3 Nisan 1935 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

3 Nisan 1935 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

indinde “Türk dilinde ulusal kai- kınma,, konusunda bir konuşma.. Londrada “Royal Central Asian 80 - nüşlerini defalar gazetelere ak- sottirmiştir. Türk diki etrafındaki büyük yönelmenin evvel - e “lisan ıslah hareketleri,, im- den büsbütün ayrı bir yürüyüş ve hız onları bu dava Denisson Ross, un büyük Türk ve dil kalınması etrafındaki ka ve özlü bir konuşimasile açılan bu toplantıda “Revue intermotional des Silmek, da meşeolliği TEHe senil ne ait tezi, Fransa ve bilhassa İngiltere filoloğları ve şerkiyaterları üzerinde bü- yük bir tesir bırakan ve çok müsait kar- şılanan sefaret müsteşarı Bay Sodat Ze- kide bulunuyordu... Toplantıda, bilgi ve geçinme serma - yesi, yumurtaya yasin yazmak, matbaa marifetleri manlı sarf ve nahvinin girift ve battal kaidelerini biliyor olmaktan ibaret bu- Hunan, muhtelif mekteplerin şerk ve Yeni harflerin ve yeni vokabülerin kabu- u | ikisini kaybe- var kuvvetleri" denize düşenin yılmua sarılışı — sahibinin pek isabetli ve e — diyecektim ki, Ruslar Ame- zel kullanmışlardır. Bu sene müt- hiş bir damping yapacaklardır. Kırımda açlık, Okranyada kurak; lık yoktur. E > Damping dediğin de ne olu- — Vapur vapur buğday sevke- dip su bahasına verecekler ve dün- yanım her tarafında fiatleri düşü- rüp ortalığı karıştırmak istiyecek- lerdir. — Ya Arjantindeki kuraklık?.. — O da yalan... bu sabahki ga- zetelere bir baksana yahu! Ne bi- çim tüccarsınız bilmem ki... Arjan- tin bilâkis gecen seneden bir kat fazla buğday kaldırıyor. —Ene söylemezsin be birader? — Ben seni bu kadarcık olsun fşlerden anlar o zannediyordum halâmin koltuğunda o çocuğun ki: Ba - akılda tutacağını bile, hidime bii ml de sür özü ne konmuştur... Mesele şu; © Uzun ve mazmunlu ibareleri sila siğalarınm kördüğüm yı - ğını haline gelmekten kurtarmak ve ça- re olarak ta nisbi zamirleri ikame ede - vek asli ve fer'i cümle ssilesini düşünüş şekline ve büyük garp dilleri türesine uydurmak... Denisson Ross, tezin çok lehinde bulun | muş, tez sahibi kadar hararetle müda - faasını yapmış ve toplananların hepsi, bu yeniliğin Türk dilinin değişme ve gelişmesinde büyük bir âmil olacağına, yazma dilila konuşma dilini birleştirez ceğine kani olarak dağılmışlardır. B. K, Çağlar Bugünkü program ISTANBUL : 18 Fransızca ders. 18,30 O Jimnas tik - Bayam Azade Tarcan. 18,50 Muh- telif plâklar, 19,30 Haberler. 19,40 Mo- nolog -Bayan Halide (Pişkin teyze) 20 Konlerans: (maarif) Sabri Urunç İs- tanbul kız sesi müdürü. 20,30 Balalayka orkestrası ve koro. 21 salar. 21,30 Radyo caz ve tango orkes traları Emine İhsan şan türkçe sözlü. 75 Ku. MOSKOVA, IiZi m. 21; Tiyatro nakli. 22: İngilizee yayım. 23, Hi nakil Tori Könferanı. 20: Şen . 71: Duyümlar, ZL,1Sr Uluslar yayrmı. 31454 Orkestra konar. 231 Duyumlar. 23,20: Verdi unmış eserlerinden plâklar. 24,20: 194 Şarkılar, ke Kh. STOKHOLM, 426m. 18445: Plâk. 19,45: Almanen ders. 2030 Sözler, 21: Asker muzıkası. 22: Sözler. 22.301 Plik, 23: Yeni dans 2030: Ulusal yayım. 21. 22! Radyo orkustranı, — 2230: Orkestra ile tçrllar, Eli Duyumlar, 2020: Kahvehâne mu isi. DAPEŞTE, 550 m. lar. 28353 Salon erkertram. Le Son haber Kia PRAG, 470 e 1830: Plâk. 1840: Ökememik yayım, 18,803 plâk. 18,5 :SDuyumlar. 19.50. Almanca du rinonik: konser. 23: Duyumlar. 23,15, Opera musikisi, ROMA-NAPOLİI.BARI 18,06: Kuartet konseri. — Plâk — Sözelr. pera veya tiyatrodan makil, Son du” TORİNO, FLORANSA, Triyasta böler 29291 Karık kon rumlar, 21,30: Söz“ ie 2 e Pl 23 Slntarl köne 2 Da ”“595 Kiy. VİYANA 507 m. 19,50: Duyumlar. 20,10: Ulusal yayım. 20,20: Aktüalite. 20,35: Asker Müğüni.: Nazmi Şal P Nazminin bu cevabını Tahsin duyamamıştı. Çünkü © peçetesini masanın üstüne bırakmasile soka- ğa fırlaması bir olmuştu. o Nazmi pencereden bakınca onun iskeleye sallaya sallaya gelmiş, Nazmiyi u- yandırmıştı ve giyininciye kadar yanından ayrılmadı. Sonra ciddi bir tavırla; — Azizim... — dedi — Allah senden razı olsun. o Bugün bütün gazeteler İngiliz sahillerine yığı- lan Rus buğdaylarının ucuzluğun- dan bahsediyorlar. — Sana hem teşekküre... hem de borcumu ödemeğe geldim. — Ne borcu? * Düşünmek, ya çok işi olanla” rın, ya hiç işi olmıyanların işidir. * Karanlıkta göz kırpanlar ; yan- larında bir mum O taştmalıdırlar, göz kırparken kime kırptığına bak- mak için... * Sık sık saatine bakan, işinin eri olamaz. *Dişler çiğner; otomobil de çiğ- ner. Biri yaşatmak, öteki öldürmek içindir. Sözde, buna benzer: ağ- sından çıkaran adama göre, iyi liğe veya kötülüğe yarayabilir. * Kolay tanınmış olan kimseler, kolayca unutulurlar. : “et lokması gerek mi, sana ekmek yetişmez mi?,, diye sorar. Eğer, kendi de viyecek et lokması bulsaydı; böy": bağırıp çağırmazdı. * Ömür, ışık gibidir. Sönmesine yakın parıltısı çoğalır. * Para, parayı çeker, derler. Pa- ra; yalnız parayı çekmez, kıskanç- lığı da çeker. * Serçeden korkan darı ekmez: miş. Serçeden kim korkar ki... Salâhaddin GÜNGÖR Oz Türkçe ile Bilmecemiz Osmanlıca karçılıllarını yazdığımız keli © melerin öz türkşe mukabillerini geklimizin bor banelerine yerleştiriniz ve keserek (Milliyet Bilmece memurluğuna) gönderiniz. Doğru Balledenler arasmda Kur'a çekiyor ve kazar manlara hediyeler veriyoruz. Müddet perpem ba günü akşamına kadardır. Yeni bilmecemiz 12 14< 67891011 -.ouaumen SOLDAN SAĞA 1 — Bu ayın Birinci gönü yuttuğumuk şey 0 — Nota (2) Cari (4). z al 2. Arka 3, Berf 3, Bir meyva 4. — Şöhret 1 Bayaz 2. — Sersem 5. — Tevil götürmiyen şey 5. Erkek 2 — Mahsul & Geyiği ile meşhur bir mehir (3) YUKARDAN AŞAGI 1 — Bizünek (8). 2 —ividaz Aklz 3 — Zaman bildirir 4 Bir meyve 3. 4 — Nota 2. Atıf rabıta 2 s 6 7 Bir viliyetimiz (5). letifham 2. Kuvvet 3. Vadedilmiş şey 4 Çift değil 3, Kırmızı kan 8, Muhatap 3 sim 2. Bir musiki Aleti 5. Asi 4 10 — Adet 4 M — Anadeleda bir dağ 5. ——— — konseri. 21,35: Sabahtırı akşama kadar Viyana lk 22,35: Duyumlar. 22,45: Yeni Türk musikisi, okuyunuz). 23,45: yım. 24: Duyumlar, 24,20; silcisi, Eline bir Srs sıkaştırmuşt. N Naz- mi rakama bakı — Bunda arala bir yanlışlık olacak... — dedi — sen herhalde delirmedin? — Doğrudur doğrudur, — Ayol on beş bin lira mı bana, — Ne zannettin ya.. Sen olma- saydın bugün ben hapı yutmuştum. Piyasa allak bullak, heriflerle va- purda imzaladım mukaveleyi. — Zavallılar! İki yüz vagonu da aldılar mı? — O kadar iştihalı idiler kida- ha var mı diyorlardı... lerce çalıştıklarını di acardammanan.; Öcoh olmal — Şimdi... Sana bir şey teklif edeceğim. — Söyle bakalım. — Sekiz sene evvel mektepte yaptığım teklifi kabul ediyormu- — Ortak olalım. Nazmi biran düşündü. Hayatta bütün emeli, aşağı yukarı kendi- bi gözlerinin içine (o bakan bu iyi kalpli Tahsini bu sefer kıramadı: İD bam ze Fedakâruk Sokağa açılan üç geniş pencere- den kütüphaneye giren ikindi gü- neşi raflardaki ciltlerin sırtlarını yaldızlıyordu. Doçent İbrahim A- pak geniş çalışma masasının ar- | kasındaki koltuğundan doğruldu. Önünde yazmakta olduğu kitabın yeni müsveddelerini topladı, say- | fa numaralarını kontrol ettikten sonra, dikkat ve ihtimamla diğer müsveddelerin üzerine koydu ve hepsini büyük bir zarfa yerleştir- dı. Ö gün de çalışmış olduğuna memnundu, Ayağa kalkarak ge- rindi, Başka bir odaya geçti. Ora- da elbiseleri hazırdı. Üç çeyrek saat sonra, tıraş olmuş, taranmış, pudralanmış ve itina ile giyinmiş bir halde sokağa çıkmağa hazır landı. Ellisine yaklaştığı halde ib. rahim Apak için geçkin denemez- ız kardeşi Remziyenin odasma geçti. Remziye zayıf, sakin, kar- deşinden beş yaş küçük sessiz bir kadındı. Hayattaki rolü hiç kendi- ni belli (o etmemekti. Evin içinde varlığını bile kimseye duyurmıyor- lu. İbrahim Apak hemşiresinin sıh- hatini sordu. Biraz dışarıya çika- cağımı, canı (sıkılırsa kitap oku- masını, yahut radyoyu (açmasını söyliyerek evden çıktı. Bir otomobil İbrahim Apağı Za- ti Bey sokağında beyaz bir apartı- manın önünde bıraktı: Birinci kat- ta zevkle giyinmiş, onun da kendi- sini bekliyerek hazırlandığı bes belli bir kadın kapıyı açtı. İbrahim Apak (haftada birbu apartımana gelir, Mebrüre hanım- la bir otomobil gezintisi yapar, iyi bir yerde yemek yerler ve dö- nerlerdi. Bu sefer (o Yeniköyde bir otelin traçasında idiler, Kadın dedi ki: — Bilmezsin o başıma ne geldi ibrahim? Geçen gün Azmi Beyle. rin çayında idim. Orada Nüzhete rastgeldim. Bana izdivaç teklif et- mez mi? — Mebrüre, sen zeki ve güzel & kadınsın. Hangi bekâi erkek seninle konuşur da böyle —ir ar- zuya kapılmaz. “övlüyorsunuz ama, me 2 kapılmadınız. . vere göğüs geçirdi. Kadın devam etti — İbrahim bilirsin ki, seni se- verim. Seni ve bilgini.. Onun için evlenmiş olsaydık, ben kendimi dünyanm en mes'ut kadını adde- derdim. Üç sene evvel tanıştığımız zaman, münasebetimizin şeklini kendi kendime münakaşa bile et- medim. Kendimi sana bağladım, o kadar... Biliyorsun, bedbaht bir izdivaçtan ve boşanmadan sonra artık serbest kalmıştım... O sırada sen yolumun üstüne çıktın ve seni sevdim... — Mebrüre, ben de seni sevmi- yor muyum sanıyorsun? — Biliyorum. Öyle olmasaydı, ben de seni daha ( az severdim Düşünüyorum da, biz acaba niçin hayatımızı yoluna koymıyoruz? Herkesin bildiği bu gizlilik artık beni sıkıyor. Neye biz de şöyle her kes gibi ortaya çıkmıyoruz? — Ben de bunu istemiyor deği- lim Mebrüre, yalnız aramızda bir mâni var.. — Hemşireniz... değil mi? Fa- Tahsin bey sevinçle ayağa kalk- tı. Fakat elini uzatacak yerde Naz- miyi kucakladı; — Koskoca mektep bir seni ye- tiştirdi.. — dedi yaşa Nazmim yaşana, Sonra mühim bir şey hatırlamış gibi durakladı ve dalgın dalgın ilâve etti: — Yahu... mektep dedim de ha- tırıma ıldi. Bir Ömerof vardı ha- —o katil oldu bilir misin? —— Sli öldürdüğü pdenisi ida EE ÇE — Ankarada bir tiyatrocu var- dı. Süleyman.. Şaşı Süleyman... — Eecey... — Onu öldürdü idi.. Nazmi kulaklarına inanamıyor- du. Bu hâdiselerin (tesadüflerin ne garip cilveleri oluyordu. Demek tali domuzu köpeğe ( yedirtmişti ha... Garson kahvaltısını getirmişti. Hiçbir şey Sari yumurta yı Emir gm Mk 40868 nur, Te. Harik Hayat En son e büyük filmi ve ŞAHESERİ VIYANA BÜLBÜLÜ En tatlı musiki - En nefis şarkılar » Zengin sahne- ler. Eski Viyananın şen hayatı Numero'u biletlerin hemen aldırı!ması rica olu- Kaza ve Otomobil kat hemşireniz neye mâni olsun, anlayamıyorum. — Çünkü sen onu tanımazsın. Dul kaldığı gündenberi on sene- dir beraber yaşarız. Bu kadın di- ni itikadı sağlam olmasaydı, belki kendisini öldürürdü. Şimdi biz ev- lenirsek, ben bu kadma “artık sen git, ilir miyim? — Peki niçin gitsin? Ben bera- ber yaşanamıyacak kadar korkunç bir kadın mıyım? oYoktaomu huysuzluk eder? — O hiç huysuz değildir. Yal nız şimdiye kadar evin idaresine o bakmağa alıştı. e Kimseyi işine karıştırmak istemez. — Peki, mademki öyledir, bir daha bundan bahsetmiyelim. Halbuki ondan sonra daha bir kaç defa bundan bahsettiler. İbra- » Anal her defasında da evin karışmasını çeke- işine kimseni miyen hemşire ni olduğunu resini de severdi. Evin intizamma kendi itiyatlarına o kadar dikkat eden bu kadınla Mebrüre arasında geçen bu sakin ve âsude hayatın bir izdivaçla © zehirlenmesinden korkuyordu. Ibrahim Apak bir gün hastalan- dı, Fena halde gribe yakalanan Kırk derece içinde, affetmez bi hastalığa yakalandığını zannede- rek sayıklıyor, hemşiresinin elleri- ne sarılıyordu. İki gün sonra iyi- leşti. Bir gün kütüphanede sabah kahvesini alırken, hemşiresi de- di ki: — Ibrahim, sana bir şey söyliye- ceğim. Bana öyle geliyor ki sen u- zun zamanlardanberidir hem ken- dini, hem başka birisini benim için feda edip gidiyorsun, Fakat tu- haf şeydir, — bilmiyerek beni de feda ediyorsun. Bunu hastalandı. ğın günlerdeki sayıklamalarından anladım. Kaç defa Mebrüre ha- nım İsminde bir kadından bahset- tin. Ben zaten senin onunla mü- nasebetin olduğunu biliyordum. Fakat benim kurulacak bir sande- te engel olduğumu bilmiyordum. Onu anlayınca, dün çıktım, Meb- rüre hanıma gittim. İbrahim Apak bi birden doğruldu: — Bune lu ne keyif böyle şekerim. — Gele da... Maroken bir kanapeye uzan- mış, yeşil gözlü koyu kumral saçlı bir kız gazete okuyordu. Nazmi- yi görünce bir serçe gibi zıplıyarak doğruldu. Ve çapkın çapkın gü- lümsedi; — Bana darılmadınız ya... — Yoo.. fakat kız bugün aym on biri mi? Duvardaki takvime bir göz attı: — Öyle ya.. ver şu gazeteyi ba- kalım.. Neye (o vermiyorsun? ver şunu: Ve cüzdanmı acele acele açıp bir piyango kâğıdı — çıkardı. Bir- gazeteye, bir elindeki kâğıda bak- tı. Gözlerine inanamamıştı galiba. ki birkaç kere açıp kapadıktan ve iyice oğuşturduktan: sonra gene dikkatle baktı: — Dokuz yüz Vargisepyilape erlüzlü di- şarıya fırladı. Kız da arkasından koşmuştu. Merdiven başında ona le vereyim? Bahşiş, müjde mi istiyorsun. tabii vereceği! igortalarınızı Galatada Ünyon Hanmda Kâin UNYON SIGORTASINA yaptırınız. Türkiyede bilâfasıla icrayı muamele etmekte olan UNYON — Nasıl? dedi, Mebrüre hanı- mamı gittin? — Evet, çok iyi bir kadm. her cihetten zevcen olmağa lâyık. Se- ni mes'ut edeceğini - derhal anla- dım. Ona hakkı olan © muntazam hayatı temin edersen, ben de mes- ut olacağım. Zaten birazdan bu- raya gelecek. İbrahim Apak kekeledi: — Ne dedin? Buraya mı gele- cek? — Telâş etme. | bir adamı iki kişi idare etmez, karışıklık olur, müşkülât çıkar. Birinin yaptığını öteki beğenmez. Zaten ben de ha- yatımı tanzim etmek © mecburiye- tindeyim. Üç ay evvel, vekilim m vukat Şevket bey beni istemi Ben de seni yalnız bırakmamak i- çin tereddüt ediyordum. Şimdi i- çim müsterih olarak Şevket beye muvafakat cevabı vereceğim. O- yan iki çocuğu var. Onlara da ba- 1m. İbrahim Apak bir o müddetbir .. söylemedi. En nihayet başımı e e İlakikak dedin a dala siz, ne fedakâr kadınsın. M NİÇİN REVUE SAATLARI, DAKİK VE TEMİNATLI OLMAKLA BERABER KEN Dİ DERECESİNDE BULU- NAN BİR ÇOK SAATLER- DEN DA UCUZDUR? sayesinde imal SARTLERİNİ alan pale cidden kıy. mettar bir eşya sahibi ml il Oalate'an. Yönel mek AP Hale MEYER İlahınızı severseniz veriniz çok tatlı yerinde kaldım. Ve gazeteyi çekip aldı. Nazmi buna kızmıştı, sonra kiz- gmlığı kalmadı, büyük bir merak içinde, odaya girerken kıza yetiş. — Ne imiş o tatlı yerinde bırak. tığın? — Tefrika efendim... bu romanı takip ediyorum da Ve parmağını üç sütun ü dizilmiş bir başlığa > değdirmişti. Nazmi, daktilosunu böyle terbiye- sizlenecek derecede meraka salan sütuna bir bakınca, kızı kucakla- dığı gibi odaya soktu; başladı oy- şimdi Fir- devse gelmişti. Kızcağız korkmuş- tu da,. Sakın patron oynatmış ol- masin, Nihayet Nazmi sakinleşti. Bir si- gara yaktı: — Gazetenin telefon numara #ına bak bakayım. — Kaç? — İstanbul dokuz, çift doluz,

Bu sayıdan diğer sayfalar: