Faftad Havacılık ve Tayyare salonları Havacılık doğalı yirmi - beş yıl olu- yor. Yirmi beş yılda | havacılık hem doğdu, hem büyüdü, hem de erginleş- & Yirmi boş yıl nedir ki? gelmiş geç- #m'ş zaman içinde bir göz açıp kapa» ması. Havacılık bu göz açıp kapama sında ne büyük adımlar attı! Dahâ dün, Fransız kıyılarından hâ- valanan “Blöriot,, Ingiliz kıyılarma in- mişti. Bugün bir kanatta Amerikadan Avrupaya, İngiltereden Avusturalya» ya, doğudan batıya, batıdan doğuya gidiliyor. Daha dün, tayyare denilen $6y iki kanat arasına” oturtulmuş bir ecel beşiği idi, Bugün, sırtma tonlarla yük alarak uçan bir dev oldu. Adem oğlunun bu icadı ne çabuk büyüdü! Tabiat bile yarattığı şeylere bu kadar çabuk kemal vermez. Adem oğlunun bu icadının o çabuk büyüyüşü, yaradılışmdalci iddiadan ö- türüdür. Tabiat, uçmak için, adem oğ- luna kanat vermemişti. O ise yerde yaşamağa razı olmıyordu... İsti- yordu ki gözünün görebildiği her yere gitsin; kafasının yatabildiği ber işi yap sm. Bu dilek onun içini kabartir, ka- tabiata karşı âziliğe gö- haftaya tırdı. Bu âsilik onu tabiate karşı şöyle haykırttr: — Sen bana ve sudü ne ha- vada yer vermedin! Amma ben altıma dim. Bak göreceksin, göklere çıkma» nın nasil kolaymı bulacağım! Adem oğlu bu ülküyü kafasma koy- duktan sonra çalışmağa başladı. Düş- tü kalktı, düştü kalktı çalışmaktan yıl. madı. O kadar çok çalıştı ki bundan ta- biat utandı ve göklerin anahtarımı tes- lime mecbur oldu. Adem oğlu bu anah- tarı aldı... ve ayakları yerden kesilir. ken başı göklere ulaştı. O gündunberidir ki adem oğlunun gönlü gökte asılı duruyor. Geçen ay Pariste XIV üncü tayyare salonu açıldı. Tayyare salonları tayya- reciliğin gileridir. İlk defa 1909 da açılan Pa- riş salonu 1922 denberi ikişer sene fa- sıla ile tekrarlanıp durur. Bu salonda 1909 danberi görülen şeyler tarih sr. rasına göre hülâsa edilecek olursa, ha- vacılığı m . yolu hakkında iyi bir Bu salonda, havacılığın 1903 an kahramanlık devrinin kı- vama gelmiş olduğu görülür. “Bldrot,, nun Manşı geçen tayyaresi, “Reims, müsabakasmın galip gelen kartalları hep bu salonu dolduran tiplerdir. 1913: Kahramanlık devrini tarihe gömen bir salonudur. 1909 & danberi kurulanların beşincisi olan bu salon, sürati 200 kilometreye getirdi; mesafe rekorunu - Paris - Prag seferile 1000 kilometreye çıkarıyordu. 1919: Büyük savaştan evvel hazırla nan ve ancak ondan sonra açılan altm- sı salon, artık tayyareleri “iatandardi- e, etmiş; onlara kara için başka, de- hiz iç'n baska gövdeler vermiş bulunu- yor. Bu salonda görülen ve savaşın ö- İüm çenberinde şekillenen tayyareler, imi salondakilerden nekadar fark. 1924 - 1928 motör, sivri gövde... sağlamlık, emni- yet, bu iki salonun anali bir dö. müm noktası olduğunu gösteriyor. 1928 - 1930 : Bu salonlar tek kanat Milli tefrika: 33 — Tecrübeli kadınları dinlemem lâzım. Görmüş geçirmiş | ha fendileri dinledim. Hepsi diyorlar ki bir genç kız günün birinde başı nı taştan taşa vurmak © istemezse va ez bulmalıdır. enç artık ne yapacağını şaşır- sştı. “Ha kudurdum ha kudura- yım,, bir hale gelmişti. — Ya ben neyim kuzum? Ben neyim? Senin & amanın ben değil miyim? — Yoo.. Sen benim nişanlımsın! Bir gün gelecek kocam olacaksın. — Demek o zaman bir de ama- nın bulunacak?. . — En azdan.. |. Nazminin nevli dönmüştü, hid- 'detten kulakları uğuldayordu. Kız, gayet tabii bir şey söylüyor- muş gibi devam etti: Bazı kızlar muvaffakıyet- MH olurlar " Mis olmazsa . . e a ittihadi Milli Türk Sigorta Şirketi Herik ve hayat üzerine sigorta muameleleri icra eyleriz. Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir Merkezi idaresi : Galatada Ünyon Hanında Acentası bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. Telefon : o 4.4887 Sonu ne olacak? Acun (dünya) bir yarış acına oldu. Biribirlerile boy ölçüşenler, o kadar çok ki sayısı belli değil. Gök yüzünde uçak (tayyare)lâr, yeryüzünde otomobiller, denizde gemiler biribirlerile yarış ederken, sınırlarda da, dvup dinlenmek bil- meyen bir pusat (silâh) yarışı var. Başka yarışlar neyse ama, bu son yarışta geri kalanların işi duman!.. Birinin dermanı kesildiğini an- ladıkları gibi, çallanacaklar. Onun için, herkes tetikte duruyor. Sanki yarın bir çatpışma başlayacak gibi, ne yana bakılsa ya korkunç bir diş gicırtisi ya keskin bir kılıç şakırtısı duyuluyor. Sinirler o kadar gergin ki, çıt olsa, herkes kuşkuya düşü- yer. Görünüşte, çatışmayı, çarpışma- yı, vuruşmayı isteyen yok. Ancak bu isteksizlik altında, inceden in- ceye, içlen içe akan kan sizıntısı, patlatacak bir damar o arayor.Bu damar patlamaya görsün, yeryüzü öyle bir kana boyanacak ki savaş- tan kurtulanlar, Nuhun gemisinden çıkanlar gibi parmakla sayılacaklar. Gittikçe yaklaşan bu ürkün (tufan) ü; uzağa atabilecek güç, acunun iş- leriri çeviren adamlar da var mı? Burasını şimdilik kimse bilmi- yor. Yeryüzündekiler, bugünkü gö- rünüşlerile, bir uçuruma doğru var hızile, inen yokuş aşağı inen bir lo- komotif makinecisine benziyorlar. Freni sıkmak, lokomotifi durdur- mağa kalkışmak... Bunların hepsi- ni denedikten sonra, işi oluruna bı- raktılar. Tren, devrilecek mi? yok- sa, bir iki sarsıntı geçirerek yolun- da sürüp gidecek mi? Umarız ki korktağuumuz başımıza gelmez. M. Salâhaddin GNGÖR a men yapısını tekrar meydana © çıkarıyor; motör çeliklerine “nitrürasiyon,, yapı- yor; turizimleri kapıyor; yolcuları bü- yütüyor; dahili ihtirakllı motörü tatbik 'ek kanat formülünü demir iyor; hobanları kaldırıyor; tu- çoğaltıyor; otojiri, khinoj gösteriyor; motörleri ters çeviriyor. ve böylece de XIV üncü salona gelin- miş oluyor. metler vermiştir: Sürati çoğaltmak için profiller inceltilmiş; tekerlekler sak- lanmış; dış mukavemetler öldürülmüş- iniş sürati için yarıklı kanatlar kullar orlmış... Sağlamlığı artırılmak için 0- tojen kaynağı her yere tatbik edilmi tahammüz etmeyen maden hal 'ükseklerde ayni sürati motörlere kompresör takılmış... Yol emniyetini arttırmak iç'n otomatik idare meka- nizması kullanılmış... İşte XIV üncü Paris salonun yeni kıymetleri, Dedik ya: havacılık hez almış gidi- yer, N.D. Müe.lifi: Nazmi Şehap birer tane de Tiretörleri bulunur- muş. — Bu tiretör dediğin ne oluyor? | — Yaşlıca... fakat kendini mu- hafaza ederek yaşlanmış bir adam. Bir zengin adam ki zekâsı bir genç kızı can sıkınıtısından ili yor; ve bilhassa para © sıkıntısını derhal tedavi ediyor. — Calibe! Aklımı o kaybedece- ğim Calibe... Bu ne ahlâksızlık! Kız şakrak bir kahkaha attı; — Ahlâk!.. Küçük bey, bu ah- lâk dediğin şey yaşlı kadınları genç kız rekabetinden için ortaya atılmış bir propaganda tu- zağıdır. Nazmi hiddetini yenmeğe çalışa- , son bir gayretle; Peki ama a kız senin paraya ne ihtiyacın var? —diyecek ol du — Ses gırtlağından güçlükle çı kabilmişti. Calibe güldü: Öz Türkçe ile Bilmecemiz Ceçan defaki bilmecemi- zin halledilmiş şekli 1234567891011 JAN z IK(Ü|LMİVM YAR K EÇ YITILTAİN 10İMIN AR Osmanlıca karşılıklarını yazdığımız ke- Jimelerin öz türkçelerini mizin hanelerine doldurarak kesip bilmece memurluğuna) gönderiniz. Doğ- ru halledenler arasında kur'a çekiyor ve kazananlara hediyeler veriyoruz. — aniyelar. s0 akşamına kadardır. Yeni bilmecamiz 1234567891011 EİN AWM Soldan sağa 1 — Kemale ermiş (2). Latife, kalbur (0. 2 — Baliğ olmak, bermurat olmak (7) 3 — Iptida, birinci (3). 4 — Tev'em (4). Emmekten emir (2). $ — Beyaz (2). Cesur, erkek (2). 6 — Salibet kesbetmek, tasallup et- miş (10). (7) — Bir mektep (4). Akran, em - sl (2). 8 — Uzak milas (2). Emsal, zevç (2) | 9 — Alâmet, can, deva (2). ya (9). 10 — Aş'kâr (5). Rabat çdatı (2). 11 — Bedel, tnülüzemet eden, naip (5). Çebre, sahife, haşerattan biri (3). Yukardan aşağı Dün - 2 — Sersem (4). 3 — Seyran; teferrüç (7). 4 — Akur, der, hattr fâsl (2). Ka. bile (3). 5 — Tersine okursan ayı yuvasıdır (2) Hareket ettirmek (8). 7 — Emmeleton emir (2). Yemek (2). Bir ericek ismi (3). 8 — Rahıt edatı (2). 0). 9 — Ziraat (4)3 Yemek (2), 10 — Yama (2): Geniş (4). 11 — Ekül, şikemperver (4). Fil (2) Lâhim (2). Ekmek satan ZAYI. — Usküdar Malmüdürlüğü den 831” numaralı maaş cüzdanma ait tatbik mühürümü kayıp ve yenisini yap- tırdım, Eskisimin hülemü İsahnamıştır. Bahriye Binbaşı tekaüdü ADİL (S4TS) — Bugünki debdebenin yarm bitmeyeceği ne malüm? Belki bir gün eski bir zengin dostu hatırlaya- cak hale düşerim. Ve bir bohçacı kadın ağzile ilâ- ve eti — Bak... Refika teyzem bugün gençliğinde kazandığı o dostların yaıdimile bal gibi geçiniyor, Koca- sı koskoca bir defterdardı. Öldüğü zaman borcundan — başka bir şey kalmamış... Nazminin kanı artık Oo büsbütün beynine sıçramıştı. Bitkin bitkin; br Sus! — dedi — Allah aşkına sus! Fakat kız, onun < bu halini de farketmemiş gibiydi. Ve birdenbire ellerini çn ; — İşte! İşte! — diye bağırdı — um benimki gene kovalıyor zı — Seninki mi? Seninki mi? Ben bir şey göremiyorum... — Arkanda... bak! Parlayan su- ların tam ortasında. Nazmi başını geriye £ çevirince, yavaş yavaş yaklaşan koyu renkli :e benziyen dar uzun bir sandal gördü. — Bu mu? — Evet... . — Şimdi görüşürüz... şimdi gö- rüşürüz, Bugünkü program ISTANBUL : 18 Almanca ders. 18,30 Jirmma: yan Zade, 18,50 Plâk neğri; hafif musiki, 19,30 Dünya “haberleri. 19,40 Ege caz orkestrağı. 20,10 Taganni: Madam Volina Mösyö Arzamanof, 20,40 20,40 Konuşma. 21,15 Anadolu Ajansı, Borsalar. 21,30 Radyo orkestrası. 823 Khz. BÜKREŞ, 464 m. 13; Radyo orkes! havalar. 14: Haberl ram. Vi (mandolin, lerinden 2,15: Senfonik orleme- 23,25: rehane konseri, 3? Şe, VARŞOVA, 1245 m (Dworsak.) 23,85: | or. 24061 Dame plâkları, j Kr. LELPZİG, 382 m. 18,30, Tabii tarih. 18,50: Okenomik pro- | gram. 191 Aktünlitm. 19,20; Gençlik meyriyat 1950: Neşeli şarkılar, 20,440: Aves. 21: Ma berler. 210: Neşeli megpiyat. 22.30: Oda mar | sikisi, (kunrtet) 24: Gece muaikisi. ! 545 Kh. BUDAPEŞTE, 550 m. | 18: Cazbamd. 18/45: Fransızca deri " gönlüm 0-00, Opere 1195: FRANKFURT, 251 m. 17: Hamburgtan hafif musiki 18: italyanen deri, 19.15: Okonomi. 18,30: Huk neşriyat. 832 Kr. MOSKOVA, (Stalin) 361 m, | | 18,30; Cenşlere musiki, 18,30: Yemi muaid parçaları, 22: Danş ve karışık kanser. yanadan naklen Senfonik konser, 238 ROMA - NAPOLİ » BARİ, 18,10: H. av pik. İmge İsimli piyes, 23: 84i Khz. BERLİ 19, operet BÜYÜK BİR ZİYA Temyiz mahkemesi sabık başrehi Bay Omer Lutfu çoktan beri çektiği kalp has- |. talığından kurtulamayarak dün 72 ya- şında olduğu halde vefat ettiğin: le öğrendik. | Mi rünilesh Nezip barbında Türk or« | andânı Hafız Mehmet Paşanın Torunu ve zamanının kiymetli adliye ri- calinden idi. 42 sene hakimlik ederek il- i ve faziletile bütün memlekette tans nan muşarünileybin bo suretile ani ufu- lu büyük bir teessürü mücip olacaktır. Cenazesi bugün Bebekteki hanesinden kaldırılarak şehitlikteki aile kabristanına defaolunacaktır. Allah gariki rahmet eyleye amin. ÖLÜM İsmet Nihad'm kocası, Muallim mek” tebi felsefe muallimi Nebahat Hamil'in, Mühendis Nejst ve Nahid'in babaları, Adilin biraderi, Profesör Ali Kemal'in shiştesi, Avukat Mustafa Hami'in icayın ' Madenci Avukat Ali Nihat dün sabah irtihal etmiştir. Cenazesi bu- | öımmmasmıma> T. gün sabah saat on buçukta Şişlide Bul- gar çarşısında Kâğrhane caddesinde 22 No, İt apartımandan kaldırılacaktır. Tam- ri rehmet eyliye, İRTİHAL Şehir Meclisi ve Ticaret Odas âze- sından Bay Hacı Recep'in kayın valde- leri bayan Paşsbahçesinde Reşadiye ma- hallesindeki hanelerinde vefat etmişler. Dünyada mevcut bü- tün lisanlara tercüme edilen bümeşhur eser Fransızca sözlü olarak Vaktile MARİ BELL Jüri; Halktan ( Sevimli ve lâtif NAN Helk kn r NANA si şah kadi Gözleri uğruna NANA DE NANA Aşka her şeyi fe- da eden genç kız N A N A Emile Zola'nın eserinden ikti- bas va dilber İslâv ve yeni sinema yıldızı ANNA STEN tarafından dahiyane bir surette temsil edilen şabans bir film. Bu perşembe akşamı SARAY SİNEMASINDA LK, LZ AN SÜREYYA OPERETİ Ferah Tiyatrosunda Bu akşam 20,30 da KARIM NAMUSLUDUR Cuma Mulenrujda LEFONCU KIZ Doktor HORHORUNİ Eminönü Valde kıraathanesi yanında 24151 © Devredilecek ihtira beratı «Madeni sülfürler vesaireden kükümt Vekâleti Sanayi Müdürlüğünden istihsal edilmiş olan 10 Birinci Kânun 1932 ta- rih ve 1522 mmarelı ilytira beratmın ih- tiva ettiği hukuk bu kere başkasına de vir veyahut icara verileceği teklif edil - dir. Cenazesi bugün saat on bir buçuk- ta kaldınlacaktır. Kederdide ailesine ta. ziyetlerimizi beyan ederiz. Köprüden saat 9 1/2 ve 11 1/4 de ve- pur vardır. Bir deli gibi küreklere saldır dı. — Ne yapmak niyetindesin? ne ? — Otur yerine... Yerine otur! Ve sandal, denizin parlayan sat- hmda yavaş yavaş dolaşan sandala doğru, son süratle hücuma kalkmış bir torpido gibi saldırdı. Arada epey mesafe vardı. Ve Al lahtan olacak ki bu mesafe vardı. zira sandalın burnunu çevirip uçar gibi kendisine doğru geldiğini gö- rünce öbür sandaldaki başımı açık- lara verecek vakit bulabildi ve ça- la kürek uzaklaştı, Eğer uzaklaş- masaydı ne olacağı kestirilemezdi. Nazminin altındaki sandal epey a- gırdı, fazla olarak içinde bir de Ca- Hibe bulunuyordu. Bir Calibe ki, i- kide bir densiz densiz gencin elle- rini tutup kürek çekmesine mâni ©- luyordu. Buna rağmen genç azgm saldırışmdan kolay kolay vazgeç- medi. Sahilden epey uzakta, Boğa- za doğru, uzun süren bir kovalama» ca oldu. Beyhude bir kovalamaca... Denize vuran ay ışığının garip bir sihri vardır. Bazan en keskin mekle bu hususta fazla malümat edinmek İsteyen zevatın Tstanbul'da, Bahçekapı. da Taş Handa 43 - 48 numaralı idare haneye müracaatları ilân olumar. (5484) bir göz, en kısa mesafalerde eşya- yı seçemez olur. Nitekim Nazmi de az sonra meçhül sandalı kaybedi- vermişti. Sunturlu bir küfür savu- rarak kürekleri sudan çıkardı. Bur- nundan soluya soluya etrafını bir daha gözetledi. Kovaladığını gene bulamayınca yumruğunu — Elbette, bir gün olur elime ge- çersin! — diye bağırdı — o zaman vay haline! Ve sağ küreğini siya ederek bur- nunu Bebeğe verdi. Sandala dört çifte kik sürati veren bir şiddetle kürek çekerek yalın önüne geldi. Yanaştız — Haydi çıkacaksan çık! Yalıya arkasmı çevirmişti ve kı- zı görmemek için sandalm başma doğru bakıyordu. Bir kımıldanma olmayınca hiddetli hiddetli tekrar. ladı: — Haydi... çıkacaksan biran ev- vel çek! Calibe gene yerinden kımıldan- madı. O zaman dişleri arasından hafif bir sesle, fakat bir haykırma- dan bin defa daha hakaretli ve teh- ditkâr; — çık! Yoksa kolundan tutup firlatırım denize... — diye bomur- Ekm Kadın Yarın Akşam MELEK sinemasında rw» SUMER (Eski Artistik ) sinemasında VİCTORİEN SARDOU'nun meşhur romanı FEDORA filmi yarın akşam başlıyor. Oynıyan: SARAH BERNHARDI tarafından oynanan şayanı veba" varnsoğu — seövkffle. olikaktar”ve besili daha farla temayüz etmektedir. Dikkat Büyük bir film olmak itibarile yerlerin övelden aldırılması rica olunur. MAKSİM (Turkuaz) 8 Kânunuevel Cumartesi akşamı DANS we ZEYBEK SUVARESİ Mükâfatlar: VALS ve ZEYBEK danslarında birinci gı Yılbaşı Tayyare piyân; osu bileti verilecektir. KOTİYONLAR - ekçi bir hayret rolüne müessir seçilecektir. ne birer SÜRPRİZLER TEPEBAŞINDA ŞEHİR TİYATROSU Kerenbul Betil) Bu akşam ŞehirTiyatrosü — Saat (20) de HAMLET mm A Yazan: LI W.ŞEKSPER f Tercüme eden: Ertuğrul Me 1 Konservatuvarı üçüncü konseri Nimet Vahit, Ferdi v Ştmtzer, Sey“ fetüin, Laşinaki, Sezai Cemil Cevdet, 6 Birinci kânun perşembe sanat 17,30 da ODA MUSİKİSİ caki Fransız Tiyatromt fintler 4 100-75-50-30 kuruştur. —— YENİ NEŞRİYAT VARLIK Ankarada onbeş günde bir çıkan sanat ve fikir mecmuası VARLIK'ın 1 illkâ" nun tarihli 34 cü saytar . Bu çıkmıştır. sayıda Yaşar Nabi'nin öztürkçe güzel bit yazısiyle, Nasuhi Esat, Yakup Kadri, Sabahattin Ali, Cemil Sana, Ziya Osman Celâl Sahir, Ahmet Kutsi beylerin ve daha birçok imzaların o makale, hikâye, şiir ve tercümeleri vardır. Tavsiye ede- iz. — Öğrenmek istersen, evvelâ yü" zünü bana dönersin... Sonra ben “terbiyeli ol Nazmi!,, derim. Daha sonra, her zamanki gibi a“ yağa kalkar, elimden tutar, bans yardım edersin... çıkarım. — Benden hâlâ böyle bir neze ket bekleyebiliyorsun ha? Zannederim.. Ve birdenbire inadından vazge$* miş gibi doğrularak gence yanaştı sırtma kollarını boynu" na doladı: —Sen bu kadar katı kalbli ola” mazsın benim koca bebeğim... — dedi — ya eteğim bir yere takılır da denize düşersem... Güzel kızın, sırtını ısıtan sıcak” lığı Nazmiyi biraz yumuşatır gibi oldu fakat gene homurdandı: — Seninki var ya... gelir kurta" rır, Kız bu sefer kulaklarına solu” yarak söylendi — Ama ben onu istemiyorum ki» Bak ben seninle beraberim ve ©, vaktini bizi gözetlemekle kaybedi" yor. öld