No. 1700—15 UYANIŞ 235 tar, | Hamdullah Sup- . Asya memleketleri ma silsilesinin hüküm sürdüğü devirlerde, demekteydiler. Dini sultanın da ümmetçilik devrinin bir galatı olduğunu söylemekteydiler. Beşeriyet, semavi din felsefesi ve onun ümmet- çilik mantığını bırakirken, Roma ve Yunan felsefesine, o felsefenin demo- krasi sistemine sarılmıştı. Kurunu vusta ilmile alay etmek için yazılmış olan|Faustlta hiristiyan dininin asırlarla süren faidesizliği gösterilmiştir. Gerek İngiltere, gerek Fransa ve gerek Alıman- yada osri zihniyeti hazırlıyan müteiekkirlerin hepsi de dinlerin amansız birer düşmanı olmuş- birer palen gibi, lerile yeni bir cereyan yapmıştı. Bu cereyan, teslise omuz silkmekte, içinde islâmlaşmak esasının ma'nasızlığını ka- asrileşmek omefküresi naat getirmekte, ve medresenin enkazı üzerinde inkilâbın tahakkuk edeceğini kabul etinekteydi. | Hamdullah Suphi | bu cereyanın vaziidir. < Dağ yolu »ndaki nutuklar Anadolu ihtilâli- nin bir kısım tarihini de göstermektedir. (Ham- dullah o Suphi Jnin İstanbul meclisi meb'usa- nında İngilizlerin din ve müslümanlık siyasetine karşı irat ettiği hitabelerinde prensip ve mef- küre sahibi bir şahsi- lardır. Onlar Musanın icat ettiği semavi din- lerin naslarını red ile, paien devrinin akade- milerindeki insandan gelen fikre ric'ati mü- dafaa etmişlerdir. Bu rioat devrinden doğan milliyet ise, ümmetçi- likten gelen bir tekâ- mül değil, bil'akis ümmetçiliğin ortadan kaldırdığı devreri &at- Uzun uzun şarkılar 'Tabiat gergin bir yay , rüzgâr kübist bir ressam! İskeletten ağaçlar ta bellerinden kirık. Dümanlı boruların uçları birer çıkrık. Kısık dudaklarımda uzun uzun şarkılar... Işıklar, gözlerime inerken sanki bir mil. * Ardıma düşen ufuk ta ayak izlerimde. Kızıl dudaklarımda darma dağın bir ıslık... yetin yalnız telkinci değil, itimadı nefisçi kudretine de şahit ol- maktayız. Türk ocağı- nin sesini yaratan bu ruh olduğu gibi, Ga- latasaray sınıflarında henuz (17) yaşında bir çocukken Pariste inti- şar eden | Şurayı Üm- metle ihtilâlci şiirleri- ni gönderen, İttehadı terakki devrinde ka- hi| lem ve lisanile o gün- |Şarkta herkes otu- lerin idaresini tel'in rTuyordu........ Bütün Kar, günlerce sürünen bir aşktır dizlerimde. eden ,metinglerde,mat- betlerinde diz kırmış, gözleri istiğrak içinde duran mabutların etra- fında, sım sıkı bağdaş kurmuş oturuyordu|9| cümlelerile(8)meleğin omuzları üzerinde«arş- nişin» mabuda tabi sultanların, baba- ların, sen'atkârların, köylülerin ve şehirli- lerin hareketsizlikle- olan İstanbul: 1999 Yıldırımdan huzmeler evlere saplanmada ; Ağaçların peşinde, tozlar gibi, yanmada. Şoseler, geceleri, çarpık yüzlü bir ayna! Gönlümden taşan duygu yalnız ihtiras değil, Yavru bir neş'edir, ki canlanıyor baharla; Ve, dünden hatıralar getiren bir sürü çam! Kısık dudaklarımda uzun uzun şarkılar... buat cemiyetimde, İz- mir işgalinde, bizzat kadınlar ve Fındıklıda bağıran ve İzmirde erkeklere sultana Ankarada da hoca Raif Ef. yi susturan yine bu ruhtur. (Hamdullah Suphi), Türk Ocağının ihdas ettiği hareketianlatır- ken,kendi içimize dön- mek, kendi temerküz etmek düstu- Sabih İzzet içimizde rini söylemiyor muy- - dur O halde bu bağdaş zihniyeti nasıl bir « hayat devri >. olarak kabul. edilebilirdi? Nitekim | türkleşmek, * islâmlaşmak - muasır- laşmak | nazariyesinin müdafii, inkılâbın düs- turlarını, müslüman müçtehitlerinin, safsata- ları içinde aramaktaydı. Irk, ümmet, milliyet nazari 'Dürk ocağı hareketsizliğe girmişken, | Hamdullah Snphi), konferanslarile, ocaklılar arâsınde te'sis- ettiği samimiyetle ve alâka uyandıran teşebbüs- 12) — Dağ yolu, sahife 50 runu vazetmektedir. Aynı zamanda ocağın Vazi- fesinin de kültür itibarile Türk köylüsünü şe- hirlileştirmek, Türk mütelekkirlerile birleştir- mek olduğunu söylemektedir. Busuretle milli- yet fikri bir tatbik sahasile ortava konulmak- tadır. Hiç bir inkılâpçı, milliyet mefhumunu böyle ameli bir şekilde izah etmemiştir. Halbuki, ancak tatbik sahası buladilen fikirlerde vazilik şerefi vardır. Büyük fikrin yaşaması için kendi hududu dahilinde neşvünüma bulması da Sai — Devamı 238 inci sahilededir. —