14 Mart 1929 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 18

14 Mart 1929 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 18
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

238 UYANIŞ şarttır. o Onuniçindir, ki ameli milliyetçiliği hudutlarımız dahiline hasretmekteyiz. Nazari türkçülüğü de 'Türk sesinin işitildiği sahalara kadar uzatmaktayız. |Bismark| Alman vahdetini teşkil ederken,Alman mütefekkirlerine bir süal sormuştu: (— Büyük Almanya mı? mı?) Buna: | — Tek Almanya, çünkü bir « Dentschland über alles» yapabilmek için, bu fikri anlıyan cemiyeti ihdas etmek ve bu cemiyette tevlit kuvvetini yarattıktan sonra tam Almanyayı teşkil küçük Almanya eylemek lâzımdır. Bununiçin evvelâ küçük Almanya. cevabini almıştı. Bu fikirdeki isabet tecrübeyle sabittir. o Şüphesiz hudutlarımız haricindeki Türklerle alâkamizı kesemeyiz.Çünkü, harsımız bunlarla alâkadardır. "Türk musikisini te'sis ebebilmek için, dünyanın her köşesindeki Türk lâhinlerini toplamak lâzım geldiği gibi, türklük fikrinin seyrini bulabilmesi için de bu gibi içtimai ve harsi taharriyata ihtiyaç vardır. (Hamdullah Suphi| nin orijinal bir görüşü de hükümetteki gaye ile birleştirilebilen beşeri ihtilâl fikridir. Kendisi, en büyük küvveti ka- nuna ve ferdi tegallübün zevaline vermektedir. Fakat, Romada olduğu gibi, yalnız kanun ve adaletin idare ettiği devletin de dostu değil- dir. Ona, kuvvetin milliyetten alan bir kanun lâzımdır. | Hamdullah Suphi), bu nazariyesile, içtimai faidelere müstenit ve cemiyetin içti- mai varlığını himaye eden bir kanunun müdafii olmuştur. Mürtecilere kelam hakkı vermiyen bu kanun fikri olımasaydı, hiç bir inkılâp tees- süs edemezdi. Mücerret hak olmadığı gibi, mü- cerret kanun da olamaz. Ancak, inhisatrcı ka- nunun da olmaması Şarttır. Ferdi tehakküme muafiz bir cephe teşkil etmek için, cemiyetin demokrasi felsefesi içinde serbest tenkit hak- kile yaşaması esastır. Milliyet fikrinin tarihi araştırılırken, esas olarak Fıransiz ihtilâli gösterilmiştir|3). Bu noktada, aramızda ufak bir ihtilâf vardır. Milliy et mefhumu; Fransa inkılâbından çıkıma- mıştır. (Julien Bendal| son eserlerinin birinde bu - ciheti serahatle göstermiştir. Sonra milliyetlerin teşekkülü de irki tesalüplerin eseri değil- dir. Milliyet düsturunun vazü olan Alman dehası, en az tesalübe oğramiş bir milliyet tir. Bu şekil, yunan sitesile, Roma cihan- girliğinin, zihindeki terkibinden çıkmıştır. Yunanın site fikri, hars birliğini verdiği gibi, Roma vatandaşlığı fikri de, hars bir- liğinin siyasi hudutlara kadar uzanmasını vücu- de getirmiştir. Avrupa zihniyeti, bu birleşme- den hasıl olduğu için, milliyet fikri de meyda- na atılmıştır. Mamafi siyası hudutlar dahilin- İ3) Dağ Yolu. sahife 104. No.1700—15 deki tesalüplerin yeni yeni milliyetleri ihdas ettiği muhakkaktır. Vatandaşlık hukuku, din ve dil birliğine hasredilince, “dilek vahdeti de hasil olmaktaydı. Fransa ve İspanya, bu te- salübün birer eseri olduğu gibi, Akdeniz Tür- kiyesi de ayni tesalübün meydana attığı yeni bir milliyettir. (Hamdullah Suphi), bu ciheti bir misalle izah etmektedir: (Bir Alman benim türk olduğumu öğrendik- ten sonra : — Mümkün değil, siz Türk değilsiniz, dedi. Hani limon gibi sapsarı benziniz, hani şakak- lara doğru çekik gözleriniz, hani yassı yüzü- nüz(4) |. 'Türklerin, kendi hakimiyetleri içinde, Çer- kes, Macar, Arnavut, Boşnak v. s. ırklarla tesa- İübünden sonradır, ki bugünkü yeni enmu- zeç uzviyet teşekkül etmiştir. (Ahmet Haşim— Peyami Sefa) B. ler münakaşasında bir silâh gibi kullanılmak istenilen ımahut tabiyeye kar- şı (Hamdullah Suphilnin (İkdam)da çıkan mek- tubu unutulmıyacak “bir iskât kuvvetini haiz- dir. (Dağ Yolundaki (milliyet düsturları| nutku da, aynı fikrin isabetli nazariyesini teşkil et- mektedir. (Hamdullah Suphi| ile birleşemiyeceğimiz(2) mühim mes'ele de, Türk lisanının nesir ve şiir Şiirimizin vazii Abdül- olmadığı gibi, nesrimizin vasii, de Sezai B.. değildir. Abdülhak Hâmit B. şeh Galibin ahengi altında kalmıştır. Lisanı, mevzuu ve hattı felsefesi de islâmidir. Biz, bu noktaya «Milli Mecmua»da intişar eden (Şiirin inhitatı) ve |Halka doğru, hakka doğru) ün- vazileri mes'elesidir. hak Hâmit B. vanlı makalelerimizde de temas etmiştik. Se- zai B. in nesri ise Âşık Pş. tarzındadır. Türk nesri, son zamanlarde kendi benliğini bulmuş, ve katta tahkiyesini bile yapmıştır. Türk şii- rinin menbaını ise, halk şairlerinin nazım şe- killerinde görmekteyiz. Fakat gâh islâmi, gâh tasavvufi ve gâh ırki olan bu tek sesler için- de bugünkü ruhiyetin ritmini bulamamaktayız. Şiirimizin vazii henüz gelmemiştir. Bu müh- teşem dahiye şahırsızlıkla intizardayız ! Sonsöz olarak diyelim, ki : |Türk milletine nutuklar) mahiyetinde olan (Dağ Yolu) seri- sinin diğer kısımlarını da beklemekteyiz. Ken- di nesline ve genç nesle ahlâki itimat telkin eden bu lâyemut şahsiyetin eserlerindeki mef- küreci büyüklüğü, «ne unutur, ne de inkâr ede- riz|) » Sabih İzzet (4) Dağ Yolu, sahife 190. “ani

Bu sayıdan diğer sayfalar: