230 UYANIŞ No. 1700—15 FENNİ MÜSAHABE : “Gulf-Stream» olmasaydı Avrupada yazlar gayet sıcak, kışlar müthiş soğuk olurdu Yer yüzünde yaşiyanlar.— Hava cereyanlarından da, deniz akıntılarından da müteessir olanlar. —Bahri muhit akıntıları.— Güneşin harareti ve hattı istiva mantıkasındaki tesirleri. — Alize rüzgârları, kürenin yukarı nısfında, aşağı nısiında . — Avrupa kıt'asının velinimeti : Golfistrim. — Körfez akıntısı nasıl husule geliyor, nasıl akıyor? .— Nil nehri ve Mısır —CGolüistrim ve Avrupa .— Fenden aykırı düşmiyen fanteziler .— Dehşetli tabii silâhlar , Ya kullanılırsa ? Golfistrim! Gemiciler için pek menus bir kelime, fakat herkes için böyle değil.. ama Avrupada bizim iklimimizde yaşıyanlar için bü velinimeti, hiç olmazsa ismini bellemek müva- tık düşer. Evelce bir makalemiz de bu mephasi muh- terem karilerimizle takdim etmiş olduğumuz gibi geçen haftaki müsahabemizde de bir nebze bu himayetkâr hoş cereyandan bahsetmiştik. Her tarafımız kar, havamız soğuk, İstanbul limanı bile koca buz parçalarıle dolu.. bu- günlerde, «Golfistrim» i hatırlamamağı, yadet- memeği kendimizce adeta şükran borcunu nis- yan gibi telakki ediyoruz. Golfistrim, körfez akıntısı demek.. Manası itibarile mütevazı bir isim.. Boğaziçindeki Şey- tan akıntısının daha parlak bir adı var. İsme değil, işe bakalım! Golfistrim, Bahrimuhitiatlasinin, Avrupa ile Amerika arasındaki büyük denizin büyük bir akıntısıdır. Amerika arazisini keşfe giden İspanyol ge- miciler bu akıntının vücudunu sezdiler, ancak, 18 inci, hatta 19 uncu asır içinde bu deniz ce- reyanı hakkında ciddi tetkike girişilebildi. Ip- tida Benjamin Franklin, Sınerikalı deniz âli- mi Maury bu hususta tetkikat yapdılar, bu zat 1855 de intişar edn «Physical Geography of the Sea» kitabında körfez akıntısına dair kıy- metli malümat vardi, sonraları, oseanografiye, efendi, Recai zade Ekrem bey ve portakal Mi- kail Paşa gibi büyük hocalardal öğreneceğim nazari mahiyetteki siyaset akideleri, Baronoves- kinin ve Lehistanın uğradığı acıklı maceranın hakiki safhalarını öğrendikçe daha pratik şek- le çeviriyordum. Kastamonide dergâh şeyhi «Seyit» Ef. vardı; o dergâhın evlatlarından Mahir ve Arif Ri. hocaları da çok Mahir Ef. hürriyetin ilânında Kastamoniden meb'us gel- sevmiştim. diği gibi, milli müdafaa zamanında dahi Anka- vada mecliste bulunarak irtihal eylemiş iyi bir zat idi. Vali Paşaye tercümanlık ve Baronoveski ile haspıhaller yaparak, dergâh mensubu genç ho- calarla çetin « Kader ve Kısmet» münakaşala- rına dalarak Kastamonide dört aydan ziyade kaldım; babam Kastamoni defterdarlığından Bursa defterdarlığına tahvil eylediği için, İstan- bula döndük ve ben de matbaalar hayatına yeniden kavuştum. İstanbulda bu tarihte türlü türlü mevkut “mecmualar mantar gibi çıkıp batıyordu. Hep- si cazel, rubai, kaside ve methiyelerle dolu başlar ve köhne üsulden ayrılamazdı. Ermeni- ce harfleri öğrenmiş olduğum için «Cihan » isminde ve ermeni harflerile yazılır, fakat lisanı Türkçe ve on beş günde bir çıkar bir mecmua gördüm. Onun tarzı Avrupa mecmualarını taklit eyliyordu. Fenni ve edebi ve iktisadi yazıları hoşuma gitti; <«Cihan»a bir hayli zamanlar makaleler yazdım. «Cihan» 1888 den başlamış, iki sene yaşamış bir mecmuadır; sahibi, Mihra- nın mahut « Sabah » ına uzun seneler baş mu- harrirlik eden « Diran kelekyan» idi,«Cihan»ın idarehanesi Bahçe kapisında şimdiki Senayi ve ticaret bankasının olduğu köşede bir çeşme üstünde ufak iki oda idi. İşte «Cihan» ın ka- panmasindan sonradır,ki ben maarif nezareti teftiş ve muayene encümeninden ruhsat alarak « Ümran » isminde bir mecmua tesis ettim, Ve « Cihan» dan boş kalan iki odayı kiraladımi. Odaların altında Avusturya Lüit vapurları acente- hanesi var idi. Kendim bit levha hazırladım; sülüs hattı derslerimden istifade eyleyip» güzel bir < Ümran * idaresi » «levhasını boyadım ve yaptım. Bahçekapısında fırımâ mazir köşe pen- ceresine astım, “ Ümran » Serveti fünundan iki sene evvel başlamış ve iki: sene yaşadıktan sonra bütün mecmualarla beraber: lağvolunmak felâketine uğramıştı. © Ahmet İhsan