız da olsa bir iki çiçekle yaz olmaz. Anlaşılan şu ki tiyrtro ve sinemaların parlak artistlerine yıldız demeği garp lısanların- dan aktarma edivermişiz. Faraza Aptülhamit zamanında şayet sinamalar almış yürümüş ol- saydı, artistlere güç yıldız derdik. Müstebit yıldızda oturduğu için gökteki yıldızlara bile kevkep, Sitare, necim, ahter filan derdik. e Şimdi, sanırz kı, ilmi hey'et ilimlerin en tatlısı olmakla beraber, gökteki yıldızlardan hıç birini tanımayanlarin birçok sinama yıldızları aşinalarıdır.