Edirnede taşan nehirler tuğyanların sebebleri - 310 ve 326'da iki teşebbüs - Türk - Mâ zarar veren taşmalara karşı bir tedbir! İm DİRNE, (Milliyet) — Trakya- yan vaziyetini yakından ta- Edirneli sayın bir vatandaşla dim, ir yol arkadaşlığı yaptım. E- İşhsin sular altında © kaldığını © ilg en Istanbul aya © okuduğumuz bir güne rast- e yolculuğumuzun esaslı ve gapalarıdan birini teşkil eden bepirne nehirlerinin dünkü ve bir ti vaziy tal Onluğa a olmak üzere aynen aksettir- he faydadan hâli bulmadım. Ar. sgistm diyor kiz , dar rini çerçev yerinde bir “a Wdau 50-50 sene evvelisine ka- İva saen Meri çe getiren iki di- da, Ş © ken kayıkları Edirneye ka- op Eelerek adaların portakal li- eşin; eYtn,zeytinyağı. gibi mahsul Nİ getirirler ve Edirneden pey- hap mürta, zahire vetaire..gibi 1 willeri alarak adalara nakleder i dahi © vakitler Filibe sancağımız dep, ihtiva eden Edirne vilâyeti Ro me, palkanlarının kısmı âzamı pudatları içine alıyordu. Say Ikanlar ve bilhassa Arda Aik geçtiği dar boğazların kar- | hi, , Yersanları ormanlarla bezen- yordu. Zaman geçtikçe Vi yetinin dağlık kısrmla- çi tütün ziraati taammüm et- meş Paşladı ve o devirdeki hükü- den adamların kayıtsızlığı yüzün- Rayli çayın geçtiği yerlerdeki or- tüyh ar birer birer tahrip edilerek aline getirildi. Yeni açılan Yo, erİalarda iki sene tütün ekili: / a ücüncü sene de, yağan yağmur tarlalar, eriyen karların tesirile, bu taş rm toprakları Ardanın yata- ,* sürülerek bu sert akışlı çay va- ; Maça Trakya © ovasına ine ine İtak dolmağa başliyordu. Bunun Şal eticesi olarak her sene vukun N tuğyanlar © etraftan da bir i arazi tahrip ederek bunları çe yataklarına © taşıyorlardı. ie © zamanki idarelerin kayıtsız tarda, nkü vaziyeti şu suretle do- , Edime önünde birleşen Arda, Ağı ie Tunca o çayları (Meriç) Veni da bir nehir halini alıyor alaz? dökülüyor. Meriç, Trakya İk W geçerken hiçte uslu dur- “Sega bir nehirdir. Bu itibarla her Yatağını — değiştirir ve gene Sene — karşılıklı kıyılarından Kökü yahut ötekini — yalar, sürer, « Böylelikle de Enez öni deldenizi millerce açıklara kadar r. Bugün Enez önündeki 4 üc buçuk metreye ve deniz ZN e j Yetime ni mesafeye (okadar 75 Meyiç su vardır. Bu itibarla ği © serbest akamaz. Bunun için nlarda râkit bir su mahi- “esalır ve taşkınlık zamanla- teriyi kapalı bulduğu için, Yayılır ve çok tahribat ya- ” Mİ Map icin taşması zaman ve mev- yyet — deği dir. Durup Yüz, en kışın taşar, yahut taşmaz; inler için en tehlikeli olan “tay “simde fena halde taşar ve ig brip eder. Mir g0 tarililerinde böyle şiddetli Üriy aYanı müteakip bülüpmetğe ) izum üzerine nehrin ya- Mahya bazı tadilât © yapılmasma o mea düzeltilmesi- de Yerilmiş ve işe başlanmış a neliye Edirne önünde iv NE birleştiği yer olan nok- Meriç köy gediki) denilen İpin aki mecrasımı teşkil €- ve M> kadar bir kanal açıl- li, aTaş şimendifer köprüsi- My nin yeni köprüsü arasında  tek, Pir rihtim yapılarak Edir. ağaç, yolu masuniyetinin iktifa edilmişti. iyetin ilânından sonra ge- döle büyük bir tuğyan netice. bie, galiba 326 tarihinde — al esime 600 bin hiralık tah GR Mericin ıslahına te- imiş, harita ve blâncola- Zimile bir Fransız şirketi si kararlaştırılmış; e kabili Meriç üzerinde seyrü- ia iliyeti hakkında ilmi tet- ilmişti, 78 krukiler yapılmış, rüsü) denilen ve Meriç £, SİZ, 77 gazetelerini | Yunan toprakları- | gi için bu mesaf akim kalarak ke | şif evrakı Nafia nezaretinin dosya- larr arasına tıkılmıştı. O vakitten İ bugüne kadar Meriç, nehri Türki. İ ye kıyılarında, — hayli yerleri yar- mak ve mecrasını değiştirmek te. şebbüslerinde bulunmamış değildir. | Ancak hükümetin ve halkın gayret ve basiretile — yarılmak istidadın- da olan erler takviye edil miş ve buna meydan verilmemiştir. Bu defaki seylâbım şiddetini gö- zönüne getirecek olursak bu ted- birlerin de suya düşeceğini tahmin etmek pek güç olmaz sanırım. Taş. kınlıkların zararı yalnız cumbhuriye timiz topraklarında değildir. Kom- şumuz Yunanistan arazisi de bu yüzden hayli zararlar görmektedir. Bunu nazarı dikkate alan tarafeyn hükümetleri muhtelit bir heyet teş- kil ederek bu nehrin yatağı üzerin- de uzun müddet tetkikat yaptırdı. lar ve bazı ıslahata da karar verdi- lerse de bundan henüz bir netice alınamadı. Meriç nehrinin kısmı âzamı Tür- kiye ve Yunanistan arasında müş- terek bir vaziyette bulunduğu betle temizleme masrafının her hükümetçe ortaklaşa verilmesi zımgeleceği tabiidir. Ancak iş çok muazzam ve masraf çok ağır oldu- ğundan hiç olmazsa bir müddet i- çin nehrin kendi cereyanile temiz- lenmesini temin etmek, için, fikrim ce, en kısa ve en masrafsız yol Me- ricin denize ulaştığı noktada teşek- kül eden Deltanın iki kolunun önü- nü tartaklayarak açmak ve ayrıca Edirne önündeki Maraş köprüsün- dan Bosnaköy gediğine kadar olan mesafede Sofulu ile Dimetoka ön- lerinde — aşağı yukarı 10 - 15 ki- lometrelik — birer kanal suretile bazı muvakkat tedbirler it- tihazı faydadan hâli kalmayacak- tarı, Merzifon suyu Bu kentimizin su işi de halledilecek MERZİFON, . (Milliyet) — Bu- rada susuzluktan epeyce sıkıntı çe- kilmektedir. Vaktile, Merzifonlu Kara Mustafa paşa zamanında, o- nun himmetile bir su, | getirilmiş, üstü, açık ve mazbut bir depo ha- linde bulunmayan bu su, bilâhare bakımsızlık yüzünden bugün peri- şan bir hale gelmişti. Merzifonlu Kara Mustafa paşa, buraya bir sa- at mesafede bulunan “Marınca,, kö yündendir. o Merzifona bu sudan başka güzel camiler de yaptırmış- tır, işte, mevcut su da, onun ismine izafeten “paşa suyu,, adımı tı tadır. Şimdi o belediye, bu suyu “Muayene, ye göndermiş; ve bu va- zifeyi üzerine alan Bay doktor Ce- mil Ankaradan müsbet bir raporla öi » Rapor, vilâyette tasdik- tedir. Yeni belediye başkanı, Ham- di Acar, bu suyun membaımdaki, bütün kaynakların birleştirilerek memlekete temiz ve kapalı bir su- rette getirmek arzusundadır. Yal- nız şimdilik parasızlık yüzünden faaliyet durmamakla beraber, su- yun biraz geççe geleceği anlaşıl. maktadır... e Tekirdağ ticaret odası TEKİRDAĞ, (Milliyet) — Yeni- den seçimi yapılan şehrimiz ticaret ve sanayi odası üyelerinin memuri a ökonomi bakanlığınca tasdik o edilmiş- tir, Oda başkanlığına oda üyelerinin top- luca verdikleri reyle eski Bay Bekir Sıtkının seçildiği haberi alınmış- ter, Tekirdağ iırka vilâyet kongresi TEKİRDAG, (Milliyet) — Vilâye- timiz fırka kongresi fırka başkanı Bay Ekrem Pokelin başkanlığı ile açddı. Kazalardan (o gelen Oo murahhaslar kongreye iştiğik etmişler ve memleket e dair faydalı ve verimli karar - almışlardır. alman kararlardan son - ra 935 yılı vilâyet fırka idare heyeti tur. Orta yaşlı olduğu zaman yap- MİLLİYET PERŞEMBE 7 Çankırıda Ayasofya Büyük cami Ayasofyanın küçük bir modelidir Çankırıda büyük cami ÇANKIRI, (Milliyet) — Mimar Sin tarafından inşa olunmuştur. Daha uzaktan bakıldığı zaman A- yasofyanın küçük bir modeli man- zarasını gösteren bu binanın Si- nan tarafından yapıldığı hemen anlaşılır. Bu camiin İstanbuldaki Süley- maniyeye benzediğini Çankırılı - lar söylüyoralr. Halbuki değildir. Bu cami tamamile (o Ayasofyanın modelidir. Emsali dünyada pek az gelmiş olan büyük dâhi adamın © inşaat modeli bidayette Ayasofya olmuş- tığı meydana getirdiği büyük bi- nalar Ayasofyanın usulü mimari- sinden pek uzaklaşmamış ekseri- Diyarıbekirde Aşılanan ağaçlar Köylünün odun diye yatığı| ağaçlar fıstık verecek DIYARIBEKİR, (Milliyet) — Diyarıbekirin meyvecilik ve fıstık- çılık işlerine zıraat idaresi büyük bir ehemmiyet vermektedir. Eski devrin ihmali ve umumi ribatı yüzünden meyvecilik hususn- da geri kalmış olan Diyarıbekir vi- lâyetinin bugünkü muhtelif meyve ihtiyacmın en mühimmi civar vilâ- yetlerden temin edilmektedir. Vi- lâyetin Çermik, Osmaniye ve mer- kez kazalarında milyonlarca me- nengiç ağacı vardır. Evvelki sene- ye gelinceye kadar köylülerce bu ağaçların kıymeti lâyıkı ile bilinme- diğinden bunlar mahrukat maka- mında (kullanılmakta idi. Lâkin ziraat idaresinin mütemadi telki- natı sayesinde bu ağaçların birer servet membar olduğu anlaşılmış ve | bu ağaçlar fıstık aşısı ile ıslahı i- çin köylülerde büyük bir merak u- yanmıştır. Mezkür kazalara mevsiminde gönderilen mütehassıs marifetile aşı kabul eden (o sakı beyaz nevili menengiçler budandırılarak ihzar edilmiş ve Gaziantepten getirilen 5 bin aded fıstık aşr kalemile 2500 adet ağaç muvaffakiyetle aşılan- mıştır. Bundan başka menengiç &- ğaçlarile alâkadar köylülere ve bah çe sahiplerine mütehassıs tarafın- dan budama ve aşı usulleri göste- rilmiş ve bu meyanda vurulan aşı- larda oldukça tahribat yapan fıstık | göz kurdu kendilerine tanıttırılmış | ve mücadele usulü gösterilmiştir. Bu sene Çermik mıntakasındaki aşilı menengiçlerde meyve gözleri teşekkül etmeğe | başladığından köylülerin şevk ve hevesi bir kat daha artmış ve aşı kalemlerini biz- zat tedarik etmek için şahsi teşeb- büslerde bulu an Vilâyeye ve Silvan o fidanlıkla; #heyvecilik itibarile mühim görülen Çermik kazasında da bir fidanlık yetle ona benzemiştir. Üstat mesleğinde ilerleyip yük- seldikçe icatkâr zekâsı o mimari sahasında yeni yeni şekil ve us - lüplar seçtikçe asıl meşk ittihaz et- tiği mevzudan uzakl Aya - sofya modelinden açılmağa başla- mıştır Buradaki büyük camiin tarzın- dan anlaşılmaktadır ki bu camiin inşası sırasında Sinan devrei te- kemmülünün yarısında imiş, Aya- sofyanın esas binası dört köşe bir mürabba üzerine konmuş olan bir büyük kubbe ve bu murabbaın is- tinat ettiği yanlardaki yarım kub- beler . İşte Ayasofyanın asıl iske- leti budur. Bu da aynen bir murab- ba üzerinde binayi taçlandıran bir kubbe, Ve murabba © duvarların dayandığı yarım kubbeler. Süleymaniyede esas bina gene Ayasofyadan alınmakla şekli umumüdeki tebeddül yeni ilâ- veler teferrüat ve hülâsa umı manzara ile Ayasofyadan çok ay- rılır. Ve daha ziyade Islâm mima- risi kendisini gösterir. Sinanın Çankırıya şeref veren bu büyük eserinin Süleymaniyenin değil tamamile Ayasofyanm mo- delidir. Büyük mimar camiin için de mimari tezyinata ehemmiyet vermemiş, camiin sadelik içinde ihtişam ve azametini temin etmek istemiş. Bunda tamamile muvaf - fak olmuştur . Ayasofyanın içine © girilip te büyük kubbeye doğru bakıldığı zaman zairin duyduğu hissi aza - met burada da aynile duyuluyor. Eğer cami Ayasofya derecesin- de cesametli olsaydı Ayasofya bu- raya getirilmiş denebilirdi. Tabii çok küçüktür. Onun için Mimar Sinan Ayasofyanın bânisi (olan meşhur Bizans mimarı İzidore bir nazire olmak üzere burada bu ca- mii inşa etmiş ve tamamen muvaf- fak olmuştur. Burası, bir küçük A- yasofyadır. Mitat KEMAL Bir adam delirdi ÇORUM, (Milliyet) — kahveci kör Hıdır ismile tanılan bir a- dam birden bire delirmiş ve yanan 89- bayı kucaklamak, saçmasapan , söylen- mek gibi delilik alâmetleri gösterdiği i- tahsisatı vilâyet umumi meclisince kabul (edilmiştir. Bu sene yalnız merkez fidanlığında meyveli mey- mesiz olmak üzere 21 bin fidan ve 4 bin adet çilek fidesi halka para- sız dağıtılmıştır. Vilâyet tavuk cinslerinin ıslahı i- için bu sene vilâyetçe dünyanın en meşhur yumurtlayıcı tavuklarından Rodoylan, Legorn, Minorka, cins- lerinden olmak üzere 28 adet tavuk ve horoz mübayaa edilmiş ve yu- murtaları halka parasız dağıtılmak suretile bu cinsin vilâyet dahilinde şoğalmasma çalışılmıştır. İ i GÖRELE, (Milliyet) — pe Sivas nasıl rildi Eski ismi “Sebast,, dır. “Sebast,, kadim yunan lisanında “Ogüstşehri,, demektir u? TEN ; rp 10 Sivasın mesiresi olan Paşa fabrikasının şelâlerinden SIVAS, — (Milliyet) — “Möltke'nin mektuplarına göre Romalılardan evvel Sıvasın bulunduğu mevkide (Kabira) &- 'dında bir kale varmış (Burada Metridat" ın Roma kumandanı oLogüllüs'e karşı kat'i bir mağlübiyete uğradığı muhak - kaktır.) Sonraları zaman geçtikçe burada aynı ismi taşıyan bir şehir kurulmağa başla muş, altıncı Metridat bir saray yaptırmak suretile burasını şereflendirmiş, Pomye de Metridat'ı mağlüp ve bu havalide Ro- ma hakimiyetini kat'i surette tesis etük- ten sonra şehre (Diyopolis) yani mabut şehri adını vermiştir. Pont kralı (Pole- mon) un zevcesi olup zevcinin vefatında memlekete varis olan Pitodoris Diyopo- lis'i tamir ve ihya ederek meşhur Ögüste hürmeti mahsusa olmak üzere bu şehre Sebast adımı vermiştir. Sebast kadim Yu- nan lisanında Ogüst şehri demektir. Bu hususta daha ziyade malümatı bize Urfalı Matyo vekayinamesi vermektedir. Buna nazaran Vasporagan yani Van ha valisinde icrayi hükümet eden Arçeroni hanedanı hükümdarlarının o sonuncusu Sonegrim Jan milâdi 1021 senesinde Sel- çuk Türkleri tarafından taciz edildiğin. den memleketi Bizans imparatoru ikinci Bazil'e terkederek mukabilinde Kapadok- yadâ kâin Sıvas şehrini aldı. Srvasta Se- nezrim Jan oğlu David ve onun oğlu Adom ile Ebusehil icrayi hükümet etmiş- lerdir. Urfalı Matyo bu tarihte Selçuki- lerin Anadoluyu istilâlarını mevzuubah- sederek akınlardan birisini şu suretle an- latıyor: “Sultan Tuğrul divanından gelenler tarafından birçok vilâyetler yağma ve tahrip edilmiş ve bunların ahalisi kılıçtan geçirilmiş ve kısmen de tahtı e- sarete alınmıştır. Bunların başlarında ö- Hm ela : vas üzerine yürüdüler.,, Matyo sözlerine şu suretle devam et - şehri başa kan deryasına döndü. Şehrin surla- rin: katedip geçen ırmak o dakikadan iti- baren berrak bir sw halinde değil, kırmızı Son günlerde burada içtimci hayatın elle te tular bir şekilde canlandığı görülme ktedir. Buna önayak olan bazı me- murinin çok yerinde bir hayat vardı. Küçücük bir kasaba olan Görele ason ten mahrum bulunuyorda. attıkları adımlardır. Yıllardır memlekette uyuyan her türlü ileri hareket. larda bazı değerli mu- du. Birçok asil ve mümtaz adamlar ölüm darbelerine uğrayarak ufül etüler. Yüz- lerce kilise alevler arasında çöktü. Birçok sileler esir edilerek Irana sevkolundu... Birkaç saat içinde o koskoca Sıvas yan gından enkaza döndü.,, Matyo bu satırlarile Türk kumandan- larına karşı çok ağır bir lisan kullanmış tur. Buna sebep te o zaman Sıvasın Erme nistan merkezi bulunması ve Ermenilerin Selçuk istilâsının önünde | parçalanması 'kendilrine çok -ğır geldiğinden bu va - kayinameyi yazmağa ve kendi içindeki dini ihtiraslarını tatmin etmek, Ermeni» leri Selçukilerin üzerine sevketmek ga- yesile bu kitabı meydana getirdiği anla- şılıyor, Sıvas akını 1060 milâdi senesine tesadüf etmektedir. Gene Matyo vakayinamesine göre Bi- zans imparatoru Diyojen'in 107) Selçuk | hükümdarı Alp Arslanla harbetnek üze- re Sıvasa geldiği zaman Ermenilere kı- zıp burayı tekrar yağma ettiğini kayde- ve etrafının çok müstahkem bir şehir ol- duğunu yazar, 1 Bugünkü Sıvas'ın eski | (Sebast) ım rüsünün öte tarafında Oraz köyü civa- rında olduğu söyelniyorsa da orada Bi- zans heârı bekayasından başka bir şey görülmemekledir. Yeni tetkikatın neti- celerine nazaran da (Sebast) & şimdiki Sıvas mevkii olarak kabul etmek lâzım- gelmektedir. Türkler zamanında Sıvas Anadolunun müstahkem vo ticaretgâh büyüğüdür. Ve en güzelidir. Umera o- rada ikamet eder. Beldenin tarzı güzel- dir. Sokakları, çarşıları muntazamdır.,, Sıvas, kurunu vüstada da ehemmiye- tini kaybetmemiş, Danişmentliler, Sel. çukiler, İlhaniler Kadı Burhaneddin dev - Vel allen de görmüştür. Anadolu Selçukileri de burada kalmış lardır, Alâettin Keykubat zamanında 120 bin nüfusa malik olduğuna dair Ham- rülfünun mahiyetinde olduğunu ve ci - vardan buraya tahsil etmeğe bir çokla- rmın geldikleri ve burada kaldıkları zik. redilmektedir. Bugün Sıvasm mesire ma- halli olan Paşa fabrikası civarında © za- man Selçuki hükümdarlarının kasırları da varmış... Sıvas, Osmanlı (idaresine geçtikten sonra günden güne harap olmuştur, Tâ ki, Cumhuriyet hükümetimizin eline ge- çinceye kadar.. Mareşal Moltke Sıvası ziyaret ettiği vakıt Selçukilerin burada bıraktıkları €- serlere bakarık bunlar. hakkındaki ihti- saslarını şu satırlarla topluyor: “Hiç bir yerde bir gotik kilisede Türk <amii cephesinin irae ettiği zengin ©y- macılık sanatını görmedim. Onun her taşında bir büyük oymacılık eseri görü” Halcikaten bu kıymetli eserlerin yapı ışlarından uzun yıllar geçtiği halde bu- güne kadar elimizde bulunan medrese- lerin ve Selçuk eserlerinin çok mahirans bir surette yapıldıklarmı ve bugünkü li bile o eserlere kavuşamıyaca- nx pek aşikârder. - ya gibi anayurdun her köşe ve bucağına serpilen kıymetli sanat eser leri Türkün hakiki çehresini aydınlatan varlıklardır. Sporcular tayyaresi BALIKESİR, (Milliyet) — Balıke- sir futbol heyetinin tertib ettiği ve ge İri tamamile tayyare (o cemiyetine ait müsabakaların (birincisi bu cuma oy- nandı, Karşılaşan güç ve birlik takımları baştan sona kadar güzel oynadılar. 'Her ili talam sp genç oyunculari- le oynadılar. Giz ek talisiz idi. Oyu- az