ATARIKI TEFRİKA: 19 İttihat ve Terakki! i (BAHAEDDIN ŞAKIR BEYIN BIRAKTIĞI VESIKALARA GORE) Her hakkı mahfuzdur. Yazan: A. C. İltihat ve Terakki Meşrutiyetin daha aylarında müşküllerle karşılaştı Bu vaziyet karşısında ve Ömer ii efendinin bu muvaffakıyet- görüldükten sonra ahali ve Bemurları tabiatile bir kat daha o- #mrine tabi olmağa (o mecbur İar, Şimdi Ömer Lütfi efendi diği gibi hareket etmekte. iste- İİ adamları dilediği memuriyet- kaydırmaktadır. Bütün bu hal- gerek yerlilerin, gerekse ecne- in ve konsolosların malâmu- . Ömer Lütfi efendi kendi na- cemiyetler teşkil ediyor. O- N intihap işlerine fesat sokaca- a hiç şüphe yoktur, Çünkü /-x- da hiç bir fert kalmamıştır ki Lütfi efendinin emrine itaat tezin. Devlet hazinesi Ömer Lâtfi efen- Yüzünden binlerce lira zarar et- ektedir. Bu paralar da hep onun bine girmektedir. Cebren temin İtiği nüfuzdan ve parası sayesin- | bu adam her şeyi yapmağa muk lir olduğundan ya onu buradan İdırımız veyahut bir müfettiş gön- k işlere baktırmız. Müfettiş İirse Ömer Lütfi efendi hakkım- şikâyet etmiyecek hiç bir fert tur, Müfettişin kıyafetini değiş- trek ve kendisini hiç belli etmi- ek gelmesinde çok fayda var- Şayet hiç bir icraat görülmez- tekke sancağı derebeyi tekkeli u zamanımda olduğu gibi Ömer iti efendiye teslim edilmiş ola- ir. Madem ki meşrutiyet ilân İMlildi, o halde Amtalyadan da is- Pdadı kaldırmanız lâztmdır.,, Antalyada tek bir kişi böyle re- aletler yapmağa muvaffak olur. ten Sıvası da gene Çerkes Emin pa- İğ vamnda birisi altüst ediyordu. Su çerkes Emir paşa kendisine İt- pe e Terakki mümessili süsünü Yermiş, bir kaç yüz kişiyi o başma İoplamış, hükümete müdahale et. niş ve gece valinin konağı önünde bağırmak ve silâh atmak gibi taş- iklar yapmıştı. İzmir merkezini idare eden doktor Nâzım beyden al dlğr bir itimatname ile Sıvasa gi- den ve orada Aziziye kaymakamı er beyle birlikte İttihat ve Terakki teşkilât yapan kanun hülâzimi kürt İsmail bey bu taşkın İkların, önüne (o geçmeğe ve Emir yı itaate mecbur etmeğe mu- Yaffak olmuştu. Bu kürt İsmail bey Nâzrm beyin İzmirde meş- iyetten evvel yaptığı İttihat ve | Terakki teşkilâtına mensup bulu Muyordu. İttihat ve Terakki daha © meşrutiyetin ilk aylarında karşılaştığı bu müşkülâtı anlatmak İaki maksadımız, o mürtecilerin ve Müstebidlerin ileride cemiyete da- muhalefet eden mühim bir un- ir halini aldığını, cemiyeti imüte- Madiyen uğraştırdığını ve İttihat Ye Terakkinin zayıf düşmesine ve İk hamlede memlekette esaslı bir surette tutunmağı muvaffak olama- ğını göstermektedir. | Irak, Suriye gibi ecnebi nüfuzu Altında kalmış olan mıntakalarda | İle cemiyet hiç bir suretle tutuna- Muyacak gibi görünüyordu. Hususi al İçli şiar geye olduk propaganda orada Türk devleti Me karşı büsbütün yabancı etmişti. Meşrutiyet ilân edildikten © sonra *vvelâ Bağdatta Terakki ve İttihat *emiyeti ile hiç münasebetleri ol- | cemiyetinin yan bazı kimseler türemiş, bun- | ar tarafından cemiyet teşkil edil | iş ve kanun ve nizama uymayan hareketlere başvurulmuştu. Yapı lan korkutma ve tazyik o kadar ile- Yİ gitmişti ki Bağdattaki bazı eşraf Ve tüccar oradan kaçmağa mecbur olmuştur. Ondan sonra hükümet memurla- Yının büyük bir kısmı müstebit ol- duğundan memurlar herkese eski levrin geri geleceğini hiç korkma: lan anlatmağa başlamışlardı. İtti- at ve Terakki cemiyetine yanaş- Mak isteyen birçok © kimseler bu üzden cemiyetten uzaklaşmağa | Mecbur olmuşlardı. İşler bu süretle evam ederse neticenin ne kadar Ağır olacağı du, O esnada Hükümet memurları yalnız eski in geri döneceğini ilân elmek- | ları o devrin müstantiğini korkut: le de kalmıyorlardı, Onlar İttihat ve Terakki cemiyetini gözden dü- şürmek için cemiyet azasımın dinsiz. olduklarını da halk arasmda neşret meğe çalışıyorlardı. Mütenssrp halk bu yalanlara inanmağa çok mey- yaldi. Bu vaziyet karşısında Irakta kü- çük bir karışıklık çıksa idi orada derhal müstakil bir hükümet kuru- lacağına şüphe yoktu. Iraklıların bir çoğu, yapılan İngiliz propagan- dasından dolayı derhal İngiliz bay rağını çekmeğe hazırdı. İngilterenin kurduğu © siyaset, her sene Iraka döktüğü milyonlar, silâhlar, hediyeler, ahaliyi kandır. mak için elinden geldiği kadar sar- fettiği gayret İrakı o hale getismiş- ti. Abdülhamit ( idaresi devleti o halde terkedip gitmişti ki memle- ketin uzak mıntakalarmda Arap kabilelerine Osmanlı devletini ta- nıyıp tanımadığı sorulduğu zaman öyle bir devlet tanmnadıkları ceva- bını veriyorlar, halbuki İngiliz dev- letini tanıyıp tanmmadıkları soru- lunca tanıdıklarını söylüyorlardı. Şayet içlerinde Osmanlı hükümeti- ni tanıyanlar varsa, bunlardao devleti zalim, müstebit, her türlü fenalıktan çekinmeyen bir devlet diye biliyorlardı. İngiltere ise on- larm nazarında âdil, cömert, büyük bir devletti. Bu zihniyet Bağdattan Musul ve Gergük taraflarına kadar yayılı. yordu. Hergün Abdülhamit idarc- sinin geri gelmesini bekliyen, iş ba- şma yeni geçen adamların dinsiz | oldukları zanneden, üstelik bir de nüfuzu altında bulunan devle- tin büyük bir kısmını zayıf İttihat ve Terakki nasıl yola getirebilirdi? İttihat ve Terakki herhalde zayıf- ti. Çünkü zayıf olmasaydı, bütün bu saydığımız, döktüğümüz hâdire- lere dair.o. taraflardan, yalnız o | taraflardan değil, memleketin her noktasından gelen raporlara, şikâ- yetlere ve istimdatlara karşı şiddet- K tedbirler alır, istip, ejderinin başı olan Abdülhamidi o ortadan kaldırır, memleketi bir müddet de- mir el ile idare eder, müstebitle. rin bütün ümitlerini kırar ve bu sa- yede 31 mart vakasının hazırlanma sma mâni olurdu. Halbuki cemiyet değil uzaklar- da, İstanbulun burnunun dibinde 6- lan Çatalca civarmda bile yabancı unsurları itaat altıma almağa mu- vaffak olamıyordu. Olmak istemi- yor değildi, Abdülhamit idaresi devam ettiği için bir iş göremiyor- du. Terkos gölü ile Belgrat arasım- da Mahrmitpaşa çiftliği diye tanr- lan yerin baltalık kısmına civarda bulunan Bulgar köylüleri tecavüz ederek kat'iyata başlamışlardı. Ça- talca mutasarrıflığı (o tarafından gönderilen jandarmalara Bulgar- lar: “bu baltalık bizimdi. Damat Mahmutpaşa ile davalı idik. Eski idarenin haksızlığı olarak davayı kaybetmiştik. Biz öhneden bir da- ha buradan çıkmayız... demişlerdi. Bunun üzerine dahiliye nezaretile muhabere edilmiş, köylülerden bir kaç tanesi müstantikliğe verilmiş- ti. Halbuki Türk tabiiyetinde olan ve Türkiyede yaşayan bu Bulgar | lar istiniak esnasında: “biz sefare- te yazacağız (Bulgar eksarhlığı- na), oradan haber gelmeden or- mandan çıkmayız!,, diye bağırmış- lardı.Onların bu suretle bağırma- mak ve Bulgarları gene serbest bı- rakmak için kâfi gelmişti. Bunu üzerine Bulgarlar tahriba- ta deyam etmiş'erdi .Dahiliye ne- zareti bir kaç jandarma ile bu işi kökünden halledebilecek iken me- seleyi üzun imuhaberelerle uzatı- yor ve tahribatın derecesini bildir. mesini Çatalca mutasarrıflığından soruyordu. Bir taraftan bu muhabe- re cereyan ederken diğer taraftan ormanın sahibi olduğunu iddia e- den bir Rum civardan Arnavut top- lamağa ve bunların yardimile Bul- garları ormandan kovmağa çalışı- yordu. mumisi en mühim bir ihmalin radı cemiyetten harbiye nazırı Rı- za paşa hazretlerine, aşağıdaki su- relte anlatıyordu: i (Bitmedi) MİLLİYET CUMARTESİ | KANUNEVVEL 1934 Eski Şark masalli Arslan, Tilki ve Kurt Hayvanların padişahı birkaç za- mandanberi hastalanmıştı. Maiye- tindeki her biri gelip bir deva söy- lüyor, fakat hiç biri bir fayda ver- miyordu. Fakat hakikaten aslan pa dişah ta derdinin ne olduğunu iyice anlatamıyordu. O zaman tilki kar. ben sizin derdinizin ne olduğunu biliyorum ve onu ancak ben iyi edebilirim, Aslan evvelâ sevinir gibi oldu, sonra gene hayıflanarak başını sal- — Nafile, sen de bir şey yapa- mazsın? dedi. — Bir ilâç var ki, bütün dünya onun her derde deva olduğunu bi- lir. Nasıl oluyor da maiyeti şahane. niz kurt beyninin böyle bir hassaya malik olduğunu bilmiyor. Galiba hepsi de sizin hasta döşeğinde yat- manızı kendi işlerine daha uygun buluyorlar. i Aslan padişah, tilk hine aldırış etmedi; — Öyle ise çabuk bana bir kurt getir, parçalayayım, dedi. —Fakat parçalanacağıpı bilen kurt buraya kendi rızasile gelir mi? kanlılık ve hiyle lâ - en ileride bir ayağından bir kurdun evini biliyorum. p kandırabilirsem, alır, size ge n bu telmi- Tilki kardeş, aslan padişaha bir kere daha sadakat teminatı verdik: ten sonra yola çıktı. Saatlarca yü- rüdü, Kurdun evine geldiği zaman sordu; — Yahu neyin var, ne oldun? — Sorma başıma gelenleri? To- pallıyorum, —E, kendini tedavi ettirsene. , Galiba sen zamanımızın en büyük doktoruna gidip kendini gösterme- din. Yoksa şimdiye kadar iyileş - miştin. Dur, ben sana bir iyilik e- deyim. Haydi seninle beraber bu doktora gidelim, göreceksin ki, az zaman sonra bir şeyciklerin kalma- yacak, Kurt bu masala aldandı. Her iki- si de aslan padişahın mağarasına doğru yola çıktılar ve ertesi sabah oraya vardılar. Kurt huzura çıkar çıkmaz, aslan hemen üzerine atılmak istedi, fa - kat ölüm korkusu ile kurt yaralı bacağının acısma bakmayarak bir. den yerinden fırladı ve bütün hızı ile kaçmağa başladı. Tilki kardeş arkasından atıldı az sonra kurdu yakaladı: — Gördün ya, dedi, ne büyük doktor olduğunu... Adeta iyileş - tin. Dört ayağınla koşuyorsun. Bu doktorun ilmi o kadar büyük ki, se- ni görür görmez hastalığını anladı ve seni korkutursa iyileşeceğini gö: dü ve bu usulü tatbik etti. Ama gel, kendisini bir kere daha gör de te- daviyi tamamlasın. Kurt buna da kandı, bir kere da- ha aslanım huzuruna çıktı, Aslan gene üzerine atıldı ve bu sefer şi- kârını kaçırmadı. Derhal parçala - dı. Lâkin hasta olduğu için pek yor gun düşmüştü. Onun için tilki kar- deşe emretti; — Şunun beynini çıkar da önü- me koy. — Başüstüne haşmetlüm. Tilki kardeş bunun üzerine kur- dun cesedini bir hayli uzaklara sü rükledi. Beynini çıkardı. Baktı ki, buz gibi bembeyaz beyin... Zaten karnı aç olduğu için dayanamadı, kurdum beynini oracıkta güzelce yedi. Sonra aslan padişahm yanına ge lerek: — Haşmetlüm, dedi, baktım o- nun kafasmda beyin yok. — Nasıl olur, kurdun kafasında beyin olmaz mı? — A haşmetlüm, bunda şaşacak ne var? Eğer beyni olsaydı, kaçıp gittikten sonra bir kere daha ayağı ile buraya gelir mi idi? Arabın vasiyeti Zengin bir Arap öldükten son - ra garip bir vasiyetname bırak - mıştı. Bütün servetini dünyanm. en mes'ut adamma terkediyordu. | Bu adamı bulmak için de dostla - rından Abbas isminde bir taciri memur etmişti. Nihayet zengin Arap öldü nazesi büyük merasimle ü Artık Abbas için bu vasiyeti yeri - ne getirmek sırası gelmişti. Fakat bu dünyanın en mes'ut adammı nasıl bulacaktı? Düşündü, düşündü ve nihayet $u kararı verdi: Bütün dünyadaki memleketlere haberler gönderip kendini mes'ut addeden insanları çağırmak ve içlerinden en mes'u - dumu seçmek... Ve düşündüğü gibi de yaptı. Daha ertesi günden itibaren her renkte, her çeşitte o muazzam bir insan akını Abbasın evinin ö - rini dünyanın en mes'ut insanı ad- dediyorlardı. Abbas bu binlerce insan kala- balığını her gün biraz daha artan bir endişe ile karşılıyordu. Çünkü vaziyet gittikçe tehlikeli bir şekil alıyor, bütün bu mes'ut insanlar a- rarında (kavgalar, münakaşalar, SN EN vuruşmalar günden güne © çoğalı yordu. Nihayet intihap günü geldi. Ab- bas kasabanın ileri gelenlerinden büyük bir heyetle beraber namzet « leri teker teker sorguya çekmiye başladı... Sorgusuâl tam bir ay sür dü. bir ay zarfında memleket- bir kıtlık ta başgöster - mişti... Kasabanın nesi var nesi yok bu on binlerce kişi tarafından sü- mürülmüştü. Nihayet bir ay sonra intihabın neticesi halka ilân edil - di. İntihap edilen adam, sarı renk- li, çekik yüzlü örülmüş kuyruk gi- bi saçile bir çinli idi. Ve hakem heyeti hazineyi almağa en lâyık bunu bulmuşlardı. Diğerleri küfrederek gene gel « dikleri gibi dağıldılar... Abbas mahzende duran ufak bir demir çekmeceyi getirtti. Hazine bunun içinde idi. Anahtarı Çinli ye teslim edildi. Çinli sakin ve telâşsız ilerledi... Anahtarla çekmeceyi açtı. Fakat hayret!.. Çekmecede sadece çakıl taşları vardı. Taşları boşalttılar. En altından yazılı bir kâğıt çrktrr “Yalancı, şayet sen dünyanm en mes'ut adamı olsaydın, benim al - tınlarıma ihtiyacm olur mu idi! Doğru değil mi çocuklar?.. RI 2 A EYe GN CAS (2 ERMESİ Noktalı yerleri kurşun kalemle dold urun». hakalım ne resim çıkacak, Küçük Bilgiler #* Bir deve iyice su içip hazine- İ lerini doldurursa, altı ay susuz ka- labilir. * Annenizin çorabı bir çift için yedi kilometre ipek veya iplik sar- fedildiğini bilir misiniz? * Koradaki kibar kadınlar el- biseleri dikişli değildir. Bütün per çalar biribirine yapıştırılmıştır. * 1492 senesinden beri dünyada 500 milyar franklık altın ihraç e - dilmiştir. * Arnavutların milli kıyafeti on dördüncü asırdan beri değişmemiş tir. * Dünyanın en eski taş evleri Mısırda keşfedilmiştir. e Bu evler Milâttan 4500 sene evvel yapılmış- tur. * İnsan vücudunda 2000 çöp kib rit başı yapacak kadar fosfor var- dır. * İnsan vücudunun en seri hare- ketli adalesi gözkapaklarıdır. Bu suretledir ki gözlerimiz her kazaya karşı daha iyi muhafaza edilmek- tedir. * Dünya acibelerinden meşhur Rodos heykelinin ömrü 56 sene sür müştür. Heykel zelzeleden yıkıl - muştur. * Son istatistiklere göre, yeryü- zünün nüfusu şimdi iki milyarı geç mektedir. En başta 950 milyon nü- fusla Asya gelmektedir. Ondan son ra Avrupa 550 milyon, C, $ Ameri- ka 250 milyon, Afrika 150, Avus- tralya 7 milyon. Dünyanm nüfusu senede takri- ben 30 milyon artıyor. * Arşerikada cebe sığacak ka - dar küçük, kurşun kalem şeklinde radyo makineleri yapılmıştır. Bu- “ nunla yüzlerce kilometredeki istas heuucse Eğlenceleri Dört çocuk babasımm murabba şeklinde bir arsası var. Bir köşe - sine arsanm tam dörtte birini işgal eden bir ev yaptırmış. Dört çocuk bahçe işlerinde çalışmak istiyorlar. Babaları da arsanın geriye kalan üç kısımı kendilerine veriyor. Bu arsayı biribirinin aynı olmak üze - re dört müsavi parçaya taksim edi- yor, Siz, babanın yerinde olsanız na“ sıl taksim ederdiniz? Hesap oyunu Bir köpek kendinden 21 metre uzakta bulunan bir tavşanı kovalı- yor, Tavşan 3 metre yol alırken, köpek 4 metre yol alıyor. 80 metre ilerde de bir kovuk var. Tavşan o- raya kaçabilecek mi, kaçamıyacak mı? yonlar dinlenmektedir. * Dünyada 58607 muhtelif çeşil pul kullanılmaktadır. Bir seneden. beri 1700 yeni pul çıkarılmıştır. # İngiliz Prensi o Georges ile Prenses Marina'nın düğünleri için âdet olduğu veçh üzere muazzam | ta 400 kilo sıkletinde olacaktır. bir pasta hazmlanmaktadır. Bu pas