işmeleri 1 — Londra lm ii ransız Başbakanı Flandin ile F Dış işler bakanı Laval, İngiliz Başbakanı Mac Donald ve Dış işler ba- kanı Sir John Simon ile görüşmek üze- ve dün Paris'ten ayrıldılar, Görüşmele- ru bugün başlanacak. Yarın devâm edi- lecek ve cumartesi akşamı resmi ziyaret bitmiş olacaktır. o Bundan sonra hafta sonunu geçirmek üzere Fransız Başba- kanmm bazı dostlarının misafiri olarak İngiltere'de kalacağı bildirilmektedir. Roma protokollarınm imzalanmasın- MR enini ılan bu e 'ya yapılan büyü” ehemmiyet verilmektedir Çünkü ziyaretin © şu veya bu meseleyi halletmek gibi muayyen bir amacı yok- tur, Ancak devletler arasında te- barüz eden ihtilâfların hepsine de temas edilecektir. o Esasen bu ihülâflar artık biribirine bağlanmış bir haldedir. Al- manya'nın uluslar o derneğine dönmesi meselesine dokununca, Almanya'nın si- lâh noktasından beraberliği ortaya çı - kan beraberliği cmniyet meselesi» tar. Emniyet meselesi demek, Ingiltere'nin ne dereceye kadar Avrupa işlerine karışmağa muvafakat edeceği meselesi demektir. Bu da mıntaka misak- larile alâkadar bir iştir. Bu işler biribi- rine bağlanmıştır, Hiç bir mesele yalnız başma © halledilemez. Londra görüş melerindeki en büyük müşkülüt ta bu noktadadır. ... 2 — Görüşülecek işler nedir? ondra müzakereleri şöyle baş- layacak: Gerek Fransa ve ge rek Ingiltere Almanya'nın uluslar der. neğine dönmesini istiyorlar. Ancak manya iki yıl önce dernekten leke silâh bakımından beraberliği tanınma - Bunun için Almanya'nın silâh ber: liği üzerinde görüşülecek. Esasen 1932 yılında Almanyanın silâh eli i emniyet ve silâh hildiyesi. Emniyet tecssüs edebil - mesi için Almanya ne yapmalıdır? Di- ğer devletler ve İngiltere ne yapmalı - dır? Bu da mmtakavi misak meselelerini tazeliyor. Roma'da Italya ile Fransa a- rasında imzalanan protokollar vardır. de söylediği bir etukta İ giltere'nin havadan hududu Ren nehri üzerindedir merak ve alâka ile takip edilmeğe değer. ... 3 — Amerika ve Lahi Mahke- vrupa krtası dışındaki devlet - ler, Avrupa işlerine karışmak- tan çekiniyorlar. Geçen gün Amerika âyânı, © Amerikanın Labi mahkeme. Pardesüsünü giymeğe savaşarak o dadan çıktı. Tahsin bey O muttasıl söylenerek yanında geliyordu. Fa- kat ne bu söylediklerini anladı, Ne de dün gece söylemiş olacağı şey- eri hatırlayordu. e Yalnız bir şey düşünüyordu: — Abidin beyi bulmalıyım. A- bidin beyi bul İmalıyım.. Kafası o kadar dağınıktı ki Tah- sin beyin odasından telefen etmek bile aklına gelmemişti. Mektepten çıkınca Fransız sefa- retinin arka kapısına doğru yürü- dü. Basamaklı yokuştan “Tomtom camiine indi. Tophane önüne gel- diği zaman durdu: — Fakat nereye gidiyorum? Abi- din bey bu satlerde yazıhanesinde olur. Maamafih gene geriye dönmedi, Fındıklıya Aoöru yürümeğe başla. bul etmemekle bu Arupa'dan uzak kal ma siyasetini bir defa daha teyit etti. Lahi o mahkemesine girmesi demek, başka devletlerle ara - sında ihtilâf çıktığı zaman (oLahi mahkemesine müracaat o etmeyi kabul ediyor demektir, Bunda tehlikeli veya- hut aykırı bir nokta yoktur. Üç haftadır bu mesele Amerikada münakaşa edil - yor. Bir takım ihtirazi kayıtlar da ileri ildü. Meselâ dört kayıttan biri şu - dur; Amerika ancak hakem muahedesi imzaladığı devletlerle & kondi arasında ihtilâf çıktığı zaman © Lahiye gitsin. Bütün bu ihtirazi kayıtlara rağmen Amerika'nın Lahi mahkemesine girme- «i için yapılan teklif âyân meclisinden geçemedi. Gerçi ekseriyet temin edilmiş- ör. Otuz iki rey muhalife karşı elli ili sine girmek için yapılan bir teklifi ka. âyün girmek için rey vermiştir. Ancak üçte iki ekseriyet lâzımdı. Bunun için tekli reddedilmiş demeletir. Teklifin reddedilmesi şu noktadan &- hemmiyetli görünüyor ki Amerikanın uluslar derneğine âza olarak girmesi ar- tık ciddi bir mesele olarak münakaşa bi- le edilemez. o Bize kalmsa, zaten Lahi mahkemesine girmekle de Amerika ulus- lar derneğine girmeğe doğru büyük bir adım atmış olmuyordu. Lahi mahkeme- sinin bazı kayıtlar ve şartlar altımda sa'âhiyetini kabul etmek ile uluslar der- neğine girmek başka başka meselelerdir. Bununla beraber, âyânm kararı şunu an- latmıştır ki Amerikada büyük harptan sonra beliren Avrupa işlerine karışma- mak yolundaki cereyan hâlâ bütün kuv- vetile devam ediyor, ... 4 — Uzak doğu Monroe kaidesi zak Şark (hakikaten biz den çok uzakta olan bir memlekettir, — Ne olup | bil yim lara İANL amda. Mai çurya Japonlar. tarafından istilâ uğradığı seralarda da neler olduğunu iyi. gün bir köprü yı- orduları” rildi, Müdafaa için taarruza seçildi Bu- gün yarın derken, Mançurya tamamile istilâsina uğradı. Şimdi de bir şeyler oluyor. Fakat olan şeylerin mahiyeti pek belli değil. Japon lar Mançurya'da yerleştikten sonra ora- daki vaziyetlerini emniyet altına almak için Jehol eyaletini işgal etmişlerdi. Şim- di da Sehol eyaletindeki veriyotlerini emniyet altınm — almak için daha başka yerleri işgal etmek istiyorlar, Asya kı- tası geniştir. Her yerin emniyeti de onun yakınındaki yerin işgaline bağlı olduğu. na göre acaba Japonlar nerede duracak- Işte bütün dünyanın sorduğu susl bu- dur. Son hareket bir taraftan Çin'e öte taraftan da Soviyet Rusyaya karşı gibi görünüyor. Japonya'nın güttüğü amacı anlamak için diplomat olmak gerek de- ğildir: Japonya (her fırsattan istifade ederek uzak şarkı hesemonyası altına al- mak istiyor. Japonya © uzak şark uzak yrkklarındar. diyor. Tıpkı 1823 yılında Amerika cumhurreisi Bay Monroe, Ame- rika Amerikalılarındır dediği gibi. O ba- ğirıştan Monroe kaidesi çıktı. Şimdi de Japonlar yeni bir uzak şark Monroc kai- desi çıkarmışlardır. Uzek şark uzak şark. Hlarındır denecek, ancak uzak şark Ja - ponya'nındır diye anlaşılacak ... 5 — Hitler'in üçüncü yıldönümü vvelki gün © Almanyada Hit- lerin — iş başına © geçmesi - nin üçüncü idi. Ya ni iki yıl bitti; O üçüncü yıla basıl. dı. Bu vesile ile Hitler ve arkadaşları sira ile nutuklar söylediler ve iki yıl içinde yapılan işleri saydılar. 'da iş başına geçme, si yalnız Almanya'da iç sıyasanın değil, Avrupa tarihinin dönüm noktalarından Müeiliüz Nazmi Şehap — Bir kere Bebeğe gitmeliyim.. Hem artık Sirkeci ve Bahçekapı ta- rafları benim için tehlikelidir. Ya- ıda her şeyi öğrenebilirim. Seri, muntazam, tam bir asker gi- bi yürüyordu. Fındıklıdan az ötede küçük bir çocuk yanma “yaklaştı; elinde tuttuğu bir gazeteyi uzattı: mem yavrum... — Ağabey al.. parasızdır. — Ver öyle ise... Gazeteye göz gezdirerek yoluna devam etti: — Vazife... çıkmış bu? Sağ elinin baş (o parmağını öbür parmakları üzerinde gezdirerek; — Sabah, İkdam, Tanin, Tasvir.. bu da ne? ne zaman | KASE. ar öm EEE hMlüJAFIRE Kul bunalmayınca.. Kurultaya girişiniz kut Bir arkadaşımdan dinledim: — Geçen gece yazıhanede, geç vakte kadar çalışmak icbaetti. Sa at on ikiye doğra, derin bir buna. fı içinde, masadan başımı kaldır. dım. Dehşetli yorgundum. Kendi kendime: — Ah; ne olar, şimdi bir fin can kahve getirseler de, şöyle hö- pürdeterek içsem... diye düşünüyor. dum. Kahvenin . yorgunluğu yatıştır- maktaki kudretini çok tecrübe et. mişimdir. Onun için de, yorulunca, > işim bir fincan kahve içmek o- ur. Neyse, o gece de böyle oldu. Kahve, gözümde mis gibi tütü- yordu. Fakat bu saatte; hiçbir çay- cı, kahveci dükkânı açık olmadı- ğım bildiğim için, kahveyi hatır- dan çıkarmağa çalışıyordum. Der- ken, bu ara, elinde boş bir tepsi i- le tanımadığım biri kapıdan başı- nı uzattı: — Bayım, kahve ister misin? Sevincimden az kalsın, adamın boynuna sarılacaktır. — İster misin, demek te söz mü, dedim, durma getir... Herif, yüzüme şaşkın şaşkın bak. tıktan sonra, merdivene doğru yü- rüdü; ben arkasından seslendim: — Adın ne senin ? — Hızır. — Hay babanın canına rahmet Hızır.. dedim, durma yetiştir kah- veyi.. Sonra kendi kendime söylendim: — Kul bunalmayınca Hızır ye tişmez, derlerdi. e Meğerse doğru sözmüş. biridir, Hitler iş başını geçmezden önce | Avrupa devletleri arasmdaki münase - betler başka idi. Şimdi başkadır, Şimdi- ki münasebetlerin başlangıç noktası iki yıl önce Nazilerin iktidarı ellerine alma- larile başlar. Bunlar için 30 son kânun 1933 tarihini dama hatırlamak lâzımdır. Iki yıldan önce, o Almanya ile Soviyet Rusya arasında bir anlaşma Fransa için 1922 Rapolin anlaşmasından beri sürüp , Italya ile Lehistan müttefiktiler, Bu vaziyet Krl hayli değişmişti araları açıldı. Buna karşı Lehistan Frahi' sa'dan ayrılır gibi oldu $e Almanya ile“ anlaştı, Rusya da Fransa'ya © meylettil Italya Almanya'dan “e Henüz ulus- lar arası münasebetleri kat'i şekil almış değildir, Fakat bugünkü cereyanlar iki yıl önceden başlar. , Hitler rejiminin iç sıyasasına gelince; şunu kabul etmek gerektir ki Almanya'- nn milli birliği bakımından Nazi idaresi büyük bir inkılâp yapmıştır. Bismark'ın baş'adığı Alman birliğini Hitler bitirdi. Ancak bir noktası o henüz vâzıh Sosve"stlik tarafı, o Hitler rejimi , Rusya ile Almanya'nön' sosyalizmdir. Milli tarafı çok kuvvetli ve çok vâzıh. Buna şüphe yok. Fakat sosyalizm tarafı nedir? İki yıl önce Hit. ler iş başına geçtiği zaman herkes bu su- eli soruyordu. Aradan iki yıl geçtikten sual- zarlı i meydandadır. An- ğını kuvvetlendir. cak bu varlığın kuvvetlenmesi, Alman- ya'nın wuahedelere rağmen silâhlarma- sı ve bir takım Alman devlet adamlarının mından Almanya'nın Hi'er rejiminden gördüğü en büyük zarar da budur. A. Şükrü ESMER Ve adayi dörde bükerek ce- bine soktu, adımlarını hızlandırdı. Kabataş, Dolmabahçe, Beşiktaş ©- mu yıldırmadı. Kunduraları sağlam- dı. Yol hiç te fena değildi. Ortaköy ile Kuruçeşme arasın- da sürati biraz azalır gibi oldu. Fa- kat dişlerini sıkıp Arnavutköye ka dar hiç mola vermeden yürüyebil- di. Ondan sonra yol, gittikçe güzel- leştiği halde canı sıkılmağa başla- dı: — Vay anam vay! — diye ho- murdandı — üs bitmez yolmuş be! Keşki Tahsinden bir iki © lira ara- saydım. Bu gidişi.. ya dönerken ne yapacağım? Ufak bir tereddütten sonra ken- < kendine yüksek sesle cevap ver- > — Ne mi yapacağım? Yüzümü kızartıp Abidin beyden ararım. Bebek... Bebekten bir daha (o dönmemek üzere ayrıldığı gecenin üstünden tam yedi ay geçmişti. Bebek, gene eski Bebekti. Maon boyalı sandallarile, gidip —üiye söylendi — bir de a Tı çıkar Tercümanı Hakikat... bu Vazife de ne oluyor? Haaa ilk nu- anlaşılan reklâm için da- gelen tramvayları, yepyeni lu olsun bayanlar! Bayanlar? Kurultayda yer alacağınız gün- Jai elle tutulacak kadar yakınlaş- ğ Siz bu kurultaya, bir tozlu ka- fes ardından geliyorsunuz. Çocuk- lağunuzda beşik gıcırtısından baş- ka ses daymadınız, baba azarından başka söz dinlemediniz. Urcılar gibi, yüzünüzde peçe, sırtınızda kara bürgü, ayaklarınız biribirine dolaşarak, bir erkek gö- rünce korkudan sokağı değiştire- rek, evinizin yolunu güçlükle bul- duğunuz çağları sakın ola ki, gö- nülden çıkarmayasınız. « Çamaşır yıkamak, yemek pişir. mek ve kocasına döl yetiştirmek i- çin doğduğuna inanan “ eski Türk kadını, erkeğin elinde süslü bir 0- yuncaktı. Biraz eskiyince kırılıp yenisi alınırdı. Atatürk, kadını erkek elinde o- yuncak olmaktan kurtardı. Nasıl ki sizi de, bizi de, hepimizi de bun- dan önce yabancılar elinde oyun- cak olmaktan kurtarmıştı. Ey sapgıdeğer Bayanlar! Eski günleriniz, bir sinema şeri» di gibi, gözlerimin önünden geçi- yor. Siz nerede idiniz, nerelerde ya- şıyordunuz? Bugün, neredesiniz, nerelerde ve kimlerin arasındası- nız? Bir vakitler size “eksik etek,, derlerdi. Yalnız etekçe eksik değil, kafaca da eksik sayılırdınız. Ana- nızdan, babanızdan kalan parayı bile hakça paylaşamazdınız. Hep ezilen siz olurdunuz, ezen de biz olurduk. Bugün, ne biz eze- biliyoruz, ne de siz kendinizi ezdi. riyorsunuz. Şimdi öyle bir tepenin üstüne çık tınız ki, bakarken biz bile başımı- zın döndüğünü duyuyoruz. Sakın, sizin başınız dönmesin. Atatürkün güneşi altında filiz ve- O yaz, adaya şöyle biraz dinlenme ğe gitmiştim. Ben nedense adayı, ha- yasını, denizini, manzarasını severim. Bulunduğum otelde güzel bir kızcağız gözüme ilişti. Zevahire bakılırsa, o da benim gibi otelde misafir... Fakat acaba yalnız mı, değil mi? Şöyle uzaktan göz, kulak oldum. Çok geçmeden kızın sıska, bıyrkdı, ihtiyar bir kadınla bereber olduğunu öğrendim. Otelin garsonları annesi olduğunu söy- tiyorlardı. Bir gün ber ikisi beraber çıkmışlar. dı. Ben de takibe koyuldum. Bir de baktım, sinemaya giriyorlar, Haydi ben de arkalarından... Ne yapı; yapıp genç kızım yanında bir yer bulmak ve müna- sebetini getirip | kendisile konuşmak is- tüyordum. Oyle de oldu. Kız baktışlarıma, el yordumlarıma ve konuşmak arzuları - imi mütemayil görünüyordu. Perde arasında annesi dışarıya Çi - kınca açıkça konuşmağa başladık. Kız dedi kiz — Yalnız sizden çok rica ederim, anmem farkına varmasın, sonra beni öl- dürür. Bir vesile bulur da onunla ah- bap olursanız, o zaman daha rukat ko- nuşuruz. Tehlike orladan kalkar. — Siz inerak etmeyiniz, dedim. perdede annesi döndüğü 7â- on yerimden kalkıp güler yüz- le reveransla yol gösterdim. Kadn bu neznkeimden çok mütehassis oldu ve teşekkür etti. Kızcağızın bundan memnun oldü » ğama halinden anlıyordum. Hülâsa bu va te işi ilerstiyordum. Bir otelde de oturduğumuz için karşı * aşmak ve konuşmağı imkânlar ara - mak için fırsatlar çoktu. Bunların hiç da ederdim. Yemeği beraber ii paralarmı onlara verdirtmiyor - Ha Çamlığa uzandığımız zamanlar araba parası cebisnizden çıkryordu. Bununla beraber ben memnundum. Melâhat, kız adının böyle olduğunu ledi, bir gün: — Annem, sizi pek o beğendi, de- On gün kadar sonra işler tam kıva- sirada idi ki, rip boy atan Türk kadını! Unutma ki, bundan — birkaç yıl öner, sen gölgede ve karanlıkta i- din. ' Birebirden aydınlığa çıkış; göz- İlerisi. kamaptırımasın. , Bil kl, ep; bugünün varlığiyle beslenip, bize yarını yetiştireceksin. Her vakit için “kadın,, kal? çün- hü kadın, bugünkü görünüşile er- kekleri bile kıskandıracak bir ulu- luğa erdi. Ve gene hiçbir vakit, gel- diğin yeri; ve seni oraya getireni unutma! Küraltaya girişin katlı olsun Ba- yanım! Salâhaddin GÜNGÖR I Slilliyet | Asrın umdesi “ MİLLİYET” ür. ABONE ÜCRETLER Türkiye için Hariç için LK K Gelen evrak geri verilmez— Müddeti seçen nönkalar 10 kuruştur — Gazete ve matbaaya ait işler için müdiriyete mü racaat edilir. Gazetemiz ilânların mes'es tiyetini kabul etmez, saparken kolları sıvalı, göğsü bağ- rı açık bir adam, yerden bir temen- na sarkıtarak önünde dikildi: — Allah ömürler versin beyim.. Vallah gözlerimiz yolda kalmıştı Sandal emrinize hazır paşam. Onu tanıdı. Bu her gece yolunu bekliyen sandalcı idi. Gülerek; — Yok... — dedi —bir Okere yalıya gideyim de sonra... — Hangi yalıya beyim. — Hangisine olacak? bizim yalı- Sandalcının lerinde büyük bir hayret belirdiğini görünce me- rakla sordu: — Ne var? bir şey mi oldu? — Beyim... yalınm kirada oldu- ğunu bilmiyor musunuz? — Yoo... ben burada değildim. Anlat bakalım... ne oldu? — Beyin hastahanede olduğunu bilmiyor musunuz? —>1n — Abidin beyin dili tutuldu de- diler. Hanım... hanım odeğilya... İşte o bey. —»1. — Şişman bir bey geliyordu ya- lıya, ini unuttum. İşte o içeri- larının kaldırımları söker gibi iyi ii lmeş akları He apelaşne 2 de ne varsa bir gün (haraç mezat sattırdı. Yalıda şimdi yabudi'aile- PEK Sandalcıya bir sigara uzattı. Za- ten kutuda iki sigara kalmıştı. Bi- rini de kendi yaktı. Kutuyu deni- ze fırlatırken; — Desen e ki ben gittikten sonra bizimkiler çil yavrusu gibi lar. Peki ama, Abidin Obey hangi hastahanede ii — Vallahi bilmiyorum beyim. liba... Sandalcı iğilerek yerden yirmi beş kuruşluk masmavi bir banknot aldı ve uzattı: — Buyurun... Nazmi bunu birân almamak is- tedi. Çünkü bunu kendi cebinden düşmüş olmadığına adımın Nazmi olduğuna emin olduğu kadar emin- di. Fakat sonra bu mavi kâğıt par- çasını kendisini rahat rahat in ye kadar ( götürebileceğini.hattâ on on beş kuruş kadar da artacağı- nı düşündü, Buhiç beklemedik tesadüften memnun olmuştu. Para- yı aldı ve derhal bir tramvaya at- ladı, Bir milyarder gururile kâğı- dı biletçiye uzatarak; — Kes bir Sirkeci! — dedi — Sonra yarından emin bir adam düşüncesizliğile Vazife gazetesini cebinden çıkardı. z Anasının Kızı Fransızca sözlü büyük Metro - Gohuya - sineması -âİ gelmemektedir. Bugün saat İİ de tenzilâtlı matine. Filmi rahstca görmek istevenler (1, 1 ve 2,30 seanslarda gelmelidirler Hem bu sizden düşmüş olacak ga- , — Mubakkak bu kadmlara p azalmak üzere olduğunu sezdi dir. Yahut yomekleri tabağını, çeşnisi mefis taraflarını, şarabı falan mr kıst — Vallahi, hani yalan da değil. san içli dışiz olunca, artık pek m tarafına gitmek istemiyor. Dediğin 8İ kesenin dibi de göründü ya. — Ayol, bu kadına Saliha derler, he r sene böyle yanma çiçek” kız alır, sanki kendi kızı imiş gibi reket eder. Kızın peşinde dolaşan ler de buna inanırlar, hangisi pi ise ona yüz verilir, Şimdi yı den genç, eğer tanıdığın, ahbabın sa meseleyi çıtlat da senin gibi dül sin. Aklım başımdan gittiz — Vay canma dedim, ahbabım olan, söylemem. Varsı n o da benim bi doyulsun. Sen de benim ahbal evvelden niye söylemedin? n söylemedim. Çünkü sen ha toysun... Biraz böyle tecrübeler gir de hayatta piş... Yarın, ö bılır daha nelerime rastlarsın. 4 Bugün matine 14,30 da Hasbal telek ETŞELİR ehir İiyalrosu IYATROSİ ŞehirTiyatı n k KINM) sö Insanlık LI Komedisi | a mu” aazzAk Fransız Tiyatrosunda Bugün matine 14,30 da Bu akşam saat 20 de DELİ DOLU Yazan : Ekrem Reşit, Besteleyi Cemal Reşit. FREDERİ MARCH tarafından temsil edilen, “ büyük en güzel eseri ÖLDÜRE! AŞK - Fransızca sözlü Paramount fil MELEK Sinemasınd emsalsiz bir rağbet kazanı, Bugün saat İl de tenzil matine. Ayrıca yeni mount dünya haberleri gaze' Yüz binercs ira dahi verils bula amıyacak bir fırsat En müthiş sahneler en mevzu - Görünmemiş - görün“ miyecek - müthiş sabnelerle del M yerfilmi k Şan on binlere halka istiat herhalde etten kemikten yapıl olmayacaktı. Bu yazının her satırında bin bof patlayordu. Bu muharrir ei line almıştı ama pir almıştı dol su. İttihatçıların o ağzmdanf burnundan çıkıyor, hükümeti ) den yere vuruyordu. Biran; i — Acaba bunu okuduğum rürlerse bana bir şey (derler İ — diye düşündü — Ve gazeteyi gayriihtiyari bal cebine soktu. Bu sırada önü turan iki kişi Tercümanın o ki nüshasını açmışlar, ilk s8) büyük puntularla yazılmış bii vadisi münakaşa ediyorlardı; “— Affumumi olacak heri — Siyasilerin avdeti için v re emir gönderilmiş,,, “ — Hapishanedekiler tahli (iİ dilmişler, a “— AF ilânmdan itibaren olduğuna göre bugün öğleye yapılmış olan cürümler de af! miş olmayor mu?,, “— Akşama kadar de... ma