No.1704—19 UYANIŞ 303 Orada herşey vardı. Hayvanlar, çiçekler, kadınlar, debdebe ve darat... Ben, Hindin bütün hayvanlarını racanın malikhanesinde gördüm. Bütün çiçeklerini racanın malikâne- . sinde kokladım, ve güzel kadınlarını, racanın malikânesinde seyrettim. gene Bir sabalı, gittiğimin üçüncü sabahı olacak, erken, ama çok erken uyanmış « Verenda » da oturuyordum. . Önümden bir kız geçti, selâm verdi ve hemen ağaçlar arasında kayboldu. Derhal aşağı indim; kalbim atiyordu...İyi bir tesadüf olacak; kim bilir bu tesadüfü belki de, kendisi hazırlamıştı. Onu, damarlar içinde devreden kana rayıhaları serin bir ateş veren <hint fulyaları» nın çevirdiği bir havuz kena- rında, saçlarını dökmüş, suya bakarken buldum. gördügü zaman hiç kımıldamadı, hiç hareket etmedi, sadece dudak- ları arasında ince bir tebessüm açıldı. Doğan güneşin, büyük ve kızıl yapraklar arasından geçirdiği zıyalar kadar parlak bir tebessum ... Ben, bu tebessümde, yemin ediyorum ki, sıcak ve keskin bir koku bulmuştum. Düşün, on yedi sene evel, henüz genctinidaha... Kalbimin duy- duyduğu arzuya,ne Raca mani olabilirdi,ne başka Şeyler... O, belkide Racaya ait bir cariyeydi; ve belkide, onunla dün akşam yatmıştı; yahut belki de bu akşam yatacaktı. Ne olursa olson, yanına yavaş yavaş geldim. O, gülüyordu... Şimdi, ilk anlarda ne konuştuğumuzu hatır- lamıyorum; yalnız, hatırlıyorum ki, ben onu öptüm ve onun başı, göğsüme düştü... Bu sıra- da arkadan bir alkış kopmuştu. Döndüm : omuzlarına Beni Raca . Kız, vurulan bir ceylan gibi, hıçkırıklarla kaçıyordu. O zaman Racâdan dinledim. Ona, «Padimi» derlermiş.. yani «hint tulyası»... Arkadaşımın anlattığı macerayı burada gayri ihtiyari kestim; — Nediyorsun ?«Hintfulyası» mı? Yani zev- cen?.. — Evet, Zevcem. Devam etti: — Küçüktenberi Raca, onu, kendi ve onun bu malikâne içinde oynamaktan yegane haz aldığı şey « My heari » diye çağırdığı bir maymunmuş... Bu sabahdan'sonra, onu, gideceğim günün sabahına kalar görmedim. Yalnız, gideceğim Racanın yanındaymış... kızı kadar çok severmiş... sabah, Raca, uzun ve sırı endamının baştan aşağı beyazlar giyindi&i, bir kız taktim etti. kuzudan O, bana Arkasında bir maymun vardı; bir daha büyük ve kıllı bir maymun... elini uzattı, eğildim ve öptüm; sonra koluma girdi; o kadar bahtıyardım ki... bir sigara Arkadaşım sustu. Odam, ince dumanıyla dolmuştu. Gözleri, masanın üstünde durun kitaba kaydı, ve: — Sen, dedi, bu kitabı okudun mu? — Hayır. — Ben, okudum. Odada dumanlı bir sigara sukütu vardı. — «Bombay»a tekrar zaman, onunla, uzun aylar bir metres hayatı yaşadım. Fakat tam bu sıralardaydı ki, 1914 harbi pat- ladı; ve biz, İstanbula döndük. Biliyorsun, Hindistandan geldiğim bu ilk zamanlar, Kanlı- cada bir köşk tutmuş ve evlenmiştim. Herkes karıma gipteyle bakıyordu. Güzeldi, inceydi ve çok kibar. Ekseriya beyazlar giyinen, başına, hint rakkaseleri beyaz bir tualet yapan 0, uzun, sari endamıyle her zaman na- zarı dikkatlı celbediyordu... Canının sıkıldığını hiçbir vakit görmedim. Yanında, yaşadığı u- zak memleketlerden canlı bir hatıra gibi taşıdığı «kalbi», onu, daimi bir neş'e ve daimi bir- şetaret içinde tutuyordu. Sen, onu gördün. A- yni zamanda, gene karımın, ona ne kadar düşgün olduğnu da gördün. «Kalbim» diye ça- döndüğüm kıyafetinde gırdığı maymununu, günde iki defa, soğuk ve sabunlu suyla, itinalarla yıkar, ve yaptığı ye- gâne iş bundan başka hiçbir şey değildir. Evet «Padimi» dediğim zevcem, «kalbini,» yanından katiyyen ayırmak istemediği kuvvetli bir hisle seviyordu. Bu harikilâde bir hayvandır azizim. Sana, yemin ediyorum ki, harukulâde bir hayvandır... Evimde, karımın hususi hizmetçilerinden daha ziyade, giydirmek hususunda kendisine düşgün, zeki ve becerikli bir hayvan. Karımın saçlarını tarar ,çoraplarını, iskarpinlerini giydirir, kitap- larını düzeltir, okurken harikülâde bir zekâla dinler. Sana, gene yemin ediyorum ki, karım, <Kipling»in <cangıl»a ait olan efsane kitabını okurken, herhangi bir insandan daha alâkayla dinledi, ve okadar lezzet duyduki... yar maymun değildir. azizim: yemin ediyorum ki o, bir. maymun değil o, bir in- sandır. Fakat — güldü — bunu şimdi anlıyorum. Durdu. ve devam etti : — Karım, tekrarliyorum, onu çok seviyordu, yanından liiç ayırmazdı. Ve bir şezlonk üstünde dinlenirken, o da, gözlerini,skarımın göğsünde