Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
Kısa sözler.. * Kendini bir sevgiye bağlama- yan insanın içi kapkaranlıktır. * Sevmeyenler, yapa yalnızdır- lar. Gerçek ve özlü sevgiden daha iyi arkadaş bulunmaz. * Sevginin yaşla bağlantısı yok- fur. Seven, her yaşta sever: Genç- likte tapınarak, orta yaşta düşüne- rek, kocalıkta acınarak ve acındı- rarak... * Sevebilmek, bir varlığı anlatır. Sevmeyenlerin — yaşadıklarından kuşkulansak yeridir. e * Yeryüzünde en büyük işler, bi- rer sevgiden doğdular. - * Kadın sevgisi, ana ve baba sevgisi, çocuk sevgisi arkadaş sev- gisi ve bunların hepsinden üstün yurt sevgisi.. Çünkü yurdunu seven bunların hepsini sever. Fa- kat büunları sevenlerden hepsinin yurtlarımı sevdiklerini bilemeyiz. * “Sevmem! Sevmedim! Seve- meml!,, diyen kimseden korkmalı- dır. Çünkü, sevgiyi tatmayan, acı- mak ne olduğunu da bilmez. * Sevgi, bir örümcektir ki, ak- saçların üstüne ağını daha çabuk ..* İnsan, çocukluğunda büyükle- rini sever. Yaşı arttıkça, küçükleri sever. Kendini sevmeğe başlaması, en sonradır. * Gerçekten ayırt edilemiyecek biricik yalan varsa, o da sevgidir. * Sevgi, gülmesini bilmiyenleri ağlatır, fakat ağlamasını bilenleri, gözyaşı döktürerek, güldürür. z * Çağlar, ne kadar değişse, içten seven birkaç yürek, her vakit için bulunur. Yeter ki onları araması- nı bilmeli. Salâhaddin GÜNGÖR. ( Öz dilimizle îl Kırlar canlamyqı*d-.ı. Kabaran top- rak yeşil çayırlardan yeni bir saadet fışkırıyor, kiraz ağaçları çiçeklenmek- te istical gösteriyorlardı. Kuşlar gaga- larında çöp parçaları bir ayak evvel yu- valarını bitirmeğe çalışıyorlardı. Remzi Macideyi kalbine bastı. Macide kendini pek o kadar müda- faa etmedi. Sadece: “Bırak, bırak,, de- di ve gözleri yarı kapalı o saniyenin verdiği sarhoşluğu içten tattı. ş Ikisi de on altışar yaşmda idiler. mesuttular, çünkü şendiler ve sevişi - yorlardı. O yaşın kanı kaynatan ham- leleri içinde, her türlü bayağı zevk ve arzu haricinde, ellerini birbirlerine ver- mişler, birbirlerinin vücudünden geçen ılıklığı tada tığfla bam başka bir âlem içinde yaşıyorfardı. , Hiç kendilerini saklamağa lüzum gör müyorlardı. Bahçede koşuşuyorlar, Remzi bir çiçekle Macidenin ensesini gidikliyor, o da bin türlü şakraklıklarla mukabelede bulunuyordu. Her ikisinin de ailesi serbest bırakmıştı. Çünkü at- ları evvelden tayin edilmişti. Beraber evleneceklerdi. Hiç bir şey bu izdiva- ca mani olamazdı. kendilerini y B | A cele yok rine aldırış bile etmiyordu. genç kadın hattâ bakaloryasını bile ve- remiyen kocasından — büsbütün soğu- du, Yazın Bursadaki Kocasıma: — Istersen, sen de gel, dedi. Fakat | ben senin yerinde olsam, — Istanbulun ©o güzel âlemlerini doğrusu hiç te bı- rakamazdım. teyzesine gitti. madı. Artık karısının da kontrolundan yeni başka zevkler tatmağa Evli olduğunu tamamile unutuyor, şa- yet hatırına gelirse: “Ne ettim de evlendim,, diye hayıflanıyordu. Bir hafta kalmak üzere Bursaya git- ti. Karısının kendisinden ne kadar u- anladı. On sekiz yaşında evlenmişlerdi, yir- mi yaşında boşandılar. Eş, dost, akraba şaşıyorlardı: . — Nasıl oldu da boşandı - bunlar... Tam birbirleri için yaratılmışa - benzi- Beş sene sonra Macide bir manifa- turacı tüccarı ile evlendi, fakat mani- Seknadek ada Ilk önce kardeş ve hemşire — gibi yaşıyorlardı. Fakat günler — geçtikçe komşu köşkün iki çocuğunda — başka türlü bir kaynaşma hasıl oluyordu. Fıkat_ her iki aileyi tanıyanlar: — Daha bunlar pek”'genç yahu, der- lerdi, biraz bekleseniz münasip olur. Bir zaman her iki genci ayırmağı düşü « lüler. Fakat bunun imkânsız bir şey old. ğu neticesine vardılar. İki sene daha böyle geçti. Artık düğün bir zaruret halini alıyordu. Çünkü gençler izdivacın daha geciktiril- mesine razı olmuyorlardı: “Yoksa beraber intihar ederiz,, diyorlardı. Hülâsa nikâh kıyıldı, düğün yapıl- Prof. Dr. Kenan Tevftik Bir müddettenberi Ayvrupada teteb- büde bulunan Bay profesör Doktor Kenan Tevfik evvelki güön şehrimize dönmüştür. slliyet Asrın umdesi “MİLLİYET” tir. dı. İzdivaç Remzi ile Macidenin ha- yatında bir şey değiştirmiş olmadı. Ma- cideyi mektepten aldılar. Fakat Rem- zinin bakaloryasını hazırlamasını mu- vafık görüyorlardı, doğrusunu da söy- lemek lâzım gelirse Remzi daha ne bir kit>p açmış, ne bir tek satır not tut- muştu, zeni ailede meselâ Macidenin: — Remzi, haydi dersini bitir de bu akşam Leylâ hanmlara gideceğiz, dedi- ğini işitmek te hoş bir şey oluyordu. Bu bakalorya hihâyesi de Remziye k yordu. Çünkü bakalorya dersi, d ABONE ÜCRETLERİ : Türkiye için Hariç için L.K. L. K. mektebi, arkadaşlarını düşündükçe, i- çinde pek erken evlendiğini — söyliyen bir ses duyuyordu. Bazan çliğini e AŞ a. düşünüyordu. Fakat hakikatte gençli- ği ne olduğ iyice o da Gelen evrak geri verilmez.— Müddeti geçen nüshalar 10 kuruştur.— Gazete ve matbaaya ait işler İçin müdiriyete mü- racaat edilir. emiz ilânların mes'u- liyetini kabul etmez, bilmiyordu. Dostları ';'olmı. yalnız bir ar kadaşını görünce, onun kendisinde ol- mıyan geniş bir hürriyetten bol bol istifad ASA ada ei isi y $ lar bazan kızları kollarına - takıyorlar, orası senin, burası benim — Istanbulun hizmetin, bir hamlede derhal faz- Ia bir ordu çıkarabilmesi gibi bir faikiyeti vardır. Öyleyse Fransa, durup durur - ken, neden bu masrafa katlanıyor? Daha doğrusu neden silâh altın - daki askerinin de adet itibarile fazlalığını arıyor? Vâkıa yirmi ya- şındaki efradın bugün adetçe da- ha az olduğu iddia ediliyor; fakat nihayet iş talim ve terbiye ise, bu- na kısa hizmetle de çare bulurdu. O halde mesele tamamen başka - dır. Fransa, âni tehlikeler karşı - sında kendisini — sigorta etmeğe uğraşıyor. Ve bunun — için fazla bir prim vermeğe razı oluyor de - mektir. Bu da dünya siyasasının saat zembereği kadar nazik olduğunu göstermeğe kâfi gelir sanırız. Mümtaz FAİK Milli tefrika: 132 cıcığını çıkarıyorlardı. Remzi evlilik haysiyeti noktasından onlarla beraber olamtyordu. Cuma gün- i onl: tomobillerl. la, tram- vayla, otobüsle eğ- lentisi prog $i sa- dece içini çekerek dinliyordu , Remzi bu bedbaht vaziyetinden ka- rısını hiç te mesul addetmiyordu. Onu çok iyi tanıyor, onu seviyordu. Fakat Macidenin hayatına hiç bir yenilik ge- tirmediğini de biliyordu. - Zaten ne getirebilirdi? Onun için ne bilinmek lâzımsa, Remzi hepsini de bi- liyordu. Macideye gelince, onda da — başka türlü bir his vardı. İzdivaç hayatı ona çocukluk oyunlarının bir nevi devamı gibi geliyordu. Bazan kendi — kendine hiç te on sekiz yaşında bir koca, bir ai- le reisi olur mu? diye düşünüyordu. Evvelce de aralarında çok kavgalar olmuştu. Fakat evlöndikten sonraki kavgalar daha hırlı idi. Macide kapıla- rı vurup çıkryor, geç geliyor, Remzi de artık arkadaşlarının otomobil eğlen- tilerine kapılmış, karısının geç gelişle- e, vapurla, tertip cıîı'qu'ikır Belki Sfenksin duruşunda bir sa- Bırdan ziyade bir atılışa hazırlık vehmolunabilir. Sultanahmetteki Obelisklerle Karnakdaki, Balebek- deki sütunlar biliriz ki devrilecek- leri günlere kadar dikili olarak ve devrillirlerse devreldikten — sonra kaldırılacakları günlere kadar top- rağa uzanarak yerlerinde kalacak- lardır.. Bunlar bir takım taşlardır ki ancak bakan gözlere bir şeyler duyurabilirler; dolu bir milyar a- sır sürse bu duruşları; yatak içinde, sırtında yorgan bir “Şeyhülbeled,, gibi dizüstü duran Nazminin kımıl- damadan geçirdiği yirmi dakika kadar manalı olabilirler mi? Şimdi dünyanın en statik duruşu içinde en dinamik bir 1san beyni Tul spit işliyordu. Selim i î;,o.( NÜ 4 Müallil.: Nazmi Ş3has beri başından geçenler birer birer teprenmişti kafasında... Ve bir is- yan belirdi içinde. İsyan! Evet... Genç olmasma, sevince çok sevmesine, içinde doğduğu top- rağa çok bağlı olmasına, merhamet duyunca ihtiyari bir eşek kadar uysallaşmasına eski erkeklik telâk- kilerine kıymet verebilmesine, vel- hasıl kendi kendisine kendi hüvi- yetine, tenbelliğine isyan ediyordu. Bir muhit hiç bir zaman bu de- rece gaddar olamazdı. Demek ki içine girip kilit- lendiği hüviyeti bu muhite uy - muyordu. Ya bu balıklar hasta idi ya kendisi... Ve mademki onlar çokluktu ve kendisi yapayalnız kendisiydi; o halde... O halde yapılacak iki şey vardı: Ya gidip arkasında gölge gibi dolaşan polislere, polislerin -âmir- 4 lerine, onların daha büyüklerine. ğı genç uk ay- rıldı. , Ancak ondan sonradır ki bir” gün Remzi ile Macide karşılaşmışlardı. Iki- si de serbestti, ikisi de kollarına atıldılar ve dediler ki: — Eğer evleneceksek, Allah rızası için bu sefer acele etmiyelim. Bugünkü İSTANBUL: 18: Almanca ders, 18,30: Jimnastik. Bayan Azâde, 18,50: Operet musikisi, plâk, 19,30: Haberler, 19,40: Keman solo - Viyolonsel Or- yorlardı. ı İŞİIK SINEMADA fatura tüccarı hiç te güstosuna göre | pek birbirlerinin | MİLLİYET SALI 19 MART, ,1935; Hakikaten Remzi o âlemleri bırak- | ve iz'acından kurtulunca, hayatta yeni | başladı. | zak olduğunu orada bir kere daha iyi | | | | S Yarın akşam S UMER sinemasında Mevsimin en-büyük muvaffakıyetini kazanan ve herkesin ağzında dolaşacak olan ve | akademisinden PİERRE BENOİT'nın eserinden iktibas edilen MOSKOVA GECELERİ Büyük, zengin ve muhteşem filminin ilk iraesi şerefine FEVKA_LADE GALA Oynıyanlar: ANNABELLA - HARRY BAUR - PİERRE R. WİLM - GERMAİNE DERİ ROD SANDOR çıgan orkestrası - DİMİTRİEVİTCH çıgan heyeti mugamniyesi - ganni TİNO ROSSİ ve çıgan muganni PODESTA Gala müsameresi için yerlerinizi evvelden temin ediniz. Localar ve hususi mevkiler satılmış gibidir. Tel. 42851 Napol Bu fi'm yarın saat 11 de serbest duhuliye kartları hamillerine ve sinema sahipleril! €i'er- mahsus hususi bir sszansta gösteri'ecektir. T EL Hiç bir filmin görmediği büyük muvaffakıyetle devam eden AYSEL Filminin Son Günlerindenl İstifade edinz. ea Oz Türkçe ile Bi'mecemiz Geçen defaki bilmecemizi doğru hal- ledenl da çektiğimiz kurada bi- han, 20: Maliye bakanlığı namımna konferans. 20,30: Demircaz, 21,20: Son haberler - bor- salar. 21,30: Radyo orkestrası. 22: Bayan Se- miha şan - radyo caz ve tango orkestrası. 175 Khz. M O SK O V A, 1724 m, 17,30: Sözler. 18,30: Kızılordu için yayım — erkestra koönseri, 19,30: Kolkoz — programı. Radyo için besteler, 22: Almanca yayım. 23,05 Franstzca yayım, 24,05: Felemenkçe yayım. Khbz..LELPZİ G, 382 m. 19,20: P: şarkı ve dansları, 20,20: Dans plâkları, 20,36: — Tercümeler hakkında konferans, 21: Duyumlar, 21,15: Martin Plüd- demannın eserlerinden konser. 21,55: Temsil (Kyffhauser.) 22,40: Aktüdlite. 23:-Son du- yumlar. 23,20: Dans musikisi, Kbz.BELGRAD,437m. 18; Plâk, 19,28: Sözler. 19,30: . Sözler. 20: Reklâmlar, Plâk 20,15: Duyumlar, 20,301 Ulusal yayım. 21i Opera örkestrasının könseri. 23: Duyumlar. 23,15: Dans musikisi, - ,, — WKhı.BUDPEŞTE.SEî:n.__ 18,25: Piyano könserl. 19,10: — Ders. 19,Â0: Salon ork 20,38: — Konfi 21 Plâk. 22,10: Sözler. 22,38: Vagnerin “WAL- KÜRE,, operası, 23,48: Çingene orkestrası. 1,/05: Son duyümlar. 904 Kha. HA MBUR G, 332 m, — 20: Koro konseri. 20,30: “De Eer,, adlı mu- sikili köylü skeçi. Wi: Duyumlar. 21,15: Ulu« sal yayım. Martin Plüddemannın Balladların- dan. 22: Akşam musikisi. 22,40: Son duyum- lar. 22,50: “Karanlıkta Berlin,, adlı eğlenceli ve danslı yayım. gi 1031 Khz.KÖNİGSBER G,332m. 19,25: Karışık konser. 20,38; Çocuk yayı- mr, 21: Duyumlar, 21,15: Lelpzigden nakil, 22: Eğlenceli havalar ve dans musikisi, 22,40: Berlinden nakil. 22,50: Dans musikisi: 950 Khz. BRE S LA U, 316 m. 19,20: El armoniği. 19,50: Sözler. 20: Dışa- rı Almanlarına sözlü ve şarkılı yayım, 20,50: Kısa duyumlar: 21,15: 21,55: Kouser. 23: Du- yumlar, 23,25: Kısa dalgalar. 23,35: Halk mu- sikisi. 574 Khz. STUTTGART (Mühlacker) 523 m, 18,30: Alman musiki üstadlarının eserle - rinden şarkır konser. 19: Ders ve saire. 19,30 Plâk, 20: “Mir ist manches schon passiert.,, adlı temsil, 20,45: Sözler (Kraft durch Fren- de) 21: Duyumlar, 21,18: Leipzig'den 22:-Ha- fif musiki. 22,40: Berlinden. 2: Gece musjkisi. Yarınki program İSTANBUL: 18: Fransızca ders. 18,30: Bayan Azâde. 18, BO: Öperet (çardaş früstin) 19,30: Hılıofıı'r: rinciliği: Dam dö Siyon Fransız lisesi lebesinden 347 li bayan Mual- lâ Lütfi Üstel kazanmıştır. İkinciliği: Bayan Nakibe Topuz — kazanmışlardır. Matbaamıza kadar teşrif ederek hediye- lerini almaları kendilerinden rica olu - nur, Ğaçon defaki bilmecemi- zin halledilmiş şekli 12345678 91011 Yarın akşam M E L E K sinemasında Jönprömyelerin en güzeli Güzeller güzeli Ve sinemanın yeni yıldızı Alfred Savair'ın bir eserinden iktibas edilen ROSİTA M EFONCU Büyük film İSTİKLÂL (VİVA Metro Golawyn Mayer Şirketinin 1934 senesinde yap GARY GRANT ORENO FRANCES DRAKE KIZ Fransızca sözlü nefis ve sev'mli filminde görüneceklerdir. Holywut'un bütün studyoları Bu şaheserler şaheseri! mek için DAR gelmiş. Yüz binlerce Figüranın iştirak € Film Tamamen Meksikada çevrilmiştir. UĞRUN VİLLA) 3u perşembe matinelerden itibarn İPEK sinemas tasvir eden TOBO Yeni bilmecen iz 12345678 91011 B — 4 LA :.—ıon—ıou—uvn—ı 19,40: Monoloğ - Halide. 20: Maarif bak namına konferans. — İstanbul Erkek İisesi felsefe muallimi Nimetullah Öztürk, 20,30: Balalayka orkestrası. 21,18: — Son hkaberler - Borsalar. 21,30: Radyo orkestrası, 22: Radyo. caz ve tango orkestrası. . « ben sizin çekineceğiniz bir adam değilim!,. demek veyahut — muhit, kafasını paramparça etmeden, mu- hitten uzaklaşmak... Biran böyle bir neticeye ulaştı- ğı için mantıkını, kafasını, düşün- ce tarzını hatalı bulmak istedi. Fa- kat sonra birden ve başka bir şey düşünmeden yerinden fırladı. Yor- ganı omuzlarından attı, bir yıldı- | rım süratile giyindi: -— Beni istemiyorlar.. İstenmiyo- rum! — diye söylendi — zorla gü- zellik olmaz a,, ben de boynumu i kırıp giderim. Gururu, kibri öbür türlü hareket etmesini bir türlü hazmedememiş- ti. . Gidecekti... Ama nereye? Nasıl? Cebinde ancak iki üç lirası var- , dı. Halbuki gitmek için arzudan zi- yade paraya ihtiyaç vardı. Para... Hatırına ilk gelen kaynak tabit Tahsin oldu. Koşarak Samanpaza- rındaki mağazaya vardı. « — Merhaba Nazmi... Yemeğe mi , geldin? İyi ettin.. — Evet Tahsin... Fakat yemek- ten evvel bana yüz lira ver... | yer, bugü B D DN ş ını y kelimelerin öz türkçe karşılıklarını yaza- Salşk idare memuru derhal cüz- daninı açtı: — Al cancağızım... Zaten ben sa- na dün kendim teklif edecektim. Paran kalmadığ lamıştım. — — Teşekkür ederim Tahsis. Bey. . . . . . Bir hafta sonra bir İnebolu ote- linin penceresinden engin Karade- nize bakıyordu. Elindeki surahiyi tekerlek bir ceviz masaya bırakan garson; — Beyim.. — dedi — g'.l H — Vapur var mı? — Acenteye bakarsanız bir sa- at sonra gemi limanda olacak. — Hesabımı çıkarsınlar: usta soru- iz? Bir vapur, sakin ve sessiz bir küçük limanı birdenbibre hoplatır bir bayram yerine döndürür. Küçük çocuklarını kollarından sürükler gibi çekerek yürüten ka- dınlar, nargilelerini ellerinde taşı- yan tiryakiler, bohçalı, heybeli yol- cular, burnu dolanan vapurun dü- dük sesi işitilince yerden mantar biter gibi rıhtımdaki büyük mağa- zaların önüne çıkan sokaklarda — Capkın! kimbilir nerde; sar- | birdenbir« belirivermişlerdir. 1 fettin baralarını! *i 'i Sti ö be n İön li dettiddir aat 1|OKULMAYAKMK|) | veçhile yerli malından olmak 2 İREMARKAZMSU|, | ile birer çift kundura pazarlık 3İTSALYAENEKAR, 4JAHBERRAK T MTİ | maküzere pazar ve çarşamba S İNİARMNEZORL Uİ| | riilân olunur. 6 İCMECEMNiNsALİ mazammammmııııınız 7 İAT | MNY AYIAM UŞ | çak şeklimizin boş hanelerine yerleştiri- 8 'İIAT.FALAN-Ş. niz ve kesip “Milliyet Bilmece memur« SİETEHELEKFMM) | tuğuna, göndreiniz. Bilmecemizi doğru LİRLBEBERAV * KI | halledeni da kura çekiyor ve ka- HİT IRPAN'*SI _ı_ı zananlara hediyeler veriyoruz: SOLDAN SAĞA 1 — Mübarek olsun 9, 2 — Valide 3, Nota 2, 3 — Talihli 5, Hayme 5, 4 — Akur, hattı fasıl, tel, boyunda çıkan bir illet 2, Rol yapan 5, Ese. 2, - 6 — Çift değil 3, Bir denizimiz 3 No- ta 2, 7 — Boynun arkası 4, Yama 2, Mı - sırda bir nehir 3, “ 8 — Tevem, ayni batından 4, 9 — Bir adet 3, Yama 2, 10 — Erkek 2, Gömlek 6, 11 — Köpek 2, Büyük anne 4, lunuyordu. İki tahta masa başında 'âki adam para alıyorlar, bilet kesi- yorlardı. Epey uzun süren bir bek- L p | Sek ld. sönra sağ İ- tilerek bunlardan birine yaklaştı- ğı zaman; — İstanbula bir birinci kamara.. Birinci kamara biletlerinin des- |tesi henüz bozulmamıştı... Herkes güverte alıyordu. Binde bir bir yap- rağı koparılan ikinci mevki des- ti. Acentenin adamı bu yağlı müş- teriye en tatlı gülümsemesini du- daklarına kondurarak baktı: — Emredersiniz — beyefendi... Nüfus tezkerenizi kaydettirdiniz mi? — Kayıt dediğiniz de ne oluyor? — Komiser beye gidiniz o ya- par... Teee.. masası orada. — Peki efendim.., Peki efendim... Peki, Ama, ROSNA SEVDALARI filmi büyük muvaffakıyetle deva!i Bu Perşembe akşamı S AR A Y sinem Eski Boks şampiyonu GEORGES CARPENTİER'nin zafer zamanli tığı ve kadınlar tarafından sevilerek geçirdiği hayatını ve aşk Müddet: Perşembe günü akşamına kadardır. tesinden de ancak üç yaprak eksik- |- GGARR Pek mühim ve alâkabahş muazzam filmi başlıyor. İstanbul Deniz Ticareti Müdürlüğünc Algarina ve Romorkörcülük müstahdemini için üzere birer kat elbise v la yaptırılacaktır. Tali -3-935 pazar günü saat J0 da komisyona ve şartnar günleri Müdürlüğe miğ 2 — Haysiyet 4, Genişli 8 — Lezzet 3, Noksan ! 4 — Cemi edatı 3, Maht 5 — Su yolu 4, Ayı yav 6 — Nota 2, Seyyah 5, 7 — Gato 5, 8 — Erkek 2, Milliyetin 9 — Bir meyva 3, İstifb ham 2, 10 Hafi 5, 11 — Kumaş 3, Sersem 4 Dr. Hafız C Dahiliye mütehi Cumadan başka gün (2,30 dan Gya) kad Divanyolu No. 118. Muayenehane ve €© YUKARDAN AŞAGĞI 22398, Kışlık telefon! 1 — Halk 4, Çabuk 3, te baktı. Ve işte bu eyvah, bu! Üçe çeyrek vardı. Dörde çeyrek | söylenmiş olanların en ) kala o da kalabalığa karışmış bu- | leni idi. Nüfus tezkeres da hancıya vermemişn Kafasının o dağınıklığ! radan son süratle uzakl mesi yüzünden tezkere$ vermişti. t Küfür ederek, homur telin yolunu tuttu. Bir adam, sırtını duv mış, kalabalığı bir çift ! ziyle tetkik ediyordu; kâtibinin yanından - çel Aki gözü kalabalığı süzm geçmiş, gence dikiliver yan sokaklardan birine ada derhal arkasına on adım ötede, dalgalı | rıhttrma mavona yanaâi gibi sol omuzunu genci! zuna bindirerek; — Bey birader.. — d nüfus tezkeresi so: Nüfus tezkeresi nerede? rak kalabalık- yoruz... — Ne dedin?