No. 1704—19 UYANIŞ 205 hatırımızda merhuma ait birçok vak'alar, derste beyan ettiği misaller silinmiyecek bir suretle mahkük ve mahfuzdur.. i Hoca bir gün derste bazı ecnebi cisimlerin yutulması ve bunların boğazda kalması ile bazı boğulabileceğinden bahsettiği sırda nezdine acele davet olunduğu böyle bir hastanın boğazını muayene ederken kara renkte bir cis- eşhasın min öksürük ile hemen ağıza yakın bir ma- hale kadar geldiğini pens ile yakalıyarak çıkarılmasına muvaffak olduğunu söylemiştir. Merhum ,vak'adan bahs- ederken içilen bazı sulardaki sülüklerin bey- gir ve Sair hayvanlarda olduğu gibi insanlarda da boğaza yapışarak ciddi arizalarla, «ihtinak» görmüş ve hemen bir a sebebiyet vereceğini ve ihracı esnasında pens ile küçük dili yakalayabileceğini bildirerek talebenin nazarı dikkatini celbetmiş idi. Paşa (33) sene devameden tedris hayatında talebe nezdindeki aldığı şöhretten başka neşret- tiği asarilede mühim ve mümtaz bir mevki kazanmıştır. Merhunı hayatı tebabetinde mmuh- telif isimlerle takriben (6057) büyük sahifelik kitapların fransızcadan türkçeye nakil ve tercü- mesine muvaffak olmuştur. Altı yedi çiltten ibaret emrazı dahiliye ( Nimayer), büyük bir emrazı etfal ( Profesör Deşpin), hıfz sıhhat (Bekrel), fenni vilade kitapları ile mikrop risa- lesi Paşanın en mühim asarındandır. Nafiz Paşanın en büyük hizmeti Krımlı Aziz, Hüseyin Remzi, Emin ve İbrahim Lutfi ve sair arkadaşları ile birlikte Mektebi'Tıbiyyede İransızça tedrisin türkçeye tahvilindeki hizmet ve faaliyetidir. İşte bugün bu inkilap ese- riledir ki Türk tebabeti meydana çıkmış ve birçok türk tabipleri yetişmiştir. Bu tıbbi inkilap harbinde Paşanın en büyük düşmanı ser tabibi hazreti şehriyari Doktor Mavroyani Paşa idi. Bu yunan tabip son za- manlara kadar tıbbın tekrar fransızça tedrisine çalışmakta ve bu mesaisinde matbüat ve edebi. yat erkânından bazılarını zahir bulmakta idi. 1300 ve 1301 senelerinde «Tarik» gazetesinde açılan bir polemikte merhum doktor Nafiz Pa- şanın teşviki ile mektebin daha son sınıflarında talebe ve bilâhere hoca muavini bulunan Dok- tor Hüseyin Hulki ve doktor Kasım İzettin mer- humlarla doktor Besim Ömer, doktor Bafralı Yanko taraflarından birbiri ardı sıra yazılan mekalelerle bu tıbbi inkılabımıza karşı olan hucum defedilmiştir. Bizce Merhum tedrisat ve telifattan başka ozaman” sıhhi, tıbbi ve adli mesailin hallile iştiğal eden meclislerde aza bulunmakta ve kapitülas- yonlara ve türkün gayri anasır işlerinde mecburi inkiyat ve müsamehaya karşı daima mücadeleden hali kalmâmakta idi; hatta bugün türk çocuk- larının eczacılık tahsilinde muvafakiyeti imer- humun bir eseridir. Üstat sefalete ve fakrü zarurete karşıda gayet hassas idi; h yatı içti- maiyede şahsi bir büyük faaliyet göstermekte idi. O zamanlar memleketimizde ne faal bir Hilali Ahmer, ne de bir Himayei Etfal vardı, Bununla beraber Paşa fukaraya muavenetten ve bikes çocukları himayeden biran hali kalmazdı. Gerek Cağaloğlundaki hanesinde ( ve gerek Çamlıcada köşkü etrafında haftada iki defa toplanan fakir çocuklara para dağıtırdı. Hayatta memleketine daima faideli bir unsur, bir insanı kâmil kalan müderris doktor Nafiz Paşa, hoca- ların bu büyük üstadı Inisan 1929 da vefat eyle- miştir ; merhumun üç dört ay evvel bir gün sokakta düşerek kaburgalarından birinin kırıl- ması üzerine tedavisine koşan bir talebesine ağrıyan mahali gostererek orada « cerhi zatül- cenp » meydana gelmesi cihetile muayene esna- sında « pek kurcalanmamasını » rica eylemiş ve filhakika muayenede hastalığın tarafından tamamen teşhis edildiği anlaşılmıştır. Bu bapta taaccüpü, hayretti mucip olan cihet merhumun teşhis ettiği hastalığın vehametine karşı büyük bir feragat ve teslimiyetidir. Muhterem üstadın cenazesi Beşiktaşta Abbas Ağa mahallesindeki hanesinden kaldırılmış ve Sinan Paşa camisi önünde yetiştirdiği o birçok etibbanın ve bilhassa «Ftibba muhadenet ve taa- vün cemiyeti» azasının sıhiye vekili beyfendinin, Tıp Fakültesi müderrislerinin, cemiyeti hayriye murahhaslarının ve bir hayli perestişkârları- nın huzurile merasimi mahsusada bulunulmuş ve bu sırada muhadenet cemiyeti azasından ve tp fakültesi muallim muavinlerinden doktor Fah- rettin Kerim Beyfendit arafından veciz bir nutk irat edilmiştir. Fahrettin Kerim Bey demiştir ki: merhumun ölümü de hayatı gibi mes'ut olmuştur; çünki ne bu hayat, ne de bu ölüm herkese nasip olmaz. Cenaze oradan akraba ve taallükatının ihti- ramatı arasında otomabil ile Eyipsultana nak- lolunarak medfeni ebedisine terkedilmiştir. Bu büyük üstadın hatıratından bahıs' ve | kendisini hayır ile yadeyledi&imiz sırada Uyanış mecmuamız namına ciradı refikası hanım efendiyi, büyük evlâdı' eczacı Hasan Nafiz Beyi ve kerimeleri Sabiha Hasan, Saide Cemal hanım &fendileri “kemali hürmet ile taziye eyleriz. ailesini,