SEIİLÜRREŞAD Gilt (İ; Sayı 29 - * kütübi ilâhiyenin esrarına' ve şer'i “niev;ularm mutazammın olduğu mânalara dairdi. Mevcu- datı. akliye ve hissiyenin başından 'nihayetine kadar, açığından gizlisine' kadar aynı hakika ile bhsede lerdi. Zira mevcı.datı akliye ve hissiyenin cevherleri telif, cınsleri ayrı, nevıleıı rmüteaddit olmakla beraber mehde'leri, illetleri bir idi (8). Cemiyetin maksadı ilâhiyat olmakla bera- v;ber matematiğe dair bahisler de aralarında çokca cereyan ederdi. İ İhvan-ı Safa dost ittihaz edecekîerı mezhebmı, itikadımı, Âdetini, ahlakını, şemaıh— 'ni; harekâtını tecrübe ederler ve ahvalini na- zarı itibare alırlardı. Zira: (Zavalıııı umurdan, evatını umura intikal ehli firaset için güç . degı]dı) Yani gorı'ınur şekle bakıp insanın i- çihi anlamak zekâ sahpleri için güç değilmiş... İhvan-ı Safa cemiyeti bu tetkıkat ile insanın sadakat, dostluk, kar deşhk hakikatine salih o- - lup olmadığını bilirlerdi. Çünkü tab'an muha- lif olanlar arasından sadakat ve kardeşlik tam olamazdı. NiteKim' «Fzzıddan lâyectemian» yani zıd olan şeyler içtima edemezler. Cömer “İle hasis arasında nasıl sefa ve dostluk olabi- - Hir?. Zira cömerd hasiste 'denaet, himmette ku- sur görür, bilâkis hasis ise cömerdde işraf Mü- şahede eder."Filvaki in. ve ahlâkı itibarile yekdiğerinden pek farkh- dır' (9). İhvan-ı Safa nazarında kötülüklerin anası (ummuhâtı maâsi) ve en kötü ahlâk kı- ö 11_1u zaAtıri “bir; hırs, kıskançlık. idi, Insanlaım en- kötüsü * hesab gününe, ceza” gününi nanmayan idi. Sıddık (doğrü) ittihaz o]u.nacak zatın her hah- de uzim bir tetkıkten gecmesı lâzimeden idi. (8) Ne garıbdır ki İhvansı Safa rısalelermı Caîeıı Sadık”İbni Muhammed El' Bâkirin sözü zan edenler de bulunmuştur. Halbuki bu risaller Mı- , sırda Fatimiye devletinin zuhurundan sonr:; yazıl- .mıştır . N : : (9) İnsanların bazisı hayrı gever, bazısı şerir Vo.ur, bazısı şükreder; bazısı küfreder, bazışı emin, bazısı hain, bazısı halim veya: /sefih, bazısı cömerd veya hasıs bazısı cesur veya korkak, bazısı, kıs- “ kanç veya kerım bazisı afif veya facir, bazısı ka- "nraatkâr veya haris, bazısı rakik, bazısı galiz (Kaba ve katı yürekli), bazısı âkîl Yeya âhmak.'bağısı â- lim veya cahıl,xbazısı döst * veyâ münafık,, bazısı muvalfık vexa muhahî bazısı mütevazi veya mu— nasıh tekebbır, bazısı mumın veya zındık, Hazısı (ılasıhat eden) veya' hilekâr ölabilir. san, mezhepleri, âdet İh , Natmi dünya, ıhhyaç zamamnda dolu bir haz ine, tehlike zamanında kuvvetli kale,' gaybübet halinde muhnafızdır. Her halde- her ,şeyden ziyade intikada muhtaçtır. Bu' vasıfları haiz “olan 'İhvan zamanın nadirlerinden -oldu- ğundan her ne vakit böyle bir dosta rast gelir- lerse ona dört el ile yapışırlardı. İhvan-ı Safa; - din ilimlerine; felsefeye vakıf, ulmadıgı halde her şeyden dem vuranlar, yani olur. olmaz het şeyi bilirim diyenlerden pek ziyade çekinirler- Mutezile (yani ehli sünnetten ayrılan ehli itizal) İhvan-ı- Safa risâlelerine pek ziyade e- hemmiyet verırler, muttasıl ökur ve okutuür- lardı. Gizli gizli yanlarında tasıı'lardı, İhvan-ı . Safa risallerinin en ziyade yayılmasına hizmet eden mutezile idi, İhvan-ı Safa risaleleri sark— da yayıldı, yüz sene decmedeu Kurtıha ahali- “sinden (Ebul' Hakemi Kırmam) vasttasile Fn- duluse de gectı (10). Thvansı Safa rısaleleri A & matik, astronomııe i isaleleri Endülüsi gırdıkten sonra 'elden * &le dolastı ve fe]sefeye çok ehemımyet verdi- ler, risaleleri okudular ve okuttular; /şarkda olduğu gibi Endülüste dahi her sınıf âlimler file soflar, edibler, saırler yetıstı Ayvrupa o zaman cehalet karanlıkları içinde iken, şark ve-En- dülüs (garb) Muslumanları Bagdad ve Km'- tuba mekteblerinde ulum, maarıf med niyet - saçıyorlardı. Fakat sonraları Bagdadda olduğu gibi hicri altınci asrın âyetine doğru İelse- fe umumun teveceühünden dustu Felsefe ile, astfonomi ile meşgul olanlara zındik (dinsiz) denildi, feylesoflar şiddetle hücuma 'uğradılar, nefi olundular. Felsefe kitabları yakıldı, avam - şüphe ettiği fen etbahma işkence ederlerdı Havas ise gizli gızh felsefe tahsil ederIer / Hülâsa: İhvan-ı Safa; ahlak fe]sefesını ör- taya koymustur Insa.nların —faziletsiz ©. anla- YI tebede görerek cehenni ve fazıleth olanlarını da cennetlik saymışla.rdır Bu cemiyet felsefe tarihinde bir inkilâp yapa mıştır, din felsefesinin tekâmülüne, Endülüs- de felsefe hayatmın uyanmasına sebeh 'olmuş- tur. İlk evvel tekâmül nazarıyesmden 1lmı bir üslüp ile bahseden İhvan-ı Safad eti en dSa 1 KoğrTti (10) Ebul Hakemi Kı'rmanı İindülüslül detı—uzerme malumatuu tevsi etmek maksadıle şar- kâ gelmişti. 'I'ıp, geometrı tahsilinden sonra mem- leketine avdelİte Ihvan-ı Safa risalelerini birlikte 1 götürdü. Be zat.hicri 458 de olmuş