yan insanın içi kapkaranlıktır. * Sevmeyenler, yapa yalnızdır. | lar, Gerçek ve özlü sevgiden daha iyi arkadaş bulunmaz. * Sevginin yaşla bağlantısı yok- tur. Seven, her yaşta sever: Genç- likte tapınarak, orta yaşta düşüne- rek, kocalıkta acınarak ve acındı- rarak... * Sevebilmek, bir varlığı anlatır. Sevmeyenlerin o yaşadıklarından kuşkulansak yeridir. * Yeryüzünde en büyük işler, bi- rer sevgiden doğdular. * Kadın sevgisi, ana ve baba sevgisi, çocuk sevgisi arkadaş sev- yurt sevgisi. Çünkü yurduna seven bunların hepsini sever. Fa- kat bunları sevenlerden hepsinin yurtlarım sevdiklerini bilemeyiz. * “Sevmem! Sevmedim! Seve- meml,, diyen kimseden korkmalı- dır. Çünkü, sevgiyi tatmayan, acı- mak ne olduğunu da bilmez. * Sevgi, örümcektir ki, ak- saçların üstüne ağını daha çabuk sarar. ..* İnsan, çocukluğunda büyükle- rini sever, Yaşı arttıkça, küçükleri #ever. Kendini sevmeğe başlaması, en sonradır. © * Gerçekten ayırt edilemiyecek biricik yalan varsa, o da sevgidir. * Sevgi, gülmesini bilmiyenleri ağlatır, fakat ağlamasını bilenleri, gözyaşı döktürerek, güldürür. * Çağlar, ne kadar değişse, içten seven birkaç yürek, her vakit için bulunur. Yeter ki onları araması- nı bilmeli, Salâhaddin GÜNGÖR. Prof. Dr. Kenan Tevtik Bir müddettenberi Avrupada teteb- büde bulunan Bay profesör Doktor Kenan Tevfik evvelki gön şehrimize dönmüştür. sülliyei Asrın umdesi “MİLLİYET” tir. ABONE ÜCRETLERİ : Galen evrak geri verilmes.— Müddeti öeyin nüshalar, 10,huraştur—. Gaesie Ye matbaaya sit için müdiriyete mü: vaaat edilir. Casetemis inler mese Tiyetini kabul otmaz, hizmetin, bir hamlede derhal faz- la bir ordu çıkarabilmesi gibi bir faikiyeti vardır, Öyleyse Fransa, durup durur - ken, neden bu masrafa katlanıyor? Daha doğrusu neden silâh altın - daki askerinin de adet İtibarile fazlalığını arıyor? Vâkıa yirmi ya- şındaki efradın bugün adetçe da- ha az olduğu iddia ediliyor; fakat nihayet iş talim ve terbiye ise, bu- na kısa hizmetle de çare bulurdu. O halde mesele tamamen başka - dır. Fransa, âni tehlikeler karşı - sında kendisini o sigorta etmeğe uğraşıyor. Ve bunun (için fazla bir prim vermeğe razı oluyor de - mektir, Bu da dünya siyasasının saat zembereği kadar nazik olduğunu göstermeğe kâli gelir sanırız. Mümtaz FAİK Milli tefrika: 132 Kırlar canlanıyordu. Kabaran top- rak yeşil çayırlardan yeni bir sandet fışlarıyor, kiraz ağaçları çiçeklenmek- te İstical gösteriyorlardı. Kuşlar gaga- larında çöp parçaları bir ayak evvel yu valarını bitirmeğe çalışıyorlardı. Remzi Macideyi kalbine bastı. Macide kendini pek o kadar müda- fax etmedi. Sadece: “Bırak, bırak, de ve gözleri yarı kapalı o saniyenin Sizi sarhoşluğu içten tattı. Ikisi de on altışar yaşmda idiler, mesuttular, çünkü şendiler ve sevişi - yorlard O yaşın kanı kaynatan ham- ii, kendilerini saklarmağa izan gök müyorlardı. Bahçede © koşuşuyorlar, Remzi bir çiçekle Macidenin ensesini gıdıklıyor, o da bin türlü şakraklıklarla mukabelede bulunuyordu. Her ikisinin de ailesi | kendilerini serbest bırakmıştı. Çünlkü mukadderat- ları evvelden tayin e edilmişti. Beraber evleneceklerdi. Hiç bir şey bu izdiva- ca mani olamazdı. İl önce kardeş ve hemşire | gibi yaşıyorlardı. Fakat günler © geçtikçe komşu köşkün iki çocuğunda türlü bir kaynaşma hasıl oluyordu. Fakat her iki aileyi tanıyanlar: “— Daha bunlar pok"genç yahu, der. lerdi, biraz bekieseniz münasip olur. Bir zaman her iki genci ayırmağı düşü Jüler. Fakat bunun imkânsız bir #ey vid. Zu neticesine vardılar, İki isme daha böyle geçti, Artık düğün bir zaruret halini © alıyordu. Çünkü gençler izdivacın daha geciktiril. mesine razı olmuyorlardı: “Yoksa beraber intihar ederiz, diyorlardı. Hülâsa nikâh kıyıldı, düğün yapıl. dı. İzdivaç Remzi ile Macidenin ha yatında bir şey değiştirmiş olmadı. Ma- cideyi mektepten aldılar. Fakat Rem- zinin bakaloryasını hazırlamasını mu- vafık görüyorlardı, doğrusunu da söy- lemek lâzen gelirse Remzi daha me bir kitsp açmış, ne bir tek satır not tut- muştu, ieni silede meselâ Macidenin: — Remzi, haydi dersini bitir de bu akşam Leylâ hanımlara gideceğiz, dedi- ğini işitmek te hoş bir şey oluyordu. a hihâyesi de Remziye Phil Çünkü bakalorya dersi, mektebi, w düşündükçe, İ- çinde pek erken evlendiğini & söyliyen bir ses duyuyordu. Bazan — gençliğini hiç tatmadığını düşünüyordu. Fakat hakikatte gençli- ği tatmanın ne olduğunu O iyice o da bilmiyordu. Dostları yoktu. yalnız bir ar kadaşını görünce, onun kendisinde ol. mıyan geniş bir hürriyetten bol ei . Bu ristmi hiç te mesul eri Onu çok iyi tanıyor, onu seviyordu. Fakat ne getirebilirdi? Onun için ne bilinmek lâzımsa, Remzi hepsini de bi- Kiyordu. Macideye gelince, onda da | başka türlü bir his vardı. İzdivaç hayatı ona çocukluk oyunlarını bir nevi devamı gibi geliyordu. Bazan kendi | kendine hiç te on sekiz yaşında bir koca, bir ai- le reisi olur mu? diye düşünüyordu. Evvelce de aralarında çok kavgalar olmuştu. Fakat evlândikten © sonraki kavgalar daha hırlı idi. Macide kapıla- Remzi eğlen- Acele yok | | MİLLİYET SALI rine aldırış bile etmiyordu. Hülüsa genç kadın hattâ bakaloryasmı bile ve- | temiyen kocasından © büsbütün soğu- Bursadaki © teyzesine gitti. , sen de gel, dedi. Fakat inde olsam, (Istanbulun o güzel âlemlerini doğrusu hiç te bı- rakamazdım. Hakikaten Remzi o âlemleri burak- madı, Artık karısının da kontrolundan ve iz'acından kurtulunca, hayatta yeni yeni başka zevkler tatmağa © başladı. | Evli olduğunu tamamile unutuyor, şa- yet hatırına gelirse: “Ne (ettim de evlendim,, diye hayıflanıyordü. Bir hafta kalmak üzere Bursaya git- ti. Karımın kendisinden ne kadar u- zak olduğunu orada bir kere daha iyi anladı, On sekiz yaşında evlenmişlerdi, yir- mi yaşında boşandılar. Eş, dost, akraba şaşıyorlardı: — Nasıl oldu da boşandı bunlar. Tam birbirleri için yaratılmışa - benzi- turacı tüccarı ile evlendi, fakat mal fatura tüccarı hiç te güstosuna göre | bulmadığı genç kadından pek çabuk ay- rildi, Ancak ondan sonradır ki'bir” gün Remzi ile Macide karşılaşmışlardı. İki. | si de serbestti, ikisi de ( birbirlerinin kollarına atıldılar ve dediler ki? — Eğer evleneceksek, Allah rızası için bu sefer acele etmiyelim. Bugünkü program ISTANBUL: 18: Almanca ders. 18,30: Jimnastik. Bayan Azide, 1850: Operet musikisi. plâk. 19,30: Haberler, 19,40: Keman solo « Viyek salan Sizi Radye erkeetm. 2 miha şan - radyo, kir MOSKOVA, 2 17,30: Sözler. 18,30; Kızılorda için yayın — arkestra konseri. 19,30: Kolkoz — programı, Radyo işin besteler, 22, Almanca yayım, 23,05 Feanısca yayım. 2405; Felemenkçe yayım. Kiz LEİPZİG,382 m. 19,20: Pomerranya £ şarkı ve danıları, 20,20: Dane plâkları, 20.35: — Tercümeler hakkında konferans, Zi; Duyumlar, 21,15: Martin Plüd- demans eserlerinden konser. 21,55; Temsil (Kyfihamsar) 22/40: Aktünlile. 23:-Som du- yumlar. 23,20: Dans musikisi, Kir. BELGRAD, 437 m. gi 18: Plâk, 1925: Sözler. o 19.00. Sözler. 20: Reklâmler, Plâk 20,15, Duyumlar, 20,303 Ulusal yayım. Zli Opera orkestrasının: konseri, Plâk. 22, gnerin “WAÂL KURE, operası, 23/48 Çingene orkestrası, 1,05: Son duyumlar. 304 Kha HAMBURG üm 20: Kore konseri, 20.30: "De Eer, ndlı mu ikili Köylü aksi Darumlar. 5 21,18: Ulum gel AM tüddemannın Balladların- 22: Alişam musikisi, 22,40: Son duyum. İn ir aşi Berlin, adli nceli va danslı ya: 1031 Kr KÖNLGERERC KİM. li Kanak kok, 2018; Çocuk Duyanlar, “ZU Lalpelyize Peki, 2: Eğlenerli rusikisi, 22,40: Berlindan nakil, 2250: 90 Khz. BRESLAU, 316 m. 1920, El ermeniği, 10591 Sözleri 20: Data, rı Almanlarına sözlü ve ğ Kısa duyumlar: 21,15: 21,55: K » Du» yunlar. 23,25, Kısa dalgalar. 23,35: Halk mu- sikisi, 574 Kiz. STUTTGART (Mühlarkör) 523 ma, 18,30: Alman musiki üştedlerının eserle » rinden şark kanser. 19: Ders ve saire 19,30 — “Mir ist manches sehon passjart. 20,45: Sözler (Kraft dureh Fren- uyumlar, 2118: Leipzig'dan 22: Mar Bü oil 2240 Berlinden 3 Gore mmajkisi Yarınki program ISTANBUL: 18: Fransızca ders, 18,30: an Azâde, 18, Bayı Ser Örgret Çenrdan İrrin) 18,00 Haberler. 19,40: Monoloğ - ala AMİ a SAMİ içizefe muallimi | Nimetullah ide, 20: Maarif Dekanlar Erkek li 19 :MART; 1835: vin 0 gili Tel. 42851 i e IK SINEMADA Hiç bir filmin görmediği büyük muvaffakıyetle devam eden Filminin Son Günlerinden Oz Türkçe ile Bi'mecemiz Geçen defaki bilmecemizi doğru hal- ledenler arasında çektiğimiz. kurada bi- lâ Lâtfi Üstel kazanmıştır. Bayan Nekibe Topuz © kasanrsışlardır. Matbaamıza kadar teşrif ederek hediye- lerini almaları kendilerinden rica olu - nur, Geçen defaki bilmecemi- zin halledilmiş şekli 1784567609701 -——ğ.nuse -— Yeni bilmecen İz 1234567891011 1 ? : 4 5 6 7 8 9 10) Ula Osmanlıca karşılıklarını yazdığımız kelimelerin öz türkçe karşılıklarını yaza- İstifade ediniz. mu Yarın akşam Ss UMER sinemasında Mevsimin en-büyük muvaffakıyetini kazanan ve herkesin ağzında dolaşacak olan ve akademisinden PİERRE BENOİT'nın eserinden iktibas edilen MOSKOVA GECELERİ Büyük, zengin ve muhteşem filminin ilk iraesi şerefine FEVKALÂDE GALA Oynıyanlar: ANNABELLA - HARRY BAUR - PİERRE R. WİLM - GERMAİNE DE! ROD SANDOR çıgan orkestrası - DİMİTRİEVİTCH çıgan heyeti muganniyesi - ganni TİNO ROSSİ ve çıgan muganni PODESTA Gala müsameresi için yerlerinizi evvelden temin ediniz. Localar ve hususi mevkiler m yarın saat İl de serbest duhuliya kartları hamillerine ve sinema sahiplerile ali vs hususi bir s-ansta gösteri'ecektir. Yarın akşam Mİ E L E K sinemasında Jönprömyelerin en güzeli üzeller güzeli Ve sinemanın yeni yıldızı FRANCES DRAKE Alfred Savair'ın bir eserinden iktibas edilen TELEFONCU Fransızca sözlü nefis ve sev'mli filminde görüneceklerdir. ROSİTA M Büyük film mek için DAR Film Tamamen (WİVA tasvir eden T0BO Pek mühim ve alâkabahş İstanbul Deniz .. .. .. se il Müdürlüğüne Algarina ve Romorkörcülük müstahdemini için veçhile yerli malından olmak üzere birer kat elbise v ile birer çift kundura pazarlıkla yaptırılacaktır. Tali -3-935 pazar günü saat 10 da komisyona ve şartnar mak üzere pazar ve çarşamba günleri Müdürlüğe ü rt ilân olunur, rak şeklimizin boş hanelerine yerleştiri- niz ve kesip “Milliyet Bilmece memur- luğuna,, göndreiniz. Bilmecemizi doğru halledenler arasında kura çekiyor ve ka- zananlara hediyeler veriyoruz: Müddeti Pergembe günü akşamına kadardır. SOLDAN SAGA 1 — Mübarek olsun 9, 2 — Valide 3, Nota2, 3 — Talihli 5, Hayme 8, 4 — Akur, hattı fasıl, tel, boyunda çıkan bir illet 2, Rol yapan 8, Ese. 2, 6 — Çift değil 3, Bir denizimiz 3 No- 2, 7 — Boynun arkası 4, Yama 2, Mı - sırda bir nehir 3, 8 — Tevem, ayni batından 4, 9 — Bir adet 3, Yama 2, 10 — Erkek 2, Gömlek 6, 11 — Köpek 2, Büyük anne 4, YUKARDAN AŞAĞI GARY GRANT Metro Golawyn Mayer Şirketinin 1934 senesinde ya| Holywut'un bütün stadyoları Bu şaheserler şahesei Kekik Yüz binlerce Figüranm iştirak eksikada çevrilmiştir. AYSEL |lisTİKLÂL UĞRUN 3u perşembe matinelerden itibarn m maya BOSNA SEVDALARI filmi büyük muvaffakıyetle deval Bu Perşembe akşamı Ss A R AY sinem Eski Boks şampiyonu GEORGES CARPENTİER'nin zafer zamanlı tığı ve kadınlar tarafından sevilerek geçirdiği hayatını ve aşk zam filmi başlıyor. Napol ORENO KIZ VİLLA) İPEK sinomas GGAR Ticareti 2 — Haysiyet 4, Genişli 3 — Lezzet 3, Noksan! 4 — Cemi edatı 3, Mahi 5 — Su yolu 4, Âyı yav 6 — Nota 2, Seyyah 5, 7— Gato5, 8 — Erkek 2, Milliyetin $ — Bir meyva 3, İstif ham 2, 10 Hafi 8, 11 — Kumaş 3, Sersem 4 Dr. Hafız C Dahiliye müteh Cumadan başka gür (230 dan 6 ya) kad Divanyolu No. 118. Muayenehane ve © 22398, © Kışlık telefon Belki Sfenksin duruşunda bir sa- bırdan ziyade bir atılışa hazırlık vehmolunabilir. Sultanahmetteki Obelisklerle Karnakdaki, Balebek- deki sütunlar biliriz ki devrilecek- leri günlere kadar dikili olarak ve devrillirlerse devreldikten ( sonra kaldırılacakları günlere kadar top- rağa uzanarak yerlerinde Kalacak. lardır. Bunlar bir takım taşlardır ki ancak bakan gözlere bir şeyler duyurabilirler; dolu bir milyar a- sır sürse bu duruşları; yatak içinde, sırtımda yorgan bir “Şeyhülbeled., gibi dizüstü duran Nazminin kımıl- damadan geçirdiği yirmi dakika kadar manalı olabilirler mi? Şimdi dünyanın en statik duruşu gi en dinamik bir wan bi ul İn liyordu. Selim odadan z çıkınca Nazmi bir an sersemlemişti. Sonra bir yese Nizmi Şaha Müsilik: beri başından geçenler birer birer teprenmişti kafasında... Ve bir is- yan belirdi içinde. İsyan! Evet... Genç olmasma, sevince çok sevmesine, içinde doğduğu top- rağa çok ba; duyunca # uysallaşmasına eski erkeklik telâk- kilerine kıymet verebilmesine, vel. hasıl kendi kendisine kendi hüvi- yetine, tenbelliğine isyan ediyordu. Bir muhit hiç bir zaman bu de- rece gaddar olamazdı. Demek ki. içine girip kilit lendiği hüviyeti bu muhite uy - muyordu. Ya bu balıklar hasta idi ya kendisi... Ve mademki onlar çokluktu ve kendisi yapayalnız kendisiydi; o halde... O halde yapılacak iki şey vardı: Ya gidip arkasında gölge gibi polislerin -âmir- polislere, © kemileti daha snnra bir'seneden-; lerine, onların daha lee li uzaklaşmak... Biran böyle bir neticeye ulaştı- ğı için mantıkını, kafasını, düşün- ce tarzını hatalı bulmak istedi. Fa- kat sonra birden ve başka bir şey düşünmeden yerinden fırladı. Yor. ganı omuzlarından attı, bir yıldı. | rım süratile giyindi: l — Beni istemiyorlar. İstenmiyo- rum! — diye söylendi — zorla gü- zellik olmaz a,, ben de boynumu kırıp giderim. Gururu, kibri öbür türlü hareket etmesini bir türlü hazmedememiş- | ti, Gidecekti... Ama nereye? Nasıl? Cebinde ancak iki üç lirası var-, dı. Halbuki gitmek arzudan zi- yade paraya ihtiyaç vardı. Para... Hatırına ilk gelen kaynak tabii Tahsin oldu. Koşarak Samanpaza-' rındaki mağazaya vardı, - — Merhaba Nazmi... Yemeğe mi. geldin? İyi ettin. — Evet Tahsin... Fakat yemek- ten evvel bana yüz lira ver... — Çapkın! kimbilir nerde; sar» | “fettin paralarını! e Salşık idare memuru derhal cüz- daninı açtı: — Al cancağızım... Zaten ben sa- na dün kendim teklif edecektim. Paran kalmadığını anlamıştım. — Teşekkür ederim LR, Bey. Bir hafta sonra bir İnebolu ote- linin penceresinden engin Karade- nize bakıyordu. Elindeki surahiyi tekerlek bir ceviz masaya bırakan garson; — Beyimn.. — dedi — usta soru- yor, bugün gidecek misiniz? — Vapur var mi? — Acenteye bakarsanız bir sa- at sonra gemi limanda olacak. - Hesabımı çıkarsınlar: Bir vapur, sakin ve sessiz bir küçük limanı birdenbibre hoplatır bir bayram yerine döndürür. Küçük çocuklarını kollarından " sürükler gibi çekerek yürüten ka- dınlar, nargilelerini ellerinde taşı- yan tiryakiler, bohçalı, heybeli yol- cular, burnu dolanan vapurun dü- dük sesi işitilince yerden mantar biter gibi rıbtrmdaki büyük mağa- zaların önüne çıkan sokaklarda birdenbire belirivermişlerdir. “ “Nazmi ötelin kahvesindeldi san: te baktı. Üçe çeyrek vardı. Dörde çeyrek kala o da kalabalığa karışmış bu- İunuyordu. İki tahta masa başında iki adam para alıyorlar, bilet 'kesi- yorlardı. Epey uzun süren bir bek- lemeden sönra sağdan soldan i- tilerek Bunlardan birine yaklaştı- 1 zaman; f — atak bir birinci kamara. 2 mik ere Birinci kamara biletlerinin des- tesi henüz bozulmamıştı... Herkes güverte alıyordu. Binde bir bir yap- rağı koparılan ikinci mevki des- tesinden de ancak üç yaprak eksik- |. ti. Acenbenin adamı bu yağlı müş- teriye en tatlı gülümsemesini du- daklarına kondurarak baktı: — Emredersiniz - beyefendi... Nüfus tezkerenizi kaydettirdiniz. mi? — Kayıt dediğiniz de ne oluyor? — Komiser beye gidiniz o ya- par... Teee.. masası orada. — Peki efendim... Peki efendim... Peki, Ama, Nüfus tezkeresi nerede? taranarak kalabalık- a diki... Küfür ederek, homurf telin yolunu tuttu. Bir adam, sırtını duV mış, kalabalığı bir çift' ziyle tetkik ediyordu: kâtibinin yanmdan çel iki gözü kalabalığı süz geçmiş, gence dikiliver! yan sokaklardan birin€ adatn derhal arkasına di on adım ötede, dalgalı | rıhtıma mavona ” gibi sol omuzunu genc" zuna bindirerek; — Bey birader. — j nüfus tezkeresi sormadı yoruz... — Ne dedin? e Şe. ii